16. Bölüm

1.3K 107 19
                                    

Soğuk zemine yayılırken bedeni dudaklarından dökülen kelime Camelia olmuştu.

Clark bağlı olduğu sandalyede kıpırtısız oturuyordu. Hala beynindeki baskı devam ediyor canını daha çok acıtıyordu. Baygınlığı devam ediyordu.

Yere yığılıp acıyla kıvranırken peşinde olduğu laykalar tarafından karga tulumba yerden kaldırılıp malikanenin zindanına atılmıştı. Aradan geçen bir kaç saat sonrası üzerine buz gibi su dökülüp bırakılmıştı. Zaman akmış giderken Clark yere atıldığı gibi duruyordu.

Sedit tahtında otururken sona yaklaştığını biliyordu. Nihayet iyilik ile karanlığın varisini ele geçirmiş bu sefer her ikisini öldürecekti. Zevkle gülümserken başını arkaya atarak gözlerini yumdu.

Camelia muhafızlardan Clark'ın yakalanıp getirildiğini öğrendiğinde sevinçle çığlık atıp haber veren adamın üzerine atlamıştı. Heyecanla adamın dudaklarını yapıştığında hararetle teşekkürünü sundu. Adamın memnun bir şekilde teşekkürü kabul etti. Kadın kollarından aşağı atlayarak koşar adım Clark'ın kaldığı zindana doğru gözden kayboldu.

Şimdi ise üzerinde ki cüretkar elbisesiyle azrail kadar güzeldi. Başını yana yatırarak gülümsedi Camelia. Adamın sandalyeye oturtulup kalın bir iple bağlanmasını zevkle seyretti. Clark kendine gelirken baş ağrısı ile küfretti.

"Ah sevgilim küfretme lütfen." duyduğu masalımsı sesle kasılırken başını ağır ağır kaldırdı. Islak uzun saçları kara gözlerini gölgelese de o gözlerde parlayan nefret elle tutulur cinstendi.

"Camelia," diye tısladı. Sanki lanetli bir şeyi söylemiş gibi başını eğerek tükürmüştü.

Camelia iç gıdıklayan bir kahkaha atarak geriye doğru bir adım attı.

"Ama özlemedin mi ben?" Kırmızıya boyadığı dudaklarını büzerek başını sağa sola yatırdı. Açık kahve gözleri alaycı parıltılar saçıyordu. Güldü tekrar.

"Ölüme hoş geldin sevgilim."

"Ölümden korkmuyorum ben," diye tısladı Clark. Sakindi, ölümcül bir sakinlik vardı üzerinde.

"Üzgünüm," Camelia şımarık bir dudak büküşle konuştu. Gözleri boştu. İçinde hiçbir his yoktu. Öfkeden başka.

"Bana kanmamalıydın. Suç senin! Hak ettiğini alacaksın." Kıkırdayarak bir kedinin zarafetinde adama doğru yaklaşmaya başladı.

***

Camelia güçsüz bir şekilde yatağından doğrularak oturmaya çalıştı. Yorgun hissediyordu kendini. Etrafına bakındı bir süre. Odası kararmış, kapısının altından sızan cılız ışık harici ışık yoktu. Yutkundu. Yataktan kalkarak üzerine baktı. Öğleden sonra olanlar aklına gelirken gözleri kocaman açılmış yatağa baktı. Kustuğunu hatırlıyordu. Temizlenmeliydi ama burnuna dolan tanıdık kokuyla yerinde çakılı kaldı. Kendine has kokusu O'nun burada olduğunun kanıtıydı. Yutkundu. Gözleri dolmuştu. Gözlerini yumarak yanaklarından yaşların akmasına izin verdi. Derin derin kokuyu içine çekerek gülümsedi. Toprak kokusunu özlemişti.

Yüzüne yayılan gülümseme zihnine dolan görüntülerle irkilip gözlerini açtı. Korkuyla kalbi çarparken kapının ilerisinde sol duvarın önünde duran kanepeye atılmış beyaz elbisesine kaydı gözü. Derin bir nefes alarak kendi çıplak bedenine baktı. Kustuğu katran üzerine bulaşmıştı. Yatağından temiz duran çarşafını alarak üzerini sildi, acele davranarak elbisesini üzerine geçirdi.

Minik adımlarla kendini odasından dışarı atarken aklında tek bir şey vardı. Ölüm artık sandığından daha yakın duruyordu ve bir şey yapamamaktan deli gibi korkuyordu.

Karanlığın VarisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin