Bomba patlayıp ev havaya uçarken etrafı saran siren sesleri kulak tırmalayıcıydı. Seslet arttıkça insanların telaşı buna oranla kat kat artıyordu. Belirsin düzenlenen bu saldırının kimin yaptığını ya da kime neden yaptığına dair fısıltılar artarken içeride kalan herhangi biri var mı yok mu? Bu soru ise cevaplanamaz şekilde ortada duruyordu.
Fısıltılar artarken kararmakta olan sokaklarda siyahlara bürünün bir adamın varlığını dahi hissetmemişlerdi.
Hissedemezlerdi de…
Bomba patlayıp ev havaya uçarken Clark çoktan kendini dışarı atmış yangın merdivenlerinden aşağı inmişti. Etrafı saran kara dumanlar ve buna eşlik eden kızıl alevler ise işin süsü olmuştu. Güldü genç adam. Peşine takılan çömezlerle eğlenmeyi başarmıştı ama bu kadar oyun yeterdi. Şimdi ilk işi Camelia’ı bulacak işi çözecekti. Artık akıbetleri ne olurdu orasını sonra düşünecekti. Hızlı adımlarla karanlığa karışırken avucunda yumcaladığı kâğıdı daha da ezdi, tüm hırsını çıkarır gibi yumruğunu sıkıp kâğıdı buruşturuyordu.
"Bakalım bana sürprizin ne melek."
***
İçinde bir ses çığlık çığlığa bağırdı. Buna rağmen sakin görüntüsünü korudu Camelia. Adımlarını hızlandırdı ve son dönemeci de dönerek karşısına çıkan heybetli yapıya baktı usulca. Burayı bilmiyordu ve ayakları onu buraya getirmişti. Kaşlarını çatarak eve daha doğrusu yıkık malikâneye baktı. Korkutucu görünüyordu. Yutkundu. Derin bir nefes alarak adım atmaya devam eti.
Ürkütücü gecenin karanlığında Camelia dar sokakların getirdiği malikâneye girdi. Korkuyordu ama tanıdık gelen birkaç şey vardı burada. Başını iki yana sallayarak kaşlarını çattı. Adımlarını hızlandırırken burnuna gelen kokuyla yüzünü ekşitti. Etraf küf kokuyordu. Toz ve adını çıkartamadığı farklı kokularda hakimdi havada. Tekrar yutkundu. Ürkek adımlarına yenilerini atarak salonu hızla geçti. Karşısına çıkan geniş ve ürkünç merdivenlere bakara başını yukarı kaldırdı. Yukarı çıkması imkânsızdı öyle bir hata yapsa merdiven kırılır ve düşerken ölebilirdi.
Merdivenlerin sağ tarafında kalan aralık kapıya yöneldi Camelia. Kapıyı itekleyerek daha da açtı, başını içeri uzatıp aşağı baktı. Cesaret vereceğini sandığı derin nefesler alarak merdivenlerden aşağı inmeye başladı. Kıvrımlı taş merdivene kaşlarını çattı bir kez daha. Merdiven uzandıkça uzanıyor kalbinde tanımadığı duygular yerleştiriyordu. Ay ışığı kırık camlardan girip malikâneyi nispeten aydınlatırken karanlığa adım adım yaklaşıyordu. Duvarlara monte edilen şamdanlar birden alev alınca korkuyla çığlık attı. Yutkundu bir kez daha…
Yaşadıklarına anlam veremezken adım atmaya devam etti. Beyni ile bedeni amansız bir savaş içerisindeydi ve sanki makineymiş gibi adım atıyordu, biri tarafından proglanmıştı. İlerlerken korku tüm bedenini sardı. Örümcek ağları tıpkı bir duvak gibi saçlarına doğru sarkıyordu.
Kıvrımlı merdiven ürkütücü bir şekilde sanki sonsuzmuş gibi yerin altına uzanıyordu. Hırpalanmıştı. Saçları birbirine karışmış ve üşümüştü. Bitmek bilmeyen bir yolculuğa adım atıyormuş gibi hissediyordu.
Merdivenin sonundaki sis onu gittikçe ürkütüyordu. Sisin içine girerken kalp atışları hızlandı. Sis etrafını sarmıştı. Nefes alış verişi ve ayak sesleri etraftaki tek sesti. Karşısına çıkan demir kapıyı itip, korku dolu karanlık yola baktı. Kendiliğinden yanan şamdanlara artık alışmıştı, en azından buna alıştığını kendi kendine kandırıyordu. Etraf birden bire meşalelerle aydınlanmıştı. Yanındaki meşaleyi alıp, küçük adımlarla korkunun kucağına girdi. Soğuk yüzünü ısırıyordu. Bedenine pompalanan adrenalinle yanıyor korkunun verdiği hisle donuyordu. Terlemişti, ecel terleri döküyordu ve korkuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Varisi
FantasyEn masum olan can alırken, en korkulan can verecekti. -Nurhayat Turna .. Kronolojik Sırayla Yayınlanma Tarihleri; 28 Kasım 2011 - FKS Öykü Kulübü 30 Kasım 2012 - Hikayeler. 15 Temmuz 2014 - Hayat-I Roman 29 Ekim 2014 - Wattpad