7.Nehrin Yanı

46 6 165
                                    


Vincent ile beraber tekrar otele döndüklerinde Jungkook da Taehyung da oldukça yorgunlardı. Buna rağmen Jungkook, Taehyung'a çizdiklerini görmek istediğini söylemeyi ihmal etmemişti. Taehyung biraz çekingen olsa da Vincent ile beraber çizdiklerini ona gösterivermişti bu kez mırın kırın etmeden. Jungkook boyasız karakalem çizimleri incelerken gözlerini kısmıştı, Taehyung deniz kenarındaki bir atlıyı resmetmişti ve Jungkook'tan gelecek herhangi bir eleştiriye ve olumsuz yoruma kendini hazır etmeye çalışsa da hazır değildi.

Çünkü içinde çukurlar açardı yergiler, öyle alelade kimselerden gelenler umrunda olmazdı, hayatının hiçbir yerinde olmayan insanların sözcükleri incitmezdi onu fakat Jungkook. Hayatının herhangi bir yerinde olmayı da geçin, şuanki hayatında sahip olduğu tek kişiymiş gibi hissettiriyordu ona. Jungkook ise resimde eksiklikler olduğunun pek tabii farkında olsa dahi karakalem çalışması olmasına rağmen deniz üzerine yansıyan ışığın oldukça etkileyici olduğunu düşünmüştü.

Aslında elinde bir kadeh şarapla Taehyung'un tüm çizimlerini incelemek isterdi ama şuan ellerinde olan sadece buydu ve o bu an'ın tadını da çıkarmak için elinden geleni yapıyordu. Taehyung ise çizdiklerinin bir paçavra muamelesi görmesinden korkuyordu, Vincent'ın bile çizimleri ahırlarda, çiftliklerde yitip gitmeye yüz tutmuşlardı, Taehyung'a göre sanatçıların muhakkak çilekeş bir yönü vardı işte. O ise bu çilekeşliğin içindeyken dahi bir sanatçı olduğuna inandıramıyordu kendini, yine de sanattan geri duracak falan da değildi.

Belki de kendisini yermesinin nedeni başkası kendisini yerdiğinde gülüp geçebilmesini sağlamasındandı emin değildi ama Jungkook da başkası değildi. Jungkook dudaklarını yalayarak ve yatağın üstünde bacaklarını kendine çekerek "Bu resim oldukça etkileyici, yani çizim tekniklerinden falan bahsetmiyorum, hissettirdiği şey çok...sanki denizin üstündeki ışıltılar kemiklerimin arasından organlarıma sızıyor gibi"dedi.

Taehyung'un bakışları mağrurluğunu korusa dahi Jungkook'un söyledikleri onun içini ısıtmıştı ve gülümsemişti, yine de tuhaftı belki ama çizdiklerinin üzerine fazlaca konuşulmasını istemiyordu, fazla hassas bir dönemindeydi ve daha fazla konuşmak bir şekilde incitir belki diye hemen bu bahsi kapatmak gayesindeydi. Bu yüzden başka bir şeyden konuşmaya karar vermişti "Buraya gelmeden önce yani...ne denir ki ışınlanmadan ya da zamanda geriye dönmeden önce ne yapıyordun?"dedi, Jungkook dudaklarını büzüp gözlerini tavana dikerken biraz düşündü ve "Vincent'ın Theo'ya mektuplarını okuyordum"dedi.

Taehyung'un kaşları kalkarken o da aynı şeyi yaptığını düşünerek "İlginç, ben de Theo'ya mektupları okuyordum bu bir rastlantı mı yoksa olanların bununla bir bağlantısı mı var?"diye sordu, Jugnkook omuz silkip "Hiçbir fikrim yok" diye cevapladı onu. Jungkook'un kafasında birkaç küçük vadi vardı, o an'ın içinde kaybolmak istese dahi Taehyung ile samanların üzerinde yaptıkları sohbet zihnini feci şekilde meşgul ediyordu. Taehyung ise başından beri bir sarhoşluğun içerisindeymiş gibi hissediyor hatta biraz da alkole ihtiyaç duyuyordu, onun da kafasını karıştıran fazlaca şey vardı.

Yorganı biraz üstüne doğru çekip Vincent'ın mektuplarını düşündü, bazı kısımlarını okumaktan ezberlemişti artık çoktan, üstelik ezberi çok kötü olmasına rağmen ister istemez hafızasını tekrarlayıp durduğu şeyle kaplamıştı. Jungkook'a dalgınca "une revolution qui est, puisqu'il faut qu'elle sout (varolması gerektiği için varolan bir devrim)" dedi, bunun ardından söylemeyi istediği şeyler vardı fakat söyleyecek fırsatı olmadı. Jungkook ise onun aniden donuk bakmasına karşılık neler olduğunu anlayamamış ve Taehyung'un söylediklerini tekrar etmişti "une revolution qui est, puisqu'il faut qu'elle sout (varolması gerektiği için varolan bir devrim)? Eee tamam da ne demek şimdi bu Taehyung?"dedi. Ve onun da başka şey söyleyecek fırsatı olmadı.

Midnight in PastHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin