Bu soğuğa rağmen heyecandan terleyen avuç içlerimi birbirine sürterek aralıklı olan kapıdan içeri süzüldüm. Wufan saniyeler önce içeri girmişti ancak gelmem için ısrar etmemiş ama gelmemi istiyormuş gibi kapıyı aralıklı bırakmıştı. İçeri girmek hayatım boyunca verdiğim en kötü kararlar arasında ilk üçte yer almıştı bile, herkes aniden bana döndüğünde buna karar vermiş ve henüz tamamen göz önünde değilken geri dönüp gitmeyi düşündüm. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki burada bulunan herkesin kulak zarına zarar verdiğimi düşünerek kendimi sakinleştirmeye çalıştım ama bana bakan yüzü aşkın gözün önünde bunu yapmak biraz değil baya zordu. Bakışlarımı yere sabitlemek istedim ama o sırada köşede, şöminenin önünde durmuş tanıdık yüzü fark etmiştim. Yixing elinde tuttuğu bardağı ağzına götürürken bana eliyle işaret veriyordu. Tamam şimdi sakinleşmeli ve onun yanına gitmeliyim ama nasıl?
"Çok zayıf onu atıştırmalık niyetine bile yemem."
Tam karşımda oturan orta yaşlı adam kahkaha atarak söylediğinde bir an bile yavaşlamayı kesmeyen kalbim kasılmıştı. Beni ilk saniyede yemek olarak göreceklerini bilsem Wufan'a yalvarır ve eve geri dönerdim.
"Saçına epey kar yapışmış." Bir kadın yerinden kalkıp hızlı adımlarla bana yaklaştığında gülümseyen yüzünü fark etmiştim. Saniyeler içinde onu kendime oldukça yakın dururken ve saçlarımın üzerindeki karı temizlemeye çalışırken bulmuştum. Dokunuşuyla irkildim ve gerileyip arkamda duran aralıklı kapıya yaslandım bu darbemle kapı kapanmıştı. Harika, şimdi kaçacak bir yerim de kalmamıştı. Önümde duran kadının yüz ifadesi değiştiğinde seslice yutkundum. Şaşkınca avucunun içine bakıyordu, daha sonra geriye döndü ve diğerlerine avucunun içini gösterdi.
"Saç rengi beyaz. Onu kar sanmıştım ama değilmiş. Tanrım! "
"Beyaz değil MinHee; gri. Sisli hava gibi düşün." Yixing söze atladığında duyduğum minnetle ona baktım. Oturduğu sandalyeden kalktı ve birkaç adım attıktan sonra durdu. "Büyüklerim ve yaşıtlarım o bir cadı değil bu yüzden ona garip bir şeymiş gibi bakmayın. O bir insan ve onların arasında böyle şeyler normal. Sehun endişelenme sadece seni merak ediyorlar görünüş olarak bizden farklı değilsin ama çoğumuza göre kalp atışların bile farklı."
"Çünkü MinHee onu korkuttu." Bu kez konuşan Wufan'dı. Onun sağ bacağında oturan Luhan herkesin içinde bulunduğu durum onu ilgilendirmiyormuş gibi yemeğini yemeye devam ediyordu eminim içeri girdiğimi bile fark etmemiştir.
"Bunu yapmak istemedim." Kadın az önceki gibi bana döndüğünde yanlış anlaşılmaya neden olduğum için bana kızacağını düşünmüştüm. Benim yüzümden suçlanmıştı elbette bana kızmaya hakkı vardı.
"Seni korkuttuysam özür dilerim sadece saçındaki karları temizlemek istedim. Ben MinHee dişi kurtların eğitiminden sorumluyum. "
Seslice yutkundum. Dişi kurtlar... Ah Tanrım! "Sorun değil. Tanıştığıma memnun oldum."
Gülümsemesi tekrar geri geldiğinde karmakarışık bir hale bürünmüştüm. Bana kızacağını düşünmüştüm ama o benden özür dilemişti üstelik haksız yere.
Adının MinHee olduğunu söyleyen kadın hızlıca masaya geri döndüğünde derin bir nefes alarak kendimi toparlamaya başladım. İlk saniyede korkaklığımı cesurca ortaya atmış ve herkese aptal gibi görünmekten kendimi alıkoyamamıştım. Gerçi öyleydim; aptal, değersiz, hiç.
Aniden kapının bedenime sertçe çarptığını hissettim ve aynı anda çarpma sesi kulaklarıma dolmuştu. Dengemi kaybettim ama yüzümün üzerine düşmeden önce elimle kendimi koruyabilmiştim. Dizlerim sızladığında görmesem bile herkesin bana baktığını hissetmiştim. Ensemden başlayan sıcaklık kulaklarıma ulaşırken yerin bir ağzı olmasını ve hemen beni yutmasını diledim. Buraya geleli beş dakika olmamıştı ama cesur ve çevik olmadığımı herkese göstermiş ve gösterimin sonuna gelmiştim. Bundan başka bir rezilliğe bulaşmamayı dilerken birinin kolumdan tuttuğunu hissettim. Utanç yüzünden yanan ve kızardığını tahmin ettiğim yüzümle elin sahibine baktığımda yüzüncü kez kendimi çirkin bulmuştum. Karşımdaki adam daha çok bir çocuğa benziyordu ama o kadar çarpıcıydı ki bu insanların arasında bir sefil gibi göründüğümü anlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HIRAETH / SEKAI
Loup-garouSehun nefret kelimesinin insan hali olduğunu zannediyordu. Jongin insan bedeninde nefreti bolca barındıran bir alfaydı. Şiddet içerir!