"unutulmuş bir meleğin güncelerinde geçmiş adın ilk kez
sana lila demişler sen lila olmuşsun
lila rengi bir leopar
lila rengi bir cengaver
lila rengi bir Enderun kenti olmuşsun
sana ölmeye gelmiş sevenler ve bilgeler
kalpleri kaşık
fikirleri su;
bir bedevi diz çökmüş dip akıntılarında
sana lila demişler lila diye çağırmışlar
sen lila olmuşsun
bir lir, bir kemanı, gece olunca kıskanırmış yalnızca" -Küçük İskender
...
Aşıkların her öpücüğü ilk öpücüktür. Dudakları çizgili kalyonlar ve dişleri parlak dolunaydır, öncesi önemsizce kabartılmış ve anılarda kalmaya mahkum olmuş tüm öpücükler yok sayılır aşığınızın dudaklarında. Yıldızların arasındaki en kısa gezinti kalbin tam söz verdiği üzere o kişinin dudaklarından geçer.
Suda hareket etmek ay'da hareket etmek gibidir ve dudakların devinimi Mars'a ayak basmak gibidir. Taehyung, Jungkook'ta çiçek açar; Jungkook, Taehyung'da çiçek açar. İskeletlerin şarkısından, tabiatın oyunculuğundan, somut olan tüm karelerden, zincirlerin bağlayıcılığından, kar fırtınalarının siyahlığından soyutlanırlar. Koca bir şehrin nüfusu ikiye iner aniden, Taehyung geriye çekildiğinde kendi kendisine şaşırmış bir şekilde ürkekçe Jungkook'a bakar.
Jungkook ise çoktan kırmızı perdelerin arasında süzülüyordur, o da şaşkınca gözlerini açtığında ve Taehyung'un çokta uzakta olmayan yüzünü görüş alanına aldığında yutkunur. Asla bir günahı değil, tüm sevapları bir an'da işlemiş gibi hissederler ve birbirlerinden duyacakları o kuşku kırıntısı da Jungkook'un tek tebessümü ile yiter gider.
Japon balıkları yeterli oksijene sahip olmadıkları akvaryumlarda hayatta kalmayı başarabilmek için alkol üretirler, Taehyung ile Jungkook da öpücükleri sonrasında yeterli oksijene sahip olamıyormuş da alkol üretiyormuşçasına sarhoşluk hissi ile çevrelenirler. Dünyaya ait tek töre birbirini çok sevmektir, üstlerindeki o başı dönmüşlüğü biraz olsun atlatabildiklerinde yürümeye devam ederler.
Sessizliğin rahatsız edici mi yoksa rahatlatıcı mı olduğundan da emin değildirler o sırada, Taehyung dayanamaz sorar "Kızmadın ya bana?" Jungkook da cevaplar "Elbette kızmadım ama bir şeyler söylemeni bekliyorum, aramızda unutulup gitsin, önemsizdi densin istemiyorum çok korkuyorum aslında Taehyung"dedi.
Taehyung hemen kolunun altına doğru çekti kendinden küçük olanı, saçlarının üzerine bir öpücük kondurdu taze meyve gibi kokuyordu "Korkma Jungkook, asla önemsiz olabilir mi aksine Davut'tan bile daha ehemmiyetli nezdimde. Oturup düzgünce itiraf etmek istediklerim var sana ama baş başa ve daha sakin olduğumuz bir zamanı tercih ettiğimden suskunluğum"dedi. Jungkook'un yüzü tekrar aydınlanırken Taehyung, içinden sarı değil mutluluk insanların söylediği gibi diye geçirdi, mutluluk sadece Jungkook'un gözlerinin içindeydi.
Umberto tekrar onlara döndüğünde ve taş sığınağın önüne geldiklerinde Salvatore kapıyı açmaya çalışıyordu Umberto ise manidar manidar gülüyordu. Taehyung'un Jungkook'a dair en sevdiği şey maskelerinin olmayışıydı, Jungkook'un Taehyung'a dair en sevdiği şey maskelerine rağmen gerçek olmak için çaba gösteriyor olmasıydı. Biraz meyilli olan kapı açıldığında Jungkook, Umberto'nun anlamlı bakışlarına gözlerini devirerek "Sayın yazar bana o şekilde bakmayı keser misiniz acaba? Öpüştük evet öpüştük yeter ama ya"diye isyan etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Midnight in Past
Fanfic"Aman tanrım yırtık jean giyen birisi!" "Hey! Senin üstündeki gerçekten Nirvana tişörtü mü?" "İnanamıyorum oradaki gerçekten...o hakikaten gördüğümü sandığım kişi...olamaz değil mi? Biz geçmişte miyiz?" JJK | KTH