16 | Regret

876 78 60
                                    

Her insan pişman olurdu, İşinden, ailesinden, arkadaşlarından, geçmişinden, ve aşkından. Bu pişmanlıkları her seferinde kavrulur, daha fazla acıtacak hale geldiğinde vururdu insanı en çok yaralayacak yerinden. Şuursuzca, acımasızca.

Pişmanlık denilen şey asla geri döndürülemezdi. Yapardın ve pişman olurdun. Bunun kaçar yolu yoktu. Hayatının sana karşı küçük bir istisna yapması için tanrına yalvarırdın, ama ne yazık ki zamanı geri alamazsın.

Şuan bu işten nasıl sıyrılacağını düşünüyordu min yoongi. Evet, köpekler gibi pişman olmuştu, ama ne fayda? Bunun ortaya çıkması demek, nefesinden ayrılması demekti.

O, bunu göze alamazdı. Ne olursa olsun, zamanında ne yapmış olursa olsun, onu herşeyinden çok seviyordu. Ama yaptığı büyük hatayı da unutamıyordu.

Sabah gözlerini açtığında yanında bir melek gibi uyuyan hoseok'a baktı yoon. Gözlerini ovuşturdu, başını biraz daha çevirdi esmere doğru.

Ona milyonlarca kitap yazabilir, sonsuz olduğuna inandığı aşkı için milyarlaca kez öpebilirdi vanilya kokan kaç diplerinden. Aşkı anlatamıyordu, bunun bir tabiri yoktu.

Düşüncelerini çalışma masasının üzerindeki bilgisayara gelen mesaj sesi kesmişti. Kafasını oraya doğru çevirmişti hızla ne olduğunu bilircesine.

Hoseok'u uyandırmamak için yorganı yavaşça attı üzerinden. Yataktan kalkarken, dün gece neler olduğunu belli edecek biçimde kenara savrulmuş şortu alıp bacaklarından geçirmişti.

Eline aldığı diz üstü bilgisayar ile yavaşça odadan ayrılmıştı. Suç üstünde yakalanması en son isteyeceği şeydi.

"Aldığım duyumlara göre jung hoseok ile büyük bir aşk yaşıyormuşsunuz.

Ama hatırlatmak isterim ki, sen benim casusluğumu yapmak için onun evine ve kalbine girdin. Ona aşık olmak için değil.

Bu gerçeği yüzüne vurmak istemezdim, sadece hatırla ve ne için orada barındığını bil istiyorum.

Sana o belgeleri getirmez isen neler olacağını söyledik min yoongi.Ve sana verilen sürenin sonuna gelmek üzeresin.

Yarın akşam saat tam 9'da o belgeler benim önümde olmuş olmazsa, sana hayal ettiğinden daha kötü bir son bağışlayacağım.

İyi günler min yoongi.

Ve iyi çalışmalar.

Gönderen; kim namjoon "

Böyle olmamalıydı. O ilk aşkını bu şekilde tanımamalıydı. Onun evine düşmanları tarafından tutulmuş biri olarak girmemeliydi. Kalbinde ki sızıyı geçirmek için, her gün önünde bin takla atan adama, bunu yapmamalıydı.

Gözleri daha da doldu. Dizlerinin üzerindeki bilgisayarı kapatıp yanına fırlatmış, başını arkaya atmıştı.

Ne yapacaktı şimdi? Ne yapması gerekiyordu? Her iki türlü de kaybedecekti. Bir kaçar yolu yoktu yaptığı şeyin. Bu işe girmeden önce bunları kabul etmişti.

Işte pişmanlık duygusu tam da bu sahnede devreye giriyordu. Ya aşkını hiçe sayacaktı ya da canını.

Merdivenlerden gelen ayak sesi bütün konsantresini dağıtmış, oraya doğru çevirmeye zorlamıştı kafasını.

Saçları dağınık ve altında sadece kısa ve seksi bir şort olan hoseok'u görmüştü ilk bakışında. Kafasını kaşıyarak beyaza doğru yaklaşıyordu esmer olan.

Yoongi son anda e-mail'i silmediğini hatırlamıştı. Hızla eline aldığı bilgisayardan mesajlar kutusuna girip silmiş, ve bilgisayarı kapatmıştı.

Karşı koltuğuna otururken konuştu esmer olan,

"Neredeydin yoongi? Seni yatakta bulamayınca endişelendim."

Aklına gelen ilk yalanı söylemesi gerekiyordu.

"S-su içmek için inmiştim hoseok-ah"
Esmer olan kafasını anladım anlamında salladı kısa bir süre. Yoongi tedirginlikle ellerini ovuşturdu ve kafasına götürdü hoseok ile göz temasını kesmeden.

Beyaz olanın yanında duran bilgisayarın, en son çalışma masasının üzerinde durduğunu hatırlamıştı. Eğer su içmeye indiyse, bunun burada ne işi vardı?

"Su içmeye indiysen, bu bilgisayarın burada ne işi var? En son çalışma masamın üzerindeydi."

Şimdi ne diyecekti? Bütün yalan söyleme kabiliyeti bir anda çekilmişti vücudundan sanki.

"B-ben oyun oynayacaktım. O yüzden inerken almıştım yanıma." Demişti beyaz olan ne kadar saçma olsa da.

Hoseok yerinden kalkıp beyaz olanın yanına oturmuş, burnunu saçlarına yaslamıştı. Gözlerini kapattı ve kokusunu derince içine çekti.

"Bu gün seni özel bir yere götüreceğim beyaz tenlim." Beyaz olan başını hafifçe yukarıya kaldırmış, babacığının gözlerinin içine sorgularca bakmıştı.

"Nereye gideceğiz hoseok-ah?"
"Süpriz olacak bebeğim. Şimdi gidip hazırlanmalısın. Ben de duş alacağım." Elini beyaz olanın bileğine sabitleyip ayaklandırmıştı.

Esmer olan duş almaya giderken yoongi' de odasına geri dönmüş, üzerini giyinmeye başlamıştı.

Üzerine göğsünü belli edecek biçimde beyaz bir tişört, dizleri yırtık ve bacak yapısını göz önüne sunacak siyah bir pantolon giyinmişti. Kulaklarına geçirdiği metal küpeler ile bir ilah gibiydi.

Kendini aynada derince süzdü yoongi. Eli ile kemerini düzeltirken gözlerinin önüne gelen karartı ile sırtı yerle buluşmuştu. Gözleri kapanırken yanına koşan hoseok gördüğü son şeydi.

Say what you want | sopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin