Güneş gözlükleri güzeldir. Ama bazıları daha güzeldir. İnsanlar gibi. Onların da bazıları güzeldir ama bazıları vardır ki daha da güzeldirler. O güzelliklere pek rastlanmaz. Rastlandığı zaman da elinden tutup götürmek istersiniz. Hep yanınızda olsun istersiniz. Ama götüremezsiniz. Çünkü onun da kendi gideceği bir yer vardır. Götürseniz bile sarılamazsınız. Götürmeseniz de sarılamazsınız. Kısaca sarılamazsınız. Güzeldir çünkü o. Ona dokunmak kolay değildir. Bakarken bile utanırsın. Kelimelerine dikkat edersin konuşurken. Yanından geçip giderken bile kelimelerin olduğun kişinin kelimeleri değil de onun olmanı isteyebileceği kelimelerdir. Onun isteyeceği kişiyi bilmeden kurarsın kafanda böyle bir şey. Kafanda güzeli büyütürsün de büyütürsün. Kurarsın kafanda. Kurmalara dur diyemezsin. Sadece güzeller için kurmazsın. Kötüler için de kurarsın. Kurmalara kurmalar eklersin. Kumar masasında bile kurmadan oynayamazsın. Anlatırken bile kurarsın. Anlatamadığın anda durusun. Üzülürsün. İçindekini karşındakine anlatamamışsındır. Ya bir engel vardır ya bir çekingen, ama bir sebep vardır anlatmana engel. Bilemezsin ki anlatırsan ne diyecek sana. O da aynı şekilde anlatamıyordur belki de. Bunu bile kurarsın kafanda. Hele karşındaki O ise, yani Güzel’se. Güzellerin bazıları gerçekten çok güzel. Gözlükler de insanla da. Güzel insanların güzel gözlüklerine ise tarif edecek kelime bulamıyorum. Onlar bir bütün. Onlara onların seni göremeyeceği bir yerden uzuun uzun saatlerce bakmalısın. Böyle hayranlıkla ama. Geçenlerde Güzel’e bakan bir arkadaş vardı. Başbakan ile ilgili bir tartışma içinde rastladım. Hararetli bir şekilde tartışıyordu. Sonra birden duruldu. Ağzını kapattı. Gözleri bir yere sabitlendi. Göz kapaklarını sıkıca kapattı ve bir kaç saniye öylece bekledi. İnanıp inanmama arasında git gel yaşadığı belliydi. Sonra oturduğu sandalyede göz kapağını açarken hızlıca ayağa kalktı. O geçiyordu. Onun O’su. Uzun zamandır görmediği gözler, kendi gözlerinin önünden yavaş adımlarla geçiyordu. Yüzündeki ekşimsi ifadeden duyguları az çok belliydi. İçi kan ağlıyordu ama O’nu gördüğü için mutluydu da. Anlat desen anlatamaz saatlerce duvara bakardı herhalde. Sonra da dönüp “tam olarak buydu duygularım” derdi.
Sandalyeden yumuşak bir hareketle sıyrıldı. Yapacağı hareketle O’nun dikkatini çekip kendisini görmesini istemiyordu. Usul, sessiz adımlarla dışarı çıktı. Arkasından ilerlemeye başladı. O’nun peşinde, yüzünde buruk bir gülümseme ile yürüyordu. Sonra çok ilgilenmemem gerektiğini düşünüp soğuyan çayımı yudumlayıp hesabı istedim. Hesapta bir hata olmalıydı, fazlaydı. Ama bununla o an uğraşmaya üşendiğimden hiç para vermeden çıktım gittim. Başka birisine daha da fazla hesap verip çıkartmışlardır zararı belki de.
Çayın soğuk olmasına canım biraz sıkılmadı değil. Hemen eve gidip çay demlemeyi koydum kafama. Ev uzaktı ama yürüdüm. Sokağın sonundaki bakkaldan kahve aldım eve geçtim. Kapıyı açtım. İçerden buram buram tuvalet kokusu geliyordu. Ev arkadaşım sifonu çekmeden çıkmış olmalıydı. Ama ev arkadaşım yoktu. Yokluk genelde bana çok şey ifade ederdi ancak o an hiç bir şey ifade etmedi. Yokluk tam olarak yokluktu o an benim için. Hislerimde yoktu hiçbir şey yoktu. Ve bu hissizlik hissi hoşuma gitti. Kıyafetlerimin de yok olması gerekliydi. Hepsini çıkarttım. Muhteşem bir rahatlık. Sanki süt dolu bit küvette uzanıyorum. Yanımda bir sürü Güzel. Güzellerden duvarı göremiyordum. Sonra burnuma süt kaçtı. Kendime geldim ve üstümü giyindim. Çıplaklık çok rahatsız ediciydi. Sonra gidip sifonu çektim. Ama zaten temizmiş. Ve evin aslında kötü kokmadığını anladım. Bazen bana oluyordu önceden de böyle. Ama olan şeyin ne olduğu hakkında bir fikrim yok. Hasta mıyım değil miyim bilemiyorum. Hasta olsam ne olur onu da bilemiyorum. Umarım kötü şeyler olmaz. Güzel şeyler olsun. Güzel şeylerin yanı sıra Güzel insanlar ve Güzel gözlükleri olsun. Bütün gözlükler güzel ama Güzel’in gözlükleri Güzel. Baş harf her şeyi anlatır bazen. Özel isimler baş harfler başlar. Türkçemizin güzel özelliklerinden biri. Bazen de o zamiri büyük yazılır. Çünkü özel birini işaret eder. Büyük G ler de öyle. Özel olan güzellikler. Türkçe derslerini oldum olası severim. Küçükken Türkçe ve matematik derslerine olan ilgim ilerleyen yıllarda da devam etti. Çok da işime yaradı bugüne kadar. Bunu geç anladım ama. Bunu anladığım an bir arkadaşım beni çağırmıştı. Evden çıktım. Saatlerce yürüdüm. Yoruldum. Çözülmüş ayakkabılarımı bağladım. Sonra yürümeye devam ettim. Evin önünde kaçıncı kat diye sordum ve zeminin bir üstü dedi. İşte o an fark ettim. Matematik çok önemliydi ve ben çok iyi kullanabiliyordum.
Yukarı çıktım. Çay içtik ama çay soğuktu. Çayın soğuk olmasına canım biraz sıkılmadı değil. Hemen eve gidip çay demlemeyi koydum kafama. Ama evde çay bitmiş olduğundan bir kafeye gittim ve çay sipariş verdim. Gece olana kadar çay içtim. Sonra çıktım ve Ay’a baktım. Ay çok Güzel’di.