...
"Yorgunsak eğer, bu daha önceden çok uzun bir yolu yürüdüğümüzden değil midir? Ve insanın yeryüzünde verilecek bir savaşı olduğu doğruysa, o bezginlik duygusu ve başın yanıp tutuşması, uzun süredir mücadele ettiğimizin bir göstergesi değil midir?" -Vincent Van Gogh
Uzun bir zaman mı olmuştu birlikte geçirdikleri zaman yoksa sadece dakikalarla mı sayılmıştı zamandaki yolculukları gerçeklikte? Suların üzerinde yüzen çiçek yaprakları arasında eski bir hikayenin ana kahramanlarıymış gibi hissetmekten geri duramıyorlardı. Kalplerini paylaşıyorlardı, ruhlarını ve zihinlerini de öyle; bunu yapmaktan çekinmeyecekleri tek insan olarak belki de yalnızca birbirlerine sahiplerdi.
Güzel manzaralarının ve evlerinin tadını çıkarmak istiyorlardı lakin ilk önce hangi ülkenin içindelerdi, hangi dil konuşuluyordu onu keşfetmek istediklerinden eşsiz bir gecenin ve kutup ışıklarının ardından sabah insanların arasına karışmalarının gerektiğini düşündüler. Kahvaltılarını etmek için ulaşım yollarını araştırıp bulduklarında minik bir kasabaya ulaştılar, kasabadaki küçük ve samimi görünen bir kafeye girdiklerinde Norveç'te olduklarını anlamışlardı.
Kahvaltılarını ettikten sonra insanların şık kıyafetleri ve soğuğa rağmen oldukça sofistike durduklarını gördükleri iki yabancının da aynı kafeye girmesiyle beraber ikisi de nedensiz bir heyecana kapılmışlardı. Taehyung, Jungkook'a dönüp içine yenilebilir çiçek yaprakları serpiştirilmiş sıcak bitki çayını yudumlarken "Bu gece biraz şarap ve meyve almaya ne dersin? Tadını çıkaralım bol parlayan gecelerin ve yorgunluklarımızı biraz olsun dindirelim" demişti.
Jungkook ise hevesle başını sallarken "Çok güzel olur ama paramız yok burada da ne yapacağımızı söylemedin hala" diyerek cevaplamıştı onu, Taehyung'dan dinlemek istediği çok şey vardı. Onun ressam kişiliğinden haberdardı ama dünkü konuşmalarında onun aslında bir yazar olduğunu ve hatta tüm bunlar başına geldiğinde de daktilosunda uzunca yazılar yazdıktan sonra biraz dinlenmek için Vincent'a sığındığını öğrenmişti. O esnada içeri giren iki kişiden uzun sakallı olanı elindeki afişe benzer kağıtlardan birini kafenin duvarlarına asmak için sahibinden izin alırken Taehyung gözlerini kısarak o tarafa baktı.
Yaşadıkları her deneyimin zenginliklerle dolu olduğunu farkettiğinden beri çevresine daha dikkat eder ve insanlara karşı daha özen gösterir olmuştu. Kağıtta yazanları okuyamadığı için ayağa kalkıp yavaşça o yöne doğru yürüdü ve kağıdı yapıştıran adamın yanından afişte yazılanları okudu, bir tiyatro oyunun sergileneceğine dair bilgi veriyordu afiş. Heyecanla Jungkook'a seslendi "Jungkook, bu akşam bir tiyatro sergilenecekmiş! Beraber tiyatroya gitmek istemez misin?" dediğinde onun neşeli ve coşkulu hali afişi asan adamın dikkatini çekmiş ve gözlüklerinin üstünden ona bakmıştı.
Jungkook da ayağa kalkıp Taehyung'un yanına geldiğinde ikisi de afiş hakkında heyecanlarını paylaşmaya başlamışlardı "Bu yılların lezzeti bambaşkadır tiyatro anlamında, afişe bak Taehyung 1800'lerin sonundayız" demişti. Sakallı adam öksürerek "Genç adam, oldukça ilgili görünüyorsunuz oyun için?" dediğinde Taehyung'a mı Jungkook'a mı söylediğini anlayamadıkları için ikisi de aynı anda "Evet" diye cevaplamışlardı. Adam masadaki arkadaşına dönerek "Gördün mü Ed, onlar senin aksine çok merak ediyorlar yeni oyunumu" dediğinde seslendiği kişi ağzındaki pipoyu çekip dumanını üfleyerek "Bana haksızlık ediyorsun, ben de oyununu merak ediyorum ama tablomu bitirmediğim için kafam sürekli bitene kadar onunla meşgul olacak"dedi.
Taehyung "Sizinle tanışma şerefini bahşeder misiniz bayım?" demişti sakallı adama çünkü içinden bir ses bu iki kişinin hayli ruhuna dokunduklarını haykırıyordu, yine hangi sanatçılarla denk geleceklerdi kim bilir hem onlar tanıdıkları insanlar değillerse bile sanatçı oldukları kesindi bu sebeple her türlü tanışma hoşlarına gidecekti. Sakallı adam "Ben Henrik, dostum da Edward" dedi, Jungkook ve Taehyung da kendilerini tanıttıklarında Taehyung onların masasına davet edildiklerinde oturmadan önce "Bu kişinin Ibsen olduğuna dair her iddiaya varım ama ressam kim acaba?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Midnight in Past
Fanfic"Aman tanrım yırtık jean giyen birisi!" "Hey! Senin üstündeki gerçekten Nirvana tişörtü mü?" "İnanamıyorum oradaki gerçekten...o hakikaten gördüğümü sandığım kişi...olamaz değil mi? Biz geçmişte miyiz?" JJK | KTH