•18•

462 46 90
                                    

Okulun arka bahçesindeki tenis kortunun yanında duran bankta tek başıma oturuyordum. Kafamdaki gürültüler yetmezmiş gibi bir de alt sınıfların ilkel bir hayvan gibi çıkardıkları çığlık sesi giriyordu kulağımdan içeriye.

Mavi ile bu iki haftadır sürekli konuşuyorduk. Sigara içtiğimde bana karışıyor, ilaç saatlerimde artık bıkıp telefonumu açana kadar arıyordu beni. Ne zaman hava yağmurluyken dışarıya çıksam, kendi gelemese bile Kerem'e binbir türlü tehditler yağdırarak beni eve götürmesi için zorluyordu.

İşe de yarıyordu cadının yaptığı her şey.

Ben sadece annemden ve Kerem'den böyle ilgi görüyordum. Kendi kanımdan olmayan, sevdiğim bir kızın bana ilgi göstermesine alışkın değildim.

Ayrıca bu iki haftanın üç gününde ağır trip yemiştim.

Serkanla kavga ettiğim için.

Nasıl öğrendiğini bilmiyordum fakat kavga ettikten sonra eve gitmiştim. O da beş dakika sonra evimin kapısına gelmişti. Alacaklı gibi çalınan kapıyı açtığımda adeta kızgın boğaya dönmüş bir Mavi görmüştüm.

İçeri girmiş, tentürdiyotu kanayan kaşıma ve dudağıma pamukla birlikte sertçe bastırıp gerçekten canımı yakarken sürekli söylenmişti. Hatta bazıları şöyleydi; "Geber gerizekalı. Ne diye gidip kavga ediyorsun ki zaten o salakla. Ne var yani seni deşifre ettiyse, iyi olmadı mı sanki? Sana kalsa kırk yıl çıkmazdın karşıma. Seni seven, önemseyen insanlar varken sen o pislikle kavga etmeye gidiyorsun. Eline ne geçti şimdi? Her şeyi çözdün mü sanki? Bıçağı olsaydı ve bir yerine saplasaydı, Allah korusun orada ölseydin bizden başka kimsenin haberi olmayacaktı! Kimse üzülmeyecekti! Kendini düşünmüyorsan bari bizi düşün!"

Sözlerinin birazı canımı yakmıştı tabii ki. Ölsem bile kimsenin takmayacağını, arkamdan ağlamayacağını biliyordum fakat bunu sevdiğim kadından duymak biraz yaralamıştı. Yüzümün düştüğünü görünce de gelip tüm sevgisiyle sarılmıştı bana.

Tüm sevgisiyle demiştim, değil mi?

Bana karşı bir sevgisi var mıydı da?

Karşıma aniden birinin oturduğunu hissedince başımı kaldırıp baktım.

Mavi gelmişti.

"Eee, ne yapıyorsun burada tek başına?" Çekik gözlerine baktım uzun uzun.

"Kafamı dinlemeye çalışıyordum."

Başını iki yana sallayıp şefkatle baktı gözlerime. "Sen hep dinliyorsun kafanı zaten. Biraz dinlememeye çalış."

Katılıyordum ona. Sürekli kafamı dinliyordum. Bazen küçük bir çocuk konuşuyordu içinde, bazense ölüm döşeğinde bir adam. "Susmuyorlar." dedim usulca.

Telefonu çalmaya başladığında cebinden çıkarıp baktı. Elini ekrana dokundurduğunda ses son bulmuştu. Gülümseyerek baktı bana. "İlaç saatin geldi."

Onun gülümsemesiyle birlikte benim de dudaklarım iki kenarıya kalktı.

(Yazar Notu: şerefsiz wattpad gif koymama izin vermiyor o yüzden medyayı hayal edin burda)

Onu onaylarcasına salladım başımı. Ayaklandığımda bana baktı. Evet, açıklama bekliyordu.
"Yanımda su yok. Sınıfa gitmemiz gerekecek."

Ne ara yanında getirdiğini fark etmediğim su şişesini fırlattığında reflekslerim sayesinde havada kaptım. O bana 'vay be' dercesine bakışlar atarken göz kırptım.

Tekrar yerime oturduğumda cebimdeki ilaç kutusundan bir tane ilacı ağzıma koyup suyla yuttum. Haplardan oldum olası nefret ediyordum. Yüzüm anında ekşidi. Tatları leş gibiydi!

Hap kutusunu ceketimin cebine geri koydum. Bizimkilere belli etmiyordum fakat bu haplar bir işe yaramıyordu. En yüksek dozunu içmeme rağmen. Çünkü eğer işe yarasaydı aynadaki yansımam sabit dururdu.

Kötü bir şey yapmaktan korkuyordum. Mavi'ye, Kerem'e ve ya anneme...

En berbatı da, kötü şeyler yapacağımı bilmeme rağmen bunu durduramamdı.

Tekrar Mavi'nin yüzüne baktım. İyileşeceğime büyük bir ümit besliyordu. Onu kandırmak beni derinden yaralıyordu. Hiçbir şey yokmuş gibi gülümsedim ona.

"Şu geçen haftalarda sırf emir verdim diye söylemediğin şarkı cümlelerini söyler misin artık?"

Güldü.

Tüm dişlerini göstere göstere, benim içimi erite erite güldü.

"Ne için sorduğunu söylersen, ben de tabii ki söylerim sana."

"Odamın duvarına sürekli şarkılardan cümleler yazıyorum, o yüzden sordum."

Ben konuşurken, son dersin de bitiş zili çalmıştı. Mavi ayaklanıp elini bana uzattı.

"Tamam o zaman. Gidip birlikte yapalım bu işi."

Elini tuttum. Bu sefer halüsinasyon değildi. Elinin soğukluğunu hissediyordum.

Ve bunu hissedebilmek için sürekli yalvarmıştım tanrıya.

Şimdi tekrar yalvarıyordum.

Bu hisse doyamadan ölmemek için.



⚰️

Bilemiyorum artık Dorukcuğum Alhascığım orası bana bağlı eşöfşxöaşwçfğsş

Panoma da yazdım ama yine de buraya da ekleyeyim. Doruk Alhas'ın "susmuyorlar" dediği yeri aklınızda iyi tutun tamam mı?

hadi güle güle, seviyorum sizi😘

Yalan Aynası •yarıtexting•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin