Uzun zamandan beri ilk defa mezarlıktaydı yine. Biraz çekingen bir şekilde yolu uzatarak mezarlar arasında dolanıyordu. 20 saniyede alacağı yolu 135 saniyede aldı ve sonunda E’nin mezarının başına geldi. Boynu büküktü. Uzun zamandır gelmediği için utanıyordu. Gözlerini taşa yavaş yavaş kaldırabildi. Önce fısıldayarak ismini okudu. Son hecede nefesi kesilse de durmadı. Ağlamamak için kendini tutmaya çalıştı. Sonra hafiften yanına doğru oturdu. Elini taşa doğru bir uzatır gibi oldu ama geri çekti, cesaret edemedi. Sonra yavaş yavaş uzattı. İnceden bir okşadı. Ona dokunmayı özlemişti. Başta parmak ucu değen eller tamamen sarıyordu taşı. Adının üstünü okşuyordu. İçinden bir şeyler söylemeye başladı. Kendini tuttuğu için hıçkırıkları başladı. Adı dilinden dökülürken gözünden de yaşlar dökülmeye başladı. Başta bir sildi yaşları ama sonra önünü alamadı ve bıraktı kendini. Bir yandan onu çok sevdiğini söylüyordu ona, bir yandan da hüngür hüngür ağlıyordu. Arada sırada tam yapamasa da kızıyordu ona gittiği için. Beraber sarılıp uyuyamadan bile önce gitti diye kızıyordu. Elinde olsa tutup geri getirecekti ama yapamıyordu. Bu çaresizlik onu iyice üzüyordu, ağlamalarına ağlama ekliyordu. Birden durdu. Ayağa kalktı. Hoşça kal, dedi ve koşarak gitmeye başladı. On metre olmadan dayanamadı ve döndü. Toprağın üzerine attı kendini. Eşelemeye başladı. Ağlıyor, adını söylüyor, eşeliyordu. Yanına gitmeye çalışıyordu. Ancak olmuyordu, başaramıyordu. Bunu anlayınca eşelemeyi bıraktı ve öylece ağlayarak uzandı. Ağlaması kesildiğinde uyumuştu. Bekçinin dürtmesiyle uyandı. Biraz utandı. Eşelediği toprağı düzelttikten sonra oradan ayrıldı.