Eve geri dönmeye karar verdiğimde herkesin uyuyor olmasını diledim, böylelikle yarına dek kimseyle karşılaşmazdım ve kimse bana 'evet eve gidebilirsin' demezdi. Tüm gün onu da beni de kurtaracak bir şeyler hakkında düşünüp durmuştum ama elle tutulur tek bir düşüncem bile yoktu sadece bir anlığına söyleyivermiştim ve eğer herkes için uygun bir şeyse gerçekten eve geri dönmek zorunda kalacaktım.
Kapıyı yavaşça araladım ve sessiz olmaya özen göstererek içeri girdim. Sadece salonun ışığı açıktı ve bıraktığımın tam aksine kimse ortalarda görünmüyordu. Ayakkabılarımı kapının sağ tarafına bırakıp kurumalarını umarak merdivene yöneldim şimdilik kimseyle karşılaşmamış olmam iyiydi. Aslında pek bir fark olmayacaktı burada da benden nefret eden birisi vardı. Evimi buradan ayıran tek özellik orada daha fazla eşyamın olmasıydı. Ağır adımlarla merdivenleri çıkarken soğuktan donmuş hale gelen ellerimi dudaklarıma yaklaştırdım ve sıcak nefesimi üfleyerek biraz olsun ısınmalarına yardımcı oldum. Merdivenleri çıktıktan sonra soldaki ilk odaya girip kapıyı kapattım ve ışığı açmak için elimi duvardaki düğmeye doğru götürdüm.
"Işığı açma."
Kalın sesi duyduğum anda parmaklarım söylediklerine itaat ederek düğmeden uzaklaşmıştı. Neden buradaydı ki? Gitmemi söylemek için mi? Sırtımı duvara yaslayıp derin bir nefes aldım, ne bekliyordum ki? Gidecektim ve o sabahı bile beklememişti beni şimdi gönderecekti.
"Söylediklerini düşündüm ve sürüdeki ileri gelenlerle bu konuyu konuştum."
Pencerenin önünde hareket eden bedenini fark edebilmiştim. Tamamen karanlığa gömülmüş gibiydi eğer konuşmasa onu asla fark etmezdim.
"Evet?"
Olduğu yerde durdu. Ay ışığının çarptığı gövdesini seçebiliyordum ama yüzü görünmüyordu.
"Eğer bir çocuğum olmazsa gelecekte alfa da olmaz. Bizim soyumuzda alfalık babadan oğula geçer tıpkı kraliyet ailesinde olduğu gibi. Bir çocuğum olmazsa sürüm tehlikeye açık bir hedef haline gelir, topraklarımızı isteyen birçok sürü var."
Durduğunda anladığımı belirtmek için başımı salladım. Omuzlarını düşürdü ve sağ eliyle saçlarını geriye itti. Üzgün olduğunu anlayabilmiştim ama benimle şu an neden bu ses tonuyla konuştuğunu anlayamamıştım. Sanki birilerinin onu duymasını istemiyordu ya da benimle ilk kez tartışmadan konuşmak istiyordu.
"Kehanet yüzünden kimse alfa olmak istemiyor, Wufan bile ve Luhan'ın ne zaman bir kurt olacağını hiç kimse bilmediği için..."
Derin bir nefes aldı. Midemdeki baskı daha da artmıştı, kusmak istiyordum. Gitmemi söylediğinde ona karşı çıkacak ya da ona yalvaracak gücüm yoktu. İki işimden de olduğumu tahmin edebiliyordum yani ilk önce bir iş bulmalıydım, borcu ödeyip kendi başımın çaresine bakmak için ilk önce bir iş bulmalıydım. İyi bir iş deneyimim ya da yeteneğim olmadan nasıl bir iş bulacaktım ki? Üstelik her şeyin yanında Tanrı önüme engeller koymaya devam ediyordu ve ben her engelin altında sıkışıp kalıyordum.
"Seni istemiyorum, insan. Burada olmanı, sürünün seni kabullenmesini ve eşim olmanı istemiyorum. Sana baktığımda bile gördüğüm tek şey annemin cansız bedeni oluyor her şeyi bir kenara atıp seni kabullenemem bunu asla yapmam, beni anlıyor musun? "
Kendini bile kabullenemeyen biriyim ben Jongin bunu tabiki de anlayabiliyorum.
"Evet."
"Neden uyandığın zaman gitmedin? Bizim gibi değilsin, bize ait değilsin ve bana ait değilsin ama neden ne olduğumuzu öğrendiğinde kaçmadın? Tüm o sana zarar vermeyeceğiz saçmalıklarına inandığın için mi? Nasıl biri görmediği ve kendi soyundan olmayan biriyle evlenmeyi kabul eder? Bu kadar kör müsün? Senden nefret ettiğimi bildiğin halde neden hala bu saçmalığı devam ettiriyorsun? Bir evin var öyle değil mi? Ait olduğun birileri olmalı ama onca olan şeye rağmen neden hala başımı ağrıtmaya devam ediyorsun? Yoksa nefret edilmenin komik bir şey olduğunu mu zannediyorsun? "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HIRAETH / SEKAI
WerewolfSehun nefret kelimesinin insan hali olduğunu zannediyordu. Jongin insan bedeninde nefreti bolca barındıran bir alfaydı. Şiddet içerir!