BANKTAKİ ADAM

10 0 0
                                    

Dünden beri buradayım. Gecemi burada geçirdim. İyi bir uyku çektikten sonra sabah dört gibi uyandım. Deniz bayağı esiyordu ama paltom sağlam olduğundan tınlamadı. Uyandığımda sayısız yıldızı gördüm ve değişen bir şey yoktu geceden. Uyumadan önce de aynıydı. Ama biraz saat geçince, altı gibi olunca, ezandan biraz sonra, gördüğüm manzara değişmişti. Mükemmel bir renk. Gökyüzü maviye çalan gri, deniz griye çalan mavi, ışıklar sarı ve beyaz, yanıp sönüyorlar. Dedim ki bir fotoğraf makinem olsa herhalde çekerdim bunu. Ama yoktu. Ama olacak. Ama olacak olması orada çekip çekmememi değiştirmedi. Çekmedim. Ya da çekemedim. Önemi var mı? Sonuç olarak elde fotoğraf yok. Ve o an bir daha asla olmayacak. Belki benzeri olacak. Ama o, hayır. Sadece fotoğraf dedim ama, peki ya denizin sesi? Onu nasıl yaşatabilirdim? Vidyo çekerek mi? Olabilirdi, ama olamadı. Neden mi? Neden olacak, vidyo kameram yok. E ses kayıt cihazı? Sadece ses mi? Hiç yoktan iyi değil mi? Bilmem. Sonuçta elde hiçbir şey yok.

Gün boyu yanıma kaç kişi oturdu kalktı sayamadım. Ama saymaya çalıştım, hemen pes etmedim de, ama denizdeki martıyı görünce aklımdan çıkıp gitti hepsi. O an martı da benim gibi sigara içmek ister mi diye düşündüm. Gerçi ben de içmiyorum ya. Ama içiyorum işin esasına bakınca. Oturuyorum buraya ve yanıma gelenler sürekli içiyorlar, ben de onlar bu kalabalıkta kendilerini yalnız hissetmesinler diye onlarının dumanını çekiyorum içime. Hem vergi de vermiyorum böylece. Suç mu işlemiş oldum yoksa? E bu da suçsa artık… Ben çift pasaportlu insan tanıyorum. O ne peki? Benim yanıma oturan insanın yok mu suçu? Dumanıyla sağlığıma zarar veriyor. Şikayet etsem tazminat alır mıyım? Alsam ne olur, para peşinde koşsaydım şu an burada olmazdım herhalde. Kim bilir belki de olurdum.

SAÇMA HİKAYELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin