Leo karşısındaki mutantı tek hamleyle bayılttı. Koridorda onu karşılamak için bekleyen Derrind askerleri, onlarca baygın askeri görünce duraksadıkar.
Hepsini bu mavi bandajlı mutant bayıltmıştı.
Leo'ya saldırdıklarında onların da bayılması sadece beş dakika sürmüştü.
Mikey'nin diğer koridorları temizlediğini biliyordu. Doğrudan geçide yöneldi. Birden sağdaki kapı açıldı, "Neler oluyor?!" diye sordu kapıyı açan kişi.
Leo ve Povasier göz göze geldi.
Leo karşısındaki küçük mutantı görünce aklına Ymir geldi. Onu bayıltmadı, bekledi. Povasier karşısındaki mutantı tanımıyordu ve bu gerçek onu umutlandırdı. "Sen Cloudlys'in gönderdiği ajansın!" dedi sevinçle.
Leo bir an saldırı bekledi, ama karşısındaki mutantın bunu mutlulukla söylemesi onu afallattı. Gemide rehin alınmış olabilir miydi? Ama eli bağlı değildi.
"Leonardo, Povasier!" İki mutant da adını söyleyen kişiye baktı, Komutan Rielmade'e. Rielmade en iyi iki adamının yan yana olmasına sevinmişti. "Povasier, bu Leonardo. Gemiye giren beş ajandan biri, ve liderleri." Leo'ya baktı. "Leonardo, bu Povasier. Gemideki ajanımız ve Halocan'ın oğlu."
Leo şaşkınlıkla baktı Povasier'e. Gemideki ajan, komutanın oğlu muydu?
"Diğerleri nerede?" diye sordu Rielmade. Leo onu duysa da daha önemli meseleler vardı aklında. "Sen Halocan'ın oğluysan babanın odasındaki ışınlanma geçidi parmak izini tanır mı?" Povasier şaşırdı. "Neden sord-" "Sadece cevap ver." dedi Leo, sözünü keserek.
Povasier "Evet." diye cevap verdi ne olduğunu anlayamadan. "Bir sorun mu var?" diye sordu Rielmade. "Oldukça ciddi bir sorun var." dedi Leo.
###
Ymir etrafını görmeye başladığında ilk dikkatini çeken şey açılan cam oldu. Camın arkasında açık bir kapı gördüğünde durup düşünmedi, koşmaya başladı.
Bulunduğu odada sadece üç mutant profesör vardı, onlar da Ymir'i durduramayacak kadar şaşkındı zaten.
Ymir kapıdan çıktığında sağa yöneldi. Tam karşısında bir pencere vardı, dışarıda bir ağaç görünüyordu. Doğrudan pencereye koştu, yaklaşınca zıpladı. Dizlerini ön kabuğuna doğru çekti. Cam kırıldığında birkaç parça cam dizlerine batsa da bunu umursamadı. Ağaca tutunmayı başardı.
Arkasında kalan bina siren sesleriyle dolsa da duraksamadı. Sonraki ağaca atladı, ve sonrakine, ve sonrakine... Sonunda durmaya karar verdiğinde binadan oldukça uzaklaşmıştı. Etrafına baktı.
İlk kez orman görüyordu. O kadar çok ağaç vardı ki! Aşağı baktığında en az on metre yukarıda olduğunu fark etti. Ağacın en üst dalı birkaç metre yukarıda görünüyordu. Riskli olsa da en üst dala tırmandı.
Kocaman bir ormandaydı!
Kaçtığı binanın çatısı ağaçların ötesinde zar zor görünüyordu. Orman dört bir yanda sonsuza dek uzanıyordu sanki. Batıda devasa bir kaya ve akan suyu gördü. Susmaya başlamıştı, oraya gitmeye karar verdi.
Bu kadar geniş bir ormanda su bulmak zor olmalıydı, ve Derrind askerleri bunu biliyordu.
###
"Halocan ve dört komutan yardımcısı Cloudlys'e gönderildi. Şimdi seni dinliyorum Leo." dedi Rielmade. Povasier de yanındaydı. Mikey askerlerle beraber Derrind askerlerini kontrol altına alıyorlardı. Donnie kontrol paneliyle uğraşıyordu. Ymir ve Raph ortalıkta yoktu, ve Rielmade onların nerede olduğunu öğrenmek istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ninja Kaplumbagalar GEZEGEN
FanfictionTamam, sanırım bu sefer gerçekten de ne yapacağımızı bilmiyorum. Olaylar o kadar saçma ki bu gelişmiş teknoloji bile dikkatimi- O üst düzey bir Meg-ekran mı? NE DEMEK BURADA PİZZA YOK? NASIL YAŞAYACAĞIZ O ZAMAN?! Kimse beni buna ikna edemez. Gerçek...