Bölüm 10 | IV

15.3K 1.1K 2.3K
                                    

Keane
Somewhere Only We Know (2004)

      İkinci görev bittiği ve son göreve dört ay olduğu için rahatlamıştı Harry. Rezil olma endişesi de kalmamıştı çünkü Cedric ile aynı puana sahiplerdi ve birinciliği paylaşıyorlardı. Bu aşamaya kadar gelmişken son görevde başarısız olursa o kadar da kötü hissetmezdi. Cedric de kazanarak Hogwarts'a galibiyet getirmiş olurdu. Yaşadığı bu rahatlamayla arkadaşlarına daha fazla zaman ayırmaya başladı. Sorunsuz günlerin tadını çıkarıyordu. Tek bir sorunu vardı; Draco'yla doğru düzgün görüşemiyorlardı. Yanına gitmeye yeltendiğinde Ron ya da Hermione beliriveriyordu. Onları atlatsa bile Draco yalnız olmuyordu. O yüzden bir haftadır, yani ikinci görevin gecesinden beri görüşememişlerdi.

      Draco'yu Slytherin masasında göremediği akşam yemeğinden, Sirius'a mektup yazacağını söyleyerek erken ayrıldı Harry. Gerçi yalan değildi, gerçekten mektup yazacaktı. Ancak Büyük Salon'dan çıktığında kanat sesleri duydu yakınında. Başını çevirdiğindeyse kağıttan kuğuyla karşılaştı. Kanat çırparak etrafında uçmaya başlamıştı. Harry etrafına bakındı ama Draco'yu göremedi. Kuğu uzaklaşmaya başladığındaysa onu takip etti. Merdivenleri çıktı ve kuğunun peşinden bir koridora girdi. Ardından hiç kullanılmayan dar bir koridora sapmak zorunda kaldı. O anda Draco'yu gördü. Arkasındaki duvara yaslanmış, elindeki asayla belli ki kuğuyu kontrol ediyordu. Harry gülümsedi ve uzanıp kuğuyu aldı. Sonra Draco'ya doğru ilerlemeye devam etti.

      Draco asasını cüppesinin cebine koyup Harry'nin gelişini sabırla bekledi. Sonunda yanına ulaştığında onu kolundan tutmuş, dar koridorun bağlandığı iki koridordan birine çekmişti. Böylece ana koridordan geçen kimse onları göremeyecekti. Bunun rahatlığıyla Draco, sırtını duvara yasladığı Harry'nin dudaklarına yapıştı. Upuzun bir öpücük aldıktan sonra dudaklarından ayrılmış ama fazla geri çekilmemişti.

      "Sinirimi bozuyorsun, Potter," diye fısıldadıktan sonra bir öpücük daha aldı dudaklarından.

      Dudakları ayrıldığında Harry, "Bir şey yapmıyorum ki," diye cevapladı.

      "Bir şey yapmana gerek yok. Varlığın yetiyor." Draco cevap beklemedi ve bir kez daha dudaklarıyla buluştu. Harry'nin karşılığıyla derinleşen öpücüğü ikisinin de kesmeye niyeti yok gibiydi. Soluksuz kaldıklarında Draco, Harry'nin alt dudağını emerek geri çekilmişti.

      "Aklımda olman sinirimi bozuyor," dedi, kesik nefeslerinin arasında. "Rüyalarımda olman sinirimi bozuyor. Sana gerçekten sinir oluyorum."

      Harry nefes alışverişini toparlamaya çalışırken sırıttı. "Rüyalar mı?" diye sordu, fısıldayarak. "Ne tür rüyalar?"

      Draco başını biraz geri çekip imalı bir sırıtışla baktı yüzüne. "Bilmek istediğinden emin misin?"

      "Hayır diyeceğimi düşünüyor musun?"

      "Hmm, pekala," derken eğildi ve dudaklarıyla Harry'nin boynunu buldu. Sımsıcak öpücüğünün ardından kulağına doğru fısıldadı. "Başkanlar banyosunun farklı versiyonları gibi rüyalar."

      Harry'nin kalbi de, ağzı da kulaklarındaydı. "Pis sapık."

      Draco, Harry'nin kulağına doğru hafifçe güldü. "Ben mi? Sen bana sapık mı diyorsun?" derken geri çekildi. "Sen mi?"

      "Beni karıştırma hiç, senin de içinde varmış."

      "Sapık değilim," diye ısrar etti Draco. "Sadece..."

      "Sadece ne?"

      "Hoşuma gidiyor."

      "Hoşuna giden ne?"

Shadow of Love | DrarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin