Tüm o zihnimde kalabalık yapan seslerden uzaklaştığımda bunu nasıl yaptığımı, ona nasıl karşı geldiğimi düşünmeye başlamıştım. Cesaretim yavaş yavaş küllere dönüşmeye başladığında kollarımın arasında kıpırdayan küçük bedene kaydı gözlerim. Luhan babasına beni koruyacağına dair söz vermişti ama şimdi beni korumak bir yana, onlar gittiğinde beni yatağıma sürükleyip uyuyakalmış. Üstelik ona masal anlatmamı bile beklememişti. Rüyasında geyik avlamaya çalıştığıma emindim.
Ona meydan okumuştum. Kendimden onlarca hatta yüzlerce güçlü bedene sanki yenmesi çok kolay bir şeymiş gibi açıkça meydan okumuştum. Ah, kesinlikle deliriyor olmalıyım.
Luhan yatağın içinde yuvarlanarak bana sırtını döndüğünde açıkta kalan sırtını örttüm ve endişe içinde onu izlemeye devam ettim. İşaret parmağım alnıma bastırılan bıçağın ardında kalan minik ize dokunduğunda endişem kaybolmuş yerini derin bir öfke kaplamıştı.
Üvey babam ve annem gitmemi söylemişlerdi.
Jongin gitmemi söylemişti.
Sesi ölüm gibi çıkan kurt gitmemi söylemişti.Bir yere tutunmak ne kadar zorsa, tutunduğum yerde kalmak daha da zordu benim için. Sevildiğim ve mutlu olduğum yerde daha fazla kalsam bu Tanrı'nın gücüne mi giderdi? Derin bir nefes alıp alnımdaki küçük izi boş verip Luhan'ın ensesine dökülen saçlarını okşamaya başladım. Henüz olan biteni anlamak için çok küçüktü. Jongin ona 'avlanmaya gideriz ' dediğinde bile bunun asla olmayacağı ihtimalini düşünmemişti.
Abisinin bir daha geri dönüp dönmeyeceğini hiç kimse bilmiyordu.
Bunun hakkında söylenenler bugünkü kalabalığı karşımda gördüğümde koca bir hiçe dönüşmüştü sanki. O sürüdeki en küçük çocuk bile benden onlarca kat güçlüydü, Jongin onlardan kaç tanesine kafa tutabilirdi merak ediyordum. Bana gitmemi söyleyen kurt gibi güçlü olan birine ne kadar dayanabilirdi?Kendimi şöminenin önünde bulduğumda düşüncelerimi bir kenara atmak için çabaladım. Bir soruna çözüm bulamadan yerine yenisinin eklenmesi her şeyi mahvediyordu.
Kapının pekte nazik olmayan bir şekilde çalındığını duyduğumda oturduğum yerde küçüldüm. Junmyeon hyunga kapıyı kimseye açmayacağımı, onlardan birini bile içeri davet etmeyeceğimi söylemiştim ve bunu söylerken diğerleri beni duymuştu. Ya gelen gerçekten de onlardan biriyse? Ne yapacağımı bilmez halde olduğum yerde oturmaya devam ediyorken kapıdaki el uzaklaşmıştı. Bu kadar mıydı yani? Amaçları beni korkutup gitmek miydi?
"Uyanık olduğunu biliyorum kapıyı aç insan."
Birinin ses tonundan bile nefret edeceğim aklımın ucuna dahi gelmezdi.
"Bunu neden yapacakmışım?" diye sordum kendimden emin bir ses tonuyla. Kıkırdadığını duyduğumda kapıyı izleyen yüzümü astım. Daha Luhan'ı bile korkutamıyordum onu korkutmakta neyin nesiydi?
"Benden korkmadığını zannediyordum. Kapıyı açmazsan benden korktuğunu itiraf etmiş olacaksın."
"Kapıyı açmak, seni görmek ya da seninle konuşmak gibi bir düşüncem yok."
"Benimle konuşmak mı? Bunu sana ne düşündürdü bilmiyorum ama beni dinlemek dışında yapabileceğin hiçbir şey yok."
"Seni dinleyeceğimi düşündüren nedir?" Onun konuştuğu gibi alaycı bir tonda konuştuğumda kapıya bir yumruk atmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HIRAETH / SEKAI
Hombres LoboSehun nefret kelimesinin insan hali olduğunu zannediyordu. Jongin insan bedeninde nefreti bolca barındıran bir alfaydı. Şiddet içerir!