Özel Bölüm: Zor Veda, Kabullenemeyiş ve Geriye Kalan Cümleler

425 32 56
                                    

every night, I'm dancing
with your ghost :'


Bazı anlar vardır. Birden bire farkındalık gelir. Asla inanmak istemediğiniz bir olayın gerçek olduğu yüzünüze vurulur. Öylece bir yere bakar kalırsınız.

İşte tam şu an, o lanet durumdaydım.

Biriciğimin isminin üzerinde kaldı yaşlı bakışlarım.

Doruk Alhas Karalan.

Doğum Tarihi: 17.05. 2002
Ölüm Tarihi: 17.05.2020

O çok gençti! O henüz hayatına doyamamıştı! O daha ömrünün başlarında bir fidandı!

O benim biriciğimdi.

Hayallerimiz vardı. Birlikte yapacağımız bir sürü hayal...

Herhangi bir sanat okulunda sınava girecektim ben. Ya çocukluğumdan beri aşık olduğum dansa, ya da şarkıcılığa yönelecektim. Bu esnada Doruk hep beni destekleyecekti.

"Doruk..." diye fısıldadım. Sonra ona adıyla seslendiğim için dargın olduğumu sanmasın diye hemen düzelttim. "Biriciğim. Ben şarkıcılık hayalimden vazgeçtim, biliyor musun? En son şarkımı sana söyledim ben. Başka kimseye söylemeyeceğim. Tıpkı başka kimseye pasta yapmayacağım gibi."

Toprağını okşadım. Yarım saat önce döktüğüm sudan dolayı hâlâ ıslaktı. Altında onun bedeni vardı.

Bu ayrıntıyla tırnaklarımla deşmeye başladım toprağı. Gözlerimden akan yaşlar toprağa damlarken biriciğime ulaşmak için çabaladım. Ellerim titremeye başladığında ne yaptığımın farkına vararak durdum. Bu sefer eşelediğim toprağı aceleyle yerine yerleştirip düzelttim.

"Özür dilerim, özür dilerim sevgilim. Rahatsız olmadın değil mi? Ben bir an kendimi kaybettim. İçimdeki sana sarılma isteğini durduramıyorum." Boğazımdan firar eden hıçkırıkla, topraklı elimle gözyaşımı sildim.

"Çok zor oldu. Sana çok zor veda ettim. Hala kabullenemiyorum ben biricik. Sanki arkamdan gelip sarılacaksın, sonra her zamanki gibi yanağıma küçük bir öpücük bırakacakmışsın gibi hissediyorum. Bu histen kurtulamıyorum. Yokluğunu kabul etmiyorum. Sen hâlâ buradasın." deyip sol göğsümü tuttum. "Belki yanımda değilsin ama, buradasın."

Bir daha yüzünü göremeyecektim. Dokunamayacaktım. Tutamayacaktım elini. Buna alışmamı bekleyemezlerdi değil mi? Daha dün gibiydi bana attığı ilk mesaj. Okuldaki anılarımız.

Okul deyince aklıma gelen ayrıntıyla kaşlarımı çattım. Oradaki insanların birçoğu Doruk'un sağlığı yüzünden onu dışlamışlardı. Sürekli dedikodusunu döndürmüşlerdi ve yetmemiş, oyuna çevirmişlerdi bunu.

Yarın o insanların arasına nasıl girecektim ben? Nefretimi içimde saklayabilecek miydim?

Hiç sanmıyorum.

Tekrar biriciğime dönüp toprağı okşadım. "Onlara öyle bir vicdan azabı vereceğim ki, bununla başa çıkamayacaklar. İnan bana sevgilim. Seni onların çirkin diline bırakmayacağım."

Yastığına, başının ucundaki taşa öpücüğümü bıraktım. "Tanrı sevmezmiş kendi canını alanları. Ama sen üzülme sevgilim. Bence seni affeder."

☁️

Doruk ve Kerem'in küçük evlerine geldim yeniden. Doruk'a ait olan, en son giydiği ve kokusunun sindiği ceketinin cebinden bulduğum anahtarı kullanıyordum.

İki haftadır evin yollarını aşındırmıştım. Kendi evimden çok burada bulunuyordum. Ailem bu duruma göz yumuyorlardı zorla. Annem duyduğunda ağlamıştı telefonda. 'Gencecik çocuktu.' demiş, sanki kendi oğluymuş gibi, sadece iki kere görmesine rağmen hıçkırıklara boğulmuştu.

