Küçücük odaya ve yalnızca bir tane olan yatağa baktı Jungkook ve Taehyung. Jungkook "Fazla paramızın olmadığını varsayarsak yine de fena bir oda değil ha?"dedi, Taehyung kafasını iki yana sallayarak eliyle çenesini ovaladı "En azından ekstra bir yatak isteyemez miyiz?"dedi, Jungkook ise ellerini iki yana açıp "Odanın tam olarak neresine koymayı planlıyorsun?"dedi. Taehyung yatağa çaresizce otururken "Pekala bunları sonra düşünelim çok uykum var uyuyalım yorulduk"dedi, Jungkook ve Taehyung birbirlerine sırtlarını dönerek uyumuşlardı o gün. Sokaktan gelen sesler ve bu yabancı zamana karşı içlerini rahatsız eden bir huzursuzluk dönüp dolaşıyordu damarlarında. Yine de Vincent'ın daha önce kimsenin görmediği eskizlerini görmenin verdiği heyecan da yok olmamıştı. Gözlerini yumup biran önce uyumayı düşlediler ve başardılar da.
Taehyung yeni bir güne uyandığında gözleri henüz bulanık gördüğünden birkaç kez yüzünü sıvazladı, yatağın boş olması onu endişelendirse de Jungkook'un yastığın üzerine bırakmış olduğu notu gördü "Ben otelin mutfağına gidiyorum, bugün ilk iş günüm eğer merak edersen ya da kötü hissedersen oraya gelebilirsin -Jungkook" yazmıştı. Taehyung dizlerini kendine çekerek kafasını üstüne yasladı, ellerinde tuttuğu kağıdı nazikçe yerine koyarken gözlerini ısırmaya başlayan yaşları geri göndermeye çabalıyordu.
Gözlerini kahverenginin ağırlıklı olduğu, lavabosunun üstündeki lamba ile duvar arasında örümcek ağlarının bulunduğu, eski püskü odada gezdirdi. Kendi kendisine daha önce ettiği o beylik laflar ve delice düşünceler geldi, ben asla sıkılmam derdi mesela çünkü her zaman yapacak bir şeyler bulurdu ve yalnız olmak onun için ancak bir ödül olabilirdi ki yapacağı şeyleri sakin kafayla yapma imkanı bulsun. Ama şimdi Jungkook'un bile nereden bulduğunu bilmiyordu not yazarken kullandığı kağıdı, parası yoktu dün kafede içtiklerini bile Vincent ödemişti onlar için. Taehyung daha da huzursuz hissetti, Vincent'ın da parası olmadığını ve zor durumda olduğunu biliyordu ve Jungkook şuan çalışıp en azından biraz olsun para kazanmanın peşindeyken kendisinin boş boş oturması ağır geldi.
Gözyaşları dökülmeye başladığında kendi kendine mırıldandı "Aferin Taehyung, yüzyıl farketmeden her zaman yük oluyorsun birilerine bir işe yaramıyor aptalca ağlıyorsun" dedi. Saati bile kontrol etmemişti, yüzünü de yıkamamıştı sadece biraz orda oturup ağlamak istedi. Hem gülümsemek istiyor hem de kafasındakiler hiç susmuyordu, bu dengesizlik arasında mahvolduğunu hisliyordu. Yine öyle oturmuş yaşayıp duruyordu, hayat onun yanından akıp gidiyor o ise tembellikle izliyordu bunu. Aynı anda hem mutlu hem mutsuz olabiliyordu insan, birinden birini seçmesi gerekmiyordu illa ki. Gözyaşları asla durmazken burnunu çekmeye başladı niçin birden duygularının böyle boşaldığını anlayamamıştı, kendisinden küçük olan Jungkook nasıl baş ediyordu bununla? Belki de sorun buydu zaten, kendisi her şey ile baş edebileceğini iddia eden cesur biri olduğunu söylerken şimdi tam anlamıyla bir korkak gibi davranıyordu. Ama kendini müthiş derecede yalnız ve işe yaramaz hissetmişti, burada öylece oturup durmak bunu değiştirmezdi lakin dışarı çıkıp insan içinde rezil etmek istemiyordu kendini.
Karnının guruldadığını hissetti, kaç saattir uyuyordu acaba? Pencereye çevirdi bakışlarını, güneş batıyormuş gibi kapanmıştı hava ama o kadar zamandır uyuyor olamazdı değil mi? Ayağa kalkıp gözleri hala ıslak olsa dahi etrafa bakınmış bir saat aramıştı, yatağın tepesinde duran saati gördüğündeyse gözleri kocaman açılmıştı, saat akşamın beşi mi olmuştu yani? Resmen tüm günü uyuyarak geçirmişti. O saate bakarken kapının tıklatıldığını duydu ama daha gel deme fırsatı bile bulamadan anahtarlarıyla Jungkook girdi içeri.
Taehyung sırtı ona dönük olduğu için hemen elleriyle yüzünü sildi ama genç olanın ağladığını anlayacağından emindi, Jungkook'un sesini duydu arkasından "Ah tüm sabah boyunca kruvasan yapmakla uğraştım, sana da getirdim çünkü yemeğe inmedin ben de bu saate kadar uyuduğunu düşündüm ama çoktan uyanmışsın"dedi. Jungkook yürüyerek yatağın üstüne kendini attığında Taehyung ile göz göze geldiler, Jungkook Taehyung'un hala nemli olan yanaklarından ve kızarmış gözlerinden ağladığını anlamıştı. Elindeki kese kağıdını aceleyle yatağa bırakarak ayağa kalktı ve Taehyung'un yanına ulaştı "Hey neyin var? Niçin ağladın? Bir şey mi oldu?"dedi, Taehyung "Hiç sadece birden sinirlerim bozuldu sanırım"dedi. Jungkook ise "Taehyung bak benimle her şeyi paylaşabilirsin, benden başka kimsen yok diye değil, birbirimizden başka kimsemiz yok diye değil, sadece ben Jungkook'um ve sen Taehyung'sun. Bence başka bir yüzyılda da tanışsak ya da kendi dönemimizde yine bu güveni sağlardık, o yüzden bana karşı biraz daha rahat olamaz mısın?"dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Midnight in Past
Fanfiction"Aman tanrım yırtık jean giyen birisi!" "Hey! Senin üstündeki gerçekten Nirvana tişörtü mü?" "İnanamıyorum oradaki gerçekten...o hakikaten gördüğümü sandığım kişi...olamaz değil mi? Biz geçmişte miyiz?" JJK | KTH