İlk kez her şeyin üstüne konmuş gibi hissetmeden edemiyorduk, mesleklerimizi icra edebileceğimiz ortamlar, bir evimiz ve devasa bir kıyafet dolabımız vardı ve içi de doluydu. Birçok gariplik aklımızı çeliyordu fakat bu durumların içine artık her düştüğümüzde şaşırmaya devam etmek yerine uyum sağlamaya çalışıyordum. Jungkook ile beni sevgili mi zannediyorlardı?
Sorun değildi, daha önce de kardeş olduğumuz yalanını söylemiştik, ne şekilde kabul görmüşsek öyle ilerleyebilirdik. Renato'nun gelip beni almasını beklemeden evvel elimdeki tüm eşyaları özenle değerlendirmek istediğimden son derece dikkatli bir hazırlığa girişmiştim. Beyaz bir gömleğin üstüne giydiğim koyu yeşil süveter ve altındaki kahverengi kumaş pantolonun kusursuz görünmesi için defalarca kez ütülemiştim, siyah dizlerimde biten kaşe bir ceketle yağmurlu günlerin soğuğundan korunabilirdim.
Siyah bir ressam beresi ile de gayet hoş göründüğüme karar vermiştim. Jungkook hala uyuyordu ve Giorgio'nun Renato'dan daha geç geleceğini düşündüğümden dolayı onu erkenden uyandırmamış ve masanın üstündeki mumun hemen yanına ona minik bir not bırakıp gün boyu birbirimizden ayrıyken kendine iyi bakmasını tembihlemiştim.
Yeni Sanat Cephesi ile buluşacağım için içim içime sığmıyordu, ayrıca evde boya ve tuvaller, hatta bir şövale bile vardı o yüzden bir şeyler götürmek için hazırlık yapmalı mıyım emin olamamıştım. Kapı çaldığında elimdeki kağıtları bırakıp hızla evden çıktım, Renato çok şık giyinmişti.
Birbirimizle merhabalaştıktan sonra dünkü şaşkın ördek yavrusu hallerimizden sıyrıldığımızı düşünüyordum ve işin artık tamamen tadını çıkarma yönünü yaşıyordum. Sanat akademisinde resimden ve hatta klasik edebiyattan bahsedebilir, kendi dönemimde yaşamamın asla mümkün olmayacağı bir hazzı yaşayabilirdim.
Renato, Yeni Sanat Cephesi'ne dahil olanlardan biri olmasına rağmen yol boyu gidip tanışacağım kişilerin ne kadar da ahmak olduklarından bahsetmişti. Düşündüğümden çok daha küçük olan binaya geldiğimizde Renato bir kadının yanından hızlı hızlı geçerken bana da hızlı olmam için bir işaret yapmıştı. Ve onun atölyesine geçtiğimizde derin bir nefes verip "Lanet kadın kitabı için illüstrasyon çizmemi istiyor ve her gün reddetmeme rağmen her gün ısrarcı davranıyor, bir de yapışkan ki sorma" dedi.
Boyum kadar ve hatta boyumdan da uzun olan çoktan boyanmış birkaç tuval sırt sırta dizilmişti, çoğu çıplak resmedilmiş bedenlerdi odada ağır bir boya kokusu vardı ve masanın hem üst hem de alt rafı tamamen boyalarla ve teneke kutularla doluydu. Eliyle çabuk olmaya çalıştığından gelirken terleyen yüzünü yelleyerek "Yeni Sanat Cephesi'nin üyeleri hala gelmemişler, o bunaklar hep geç kalırlar zaten"dedi.
Kendisini sandalyeye atıp otururken derin derin nefesleniyordu, şövalesinde henüz yarım olan tamamlanmamış resmine göz gezdirdim, sepetin içindeki dört portakalı ve dışındaki bir portakalı resmediyordu. Emin olamamakla birlikte ya son rötuşları kaldığından ya da modelsiz çalıştığından şövalesinin karşısında hiçbir şey olmadığını gördüm. Oldukça renkli bir paleti vardı, ben resimlerini incelerken o da konuşmaya devam ediyordu "Yeni Sanat Cephesi'ne sosyalist gerçekliği aşılamak gerek.
Devrimden bahsetmemiz gerek, resimlerimize de bunu katmadıkça sözlü sohbetlerimiz neye yarar ki? Halka ulaşamadıkça ya da diğer sanatçılara etki etmedikçe kendi aramızda istediğimiz kadar bahsedelim bir şeylerden ne ehemmiyeti var? İşçi sınıfını savunup işçi sınıfını görmezden gelmek ya da ikinci plana atmak da ne demek oluyor? Bakma sen bana, o bunaklara kızıyorum ama topluma karşı o kadar da duyarsız değiller, o dediğim dedik ve ırkçı tavırlara sahip değiller.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Midnight in Past
Hayran Kurgu"Aman tanrım yırtık jean giyen birisi!" "Hey! Senin üstündeki gerçekten Nirvana tişörtü mü?" "İnanamıyorum oradaki gerçekten...o hakikaten gördüğümü sandığım kişi...olamaz değil mi? Biz geçmişte miyiz?" JJK | KTH