Evin hiçbir yerine elimi sürmemiştim. Sadece biriciğimin kanlarının emarelerini yerden yok etmiş, odasını toparlamıştım.

Mutfağa geçtiğimde etrafı saran iğrenç koku yüzümü buruşturmama neden oldu. Daha sonra tezgaha öylece bakakaldım. Ben burada pasta yaparken 'seni seviyorum' demişti. Sarılmıştı, öpmüştü.

Şimdi elimde bir hiçlik vardı. O kadar büyüktü ki hatta, taşıyamıyordum.

Sonraki bir saat boyunca gözlerimden yaşlar akarken bozulmuş pastanın oluşturduğu çirkin görüntüyü temizledim. Ardından onun odasına girdim. Düzenli odası, sanki içinde hâlâ Doruk'u barındırıyormuş gibiydi. Dolabının en altındaki çekmeceyi açtım. İçinden ona ait bordo bir kazak aldım. Burnuma götürüp üstündeki canlı kokuyu içime çektim. Gözlerim yine doldu ve bu sefer saklayacak kimse olmadığı için rahat rahat döktüm onları gözlerimden.

Çekmeceyi kapatmak için kulpu tutacağım sırada aldığım kazağın olduğu yerdeki bordo kapaklı defteri gördüm. Daha önce Doruk'un elinde hiç görmemiştim. Merakla alıp araladım sayfalarını. Karakalem çalışmaları vardı. Hepsi bir erkek şeklindeydi fakat hiçbirinin kafası yoktu. Kafalarını çizmemiş, yerini karalamıştı. Neredeyse tüm sayfalar bu çizimlerle doluydu. Son iki sayfada ise onun el yazısına ait cümleler gördüm. İlk okuduğum cümleyle yine tutamadım kendimi. Doğum gününe yakın beş tarihte dört cümle vardı.

İlk tarihteki cümleleri şöyleydi;

09.05.2020
Hissediyorum, ölümüm erken olacak. Hissediyorum ensemde Azrail'in nefesini. Ve görüyorum seninle yaşayamayacağımız huzur dolu günleri.

10.05.2020
Yakamda ölümün kanlı elleri varken, çoğu zaman canım acısa bile seni üzmemek için gülümsedim ben.

11.05.2020
Şu yaşımda ilaçlara bağlı kalmak istemedim. Ben de ölümü seçtim. Seni kaybedeceğim, beni kaybedeceksin. Özür dilerim.

16.05.2020
Kalp sevdiğinde olduğu sürece ruh hep rahat edecektir.

Mavi'm. Eğer bunu okuyorsan ağlama. Diyeceğim ama sen yine beni dinlemeyeceksin :) Sen, bu aciz bedenin kalbinde kimsenin erişemeyeceği o Mavi Gül'dün. O gül, bedenim çürüse bile içeride, güvende olacak.

Kız bana. İstersen ömrün boyunca küs kal. Ama yaşadıklarımızı unutma olur mu? Biliyorum, bu bencilce. Biliyorum anılar seni parçalayacak belki ama n'olur unutma. Bedenim zaten yok olacak ama hep bir yerlerde gezen ruhum, sen unuttuğun zaman ölecek.

Ruhumu öldürme. Çünkü ben ruhumu sana adadım kalbimdeki Mavi Gül.

Hıçkıra hıçkıra ağlarken, artık gözlerim önümdeki biten cümleleri göremiyordu.

Bunları daha önce görseydim, beni odasına alsaydı vazgeçirebilirdim onu. Ama görmemiştim!

Defteri ve kazağı kucaklayarak yatağına uzandım. Ağlamaktan halsiz düşen bedenim onun hayalini göreceğimizin bilincinde, yavaş yavaş uykuya dalmaya başladı. Zihnim henüz yerindeyken, son kez sanki Doruk beni duyabilecekmiş gibi fısıldadım.

"Kalbin her zaman sevdiğinde, bende kalacak biriciğim. Ruhun rahat etsin."

Kitap Sonu.

Kısa kurgumuzun sonuna geldik :' Mavi'nin bundan sonra neler yapacağını, göreceği tedavileri siz hayal edin. Bizim hikayemiz burada bitti. Doruk Alhas'ın ruhu rahat, Mavi'nin gözleri yaşlı kaldı.

Siz hep mutlu olun biriciklerim :')

Bir şarkı yazın bu satıra. Doruk'un kulaklarında Mavi'nin sesiyle yankılansın bu şarkılar.

Sağlıcakla kalın💖

Yalan Aynası •yarıtexting•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin