Jongin uzaktan bize doğru koşan kurttan korkmamamı söylediğinde neredeyse sürünün sınırına yaklaşmıştık. Kahin Weesok ile sohbet etmeyi sevmiştim, sabah yürüşüne ona eşlik etmiştim ve yaklaşık bir saat boyunca evinden çok uzaklaşmayacak şekilde yürüyüp konuşmuştuk. Bir Omeganın dövmelerimi göreceğime asla inanmazdım. Kollarında ve ensesinden omzuna doğru uzanan dövmeleri öylesine güzeldi ki onu kıskanmıştım.
Alfa kurda karşı geldiği ya da gerçekten işe yaramaz olduğu için bir sürede olmadığını düşünmüştüm ancak Omega kurtlar düşündüğüm gibi değilmiş. Bilgili oldukları için başlarında birinin olmasını istemeyen, yalnızlığı seven, sürekli gezmekte hoşlanan ve yeni şeyler keşfetmekten hoşlanan tür olduklarını öğrenmiştim.
Gözlerini nasıl kaybettiğini sorduğumda öğrendiğim şey beni üzmüştü. Henüz küçükken sürüden onu dışlamak için yüzüne alfa kurdun kutlama ateşinden kalan külleri savurmuşlar. Hayatının büyük bir çoğunluğunu doğada gezerek yeni yerler, yeni sesler, yeni yiyecekler keşfederek geçirmeye çalışmış.
Kurt havlar gibi ses çıkarıp önümüze oturduğunda Jongin güler yüzle ona baktı. "Herkesin iyi olduğunu duymak güzel Seonghwa. Çocuklar da burada değil mi?"
Tekrar havladığında rahatlayarak Jongin'in göğsüne yaslandım. Sürünün alfası ortada yokken kimseye bir şey olmaması güzel haberdi. Aslına bakarsak tek güzel haber bu sayılabilirdi çünkü her ne kadar çabalarsam çabalayım kendimi tutamayacağımı, Yixing ya da herhangi birisiyle göz göze geldiğimde - dün burada olmasam bile- zihnimin derinliklerinde yatan şeyleri utanarak belli edecektim.
Saçlarımda hissettiğim dudaklarla birlikte düşüncelerimden sıyrıldığımda az önce yanımızda olan kurdun artık önümüzde ilerliyor olduğunu fark etmiştim. Sürünün kokusu yoğun bir şekilde beni sabah uykumdan tamamen uzaklaştırmaya yetmişti bile, Jongin haklıydı bunun için gerçek kurtlar gibi bir ağacın altına kokusunu bırakmasına gerek yoktu.
"Bu kadar derin ne düşünüyorsun eşim?"
Ona gerçeği söyleyip söylememek arasında gidip geldim. "Nasıl davranmalıyım?"
"Sehun..." Kolunu omzuma attığında kıkırdadı. Benim aksine gayet rahat görünüyor olması biraz sinir bozucuydu, onlar gibi olmak istiyordum şu anda. Birbirleriyle bakışarak bile anlaşabiliyorlardı ama aptallığımı öne atmamak için sürünün içinde nasıl hareket etmem gerektiğini bile bilmiyordum hala. "Her zaman davrandığın gibi davranmaya devam et çünkü değişen hiçbir şey yok. Sadece hamileliğin ilerledikçe sana gerçek bir kurtmuşsun gibi davranmaya başlayacağız çünkü davranışların biraz da olsa değişmeye başlayacak."
"O zaman geldiğinde bana kötü davranmasınız değil mi?" Kaşlarımı çatarak sorduğumda çoktan sürünün toprakları içine girmiştik hatta eve bile yaklaşmıştık. Sabahın erken saatleri olduğu için kimseyi görememek beni bir nebze olsun rahatlatmıştı.
"Sana kötü davranmam ve diğerleri için de aynı konu geçerli. Kimse sana kötü davranamaz bu sürüden biri olduğunu asla unutma menekşem." Omzundan düşmekte olan çantanın askısını düzeltip tekrar bana baktığında gülümsedim. "Kahin Weesok ile neler konuştuğunu bana anlatamayacak mısın? Bütün yol boyunca sessizdin yoksa seni korkutacak bir şey mi söyledi?"
"Hayır, hayır sessiz olmamın nedeni onlara nasıl davranmam gerektiğini düşünüyor olmamdı."
Evin arazisine girdiğimizde gözlerim verandaya yaslanmış halde duran, oldukça yorgun görünen küçük kurdu hemen tanımıştı. Ona doğru koşar adımlarla yürürken başını kaldırıp Jongin'e ardından bana baktı. Neden bu kadar üzgün göründüğünü ama onu böyle görmek beni de üzmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HIRAETH / SEKAI
Hombres LoboSehun nefret kelimesinin insan hali olduğunu zannediyordu. Jongin insan bedeninde nefreti bolca barındıran bir alfaydı. Şiddet içerir!