17. Ben Goya'yım

53 6 146
                                    

Sabahı ormanlık bir alanda uyuyarak getirdiler ama bu kez Amerika'da parkta uyudukları gibi vücutları büyük ağrılara ev sahipliği yapmıyordu, belki de bedenleri bu tempoya alıştığı için belki de buranın havası ve adrenalini onlar için çok daha farklı hissettirdiği için...Jungkook, Taehyung'dan önce uyandığında gözlerini sol tarafında uyuyan adama dikti, güneşin altında ayçiçeği yaprakları gibi parıl parıldı saçları, dün mat hissettiğini söylemişti öyle değil mi?

Oysa bugün tam tersi, bu genç adama bakmak onu kırılganlaştırsa bile ışıl ışıl hissettiriyordu. Jungkook neşeliydi, yine karnı açlıktan kazınıyordu ama yine de içinde bir hareketlilik vardı. Taehyung da gözlerini kırpıştırarak uyandığında Jungkook kaşlarını kaldırarak Taehyung'a bakmaya devam ediyordu, Taehyung esneyerek etrafına bakındı ve "Ah güzel bir rüya görüyordum"dedi.

Jungkook onu elinden tutup hızla ayağa kaldırdığında Taehyung gözlerini ovuşturarak "Dur Jungkook napıyorsun? Daha yeni uyandım kendime bile gelemedim"dedi. Jungkook hayatının en güzel anını yaşıyormuşçasına dans etmeye başladığında, Taehyung gözlerini açmakta zorlanıyordu. Taehyung kazık gibi durmaya devam ederken Jungkook da inatla dans ediyordu "Taehyung, bugün içimde güzel bir his var"dedi, Jungkook, geldikleri yolun ağzına doğru dans ede ede giderken Taehyung arkasından bakakalmıştı.

Hangisinin daha garip olduğunu düşünürken, kendisi mi yoksa Jungkook mu diye kararsız kalmıştı, ırtındaki acıyla beraber "Cevabım kesinlikle Jungkook"dedi. Hala daha nerede olduklarını ve hangi dönemde olduklarını çözememiş olmak canını fena halde sıkıyordu büyük olanın. Savaş demişti Jungkook, o da gerçekten barut kokusunu havadan alıyordu neredeyse somut olarak bir gösterge bulamazlardı belki ama Taehyung da savaşı hissediyordu.

Öncesi mi sonrası mı yoksa tam savaşın ortasında mıydılar bilemiyordu, tüm bu bilinmezliklere karşı kafası bir an olsun susmazken Jungkook'un nasıl bu kadar tasasız olduğunu algılaması güçtü. Fakat ilk tanıştıklarında olduğu gibi umursamaz biri olduğunu ya da sorumsuz olduğunu düşünmüyordu aksine, Jungkook ona çok şey öğreten farklı biriydi sadece. Bunu Amerika'da kitap okuyabilme fırsatı yakaladığında daha iyi anlamıştı, bu zaman yolculuğunun onları uzak tuttuğu şeylerden biri de buydu ve Amerika'da bir kitap alma ve okuma şansı elde ettiğinde bunun ne kadar önemli ve değerli olduğunu kavramıştı.

Nietszche "Duygunun bende başlangıçta belirli ve net bir nesnesi yoktur; bu ancak daha sonra oluşur. Belirli bir müziksel duygu durumu daha önce gelir, ve bende sonra bunu şiirsel fikir izler." diyordu. Bu cümleyi ilk okuduğu an'da da aklına Jungkook gelmişti lakin şimdi bunu tekrar görüyordu ve doğruluğunu bir kez daha kanıtlamış oluyordu. Jungkook, önce hissediyordu ve hissettikleri için bir şeyi göstermiyordu, bu nedeni ya da şu nedeni sunmuyordu. Yaşama meydan okuyor ve bulunduğu halleri başkasına çok zıt gelecek şekilde kutluyordu, evsiz ve açken dans ediyordu, mutsuz ve üzgünken kahkahalar atıyordu, neşeli ve karnı tokken birden bire gözleri dolabiliyordu.

Zorluklara karşı sakince durup düşünmek ve düşüncelerin arasında bungunlaşırken pes etmektense düşünmeye izin vermeden ama aslında kafasında bu fikirlere yer verirken müziği duyuyordu, hem de hiçbir enstrüman olmadan. Önceden olsa Jungkook'a bağırır "Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Bu durumdayken nasıl olur da dans edebilirsin?" derdi fakat Taehyung şimdi sadece gülümsüyordu ve yanındaki kendisine benzer biri değil de Jungkook olduğu için şükrediyordu.

O da yol ağzına doğru hızlı adımlarla yürüyüp Jungkook'a yetiştiğinde yürümeye devam etmesine rağmen gözlerini kapatan genç "Rüzgar, Taehyung rüzgarı hiç tamamen çıplak bedeninle hissetmeyi diledin mi?"dedi. Taehyung ise guruldayan karnını dinleyerek "Şuan sadece açlıktan tuhaf sesler çıkaran karnımı doyurmayı diliyorum"diye cevapladı onu, Jungkook dilini damağında şaklatarak gözlerini açtı "Ama fée homme (peri adam) sen ressam değil misin? Sanatçıların deli dolu ve biraz da çatlak olması gerekmez mi? Çatlak olsunlar ki boyalar içlerine sızsın öyle değil mi?"dedi.

Midnight in PastHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin