medyadaki şarkıyı açın :)
Son iki haftadır aralıksız yağan yağmur sonunda dinmiş, Mayıs ayı kendine gelerek sıcaklarını göstermeye başlamıştı.
Etraf sıcacık, yaz havası her yeri çevrelemişken neden için buz kırağı Doruk?
Kendime bu soruyu sormaya başlamıştım son günlerde. Yerdeki çimenden bir farkım kalmamıştı artık. Gözlerim bomboş bakıyordu. Sadece bakıyordu, asla görmüyordu.
Zihnimi söküp atmak istiyordum. Bu gürültü sonunda beni tüketmişti. Ben artık tükenmiştim.
İki gün önce doktoruma gitmiştim Kerem'den habersiz. Bana üzgün gözlerle bakmış, 'tedaviniz bir sonuç göstermiyor' demişti. O an Kerem'i iyi ki getirmemişim dedim. O duyarsa üzülürdü.
Bu savaşın mağlup tarafı bendim.
Bu savaş, benden hayatımdaki birkaç değerli şeyi alacaktı.
Buna göz yumacaktım.
Gökyüzüne, onun yüzüne gözlerimi yumacaktım.
Bu gün günlerden 17 Mayıs, Pazar.
Bu gün benim doğum günüm.
Bu gün benim son günüm.
Evin mutfağında pasta yapmaya çalışan Mavi'yi izliyorum sessizce. 8 aydır hayatımda olan kızı. 'Dışarıdan almaya gerek yok, ben güzel pasta yaparım,' demiş ve benim için uğraşmaya başlamıştı. Benim için bir çabaya girmesini istememiştim. Artık istemiyordum.
Yine de belli etmemeye çalıştım. Yanına gidip, yanağına küçük bir öpücük kondurdum. "Seni seviyorum, biliyorsun değil mi?"
Şaşkınca gülümsedi. "Biliyorum. Ve ben de seni seviyorum ama bu sözleri sırf senin için pasta yapıyorum diye söylemiyorsundur umarım?"
Benim için uğraşıyor. Bunu aklıma kazıdım.
Son gülümsememi ona gönderdim. "Tabi ki hayır. Sadece içimden geldi." Kafamdaki çınlamayı göz ardı etmeye çalıştım ona bakarken. O kadar yüksekti ki, sanki boş bir odaya kapatılmışım da işkence olarak içerideki yüz tane hoparlörden en son düzeyde bu sesi dinletiyorlardı. Tabi bunun yanı sıra fısıldamalar da devam ediyordu.
Mavi'yi zar zor mutfakta bırakarak salondaki Kerem'in yanına geldim. Önündeki sehpaya ayaklarını uzatmış, televizyondan eski fotoğraflarımıza bakıyordu. Tüm bebekliğimiz boyunca aynı kıyafetleri giydirmişti annemiz, ikiziz diye. Bu durumu hiçbir zaman sevmemiştim.
"Abi bak! Burada ikimize ilk defa kumandalı araba almıştı annem. Sen bana sinirlenip kafama fırlatmıştın." Daha sonra bana döndü gülen gözleriyle. "Harbiden, neden kızdın acaba? Bacak kadar bir şeydim. Ne yapmış olabilirim ki?"
Gözlerimin dolmasını engelleyerek gülümsedim. "Sen çok yaramazdın. Tırnaklarını geçirirdin koluma. Ben de sana sinirlenirdim. Yine öyle bir şey olmuştur büyük ihtimalle."
Kaşları havaya kalkarak şaşkınlıkla baktı bana. "Sana tırnaklarımı mı geçiriyordum?"
Başımı olumlu anlamda salladığımda ensesini kaşıdı. "Özür dilerim. Bunu bilmiyordum."
O an göğsümdeki ateş büyüdü. Ben büyük bir şerefsizdim. Kerem'i nasıl arkamda bırakacaktım? O bensiz yapabilir miydi? Bana her zaman 'ikizlerden biri dünyayı terk ederse, diğeri de terk eder çünkü biri olmadan diğeri nefes alamaz' derdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalan Aynası •yarıtexting•
Short StoryMavi seni sevmeyecek! Sonra zihnim farklı oyunlar oynayarak, bunlar yetmiyormuş gibi yeni sesler eklemeye başladı. Seni seveceğini mi sanıyorsun? Senin gibi hastalıklı bir herifi kim sever ki? Mavi kendisine değer veren normal birini bulacak. Ve s...