5. Bölüm

4.1K 181 50
                                    

Hayatın karanlık yüzüydüm ben. Karanlığın içinde gezen onun bir parçası. Daha ne olduğumu bilmezken kaza ara rast geldiğim o korkunç gerçekle yüzleşmek durumunda kalmıştım. Ne miydim ben? Karanlığın varisiydim. Düşünüldüğü zaman bunun oldukça saçma bir söylem olduğu gerçeğini kavrardı insan. Farklı bir yanım yoktu elbette. Bende insandım. İnsanlar gibi besleniyor barınıyordum. Öyle okuduğumuz fantastik romanlardaki garip yaratıklardan değildim ben. Ne vampirdim ne de kurt adam. Daha doğrusu ne olduğunu bilmeyen biriydim. Kendimi bildim bileli hep yollarda sokaklardaydım. Büyüdüğüm yetiştirme yurdunda tuhaflıklarıma katlanamayanlar beni terk edip hiçliğe bırakırken kendi kendime büyümüştüm. Henüz on yaşında iken katıldığım dövüşlerde benden kat be kat iri adamları yıkmam göze batmış ve o korkunç gerçeği peşime musallat etmişti. İlk kurbanım bana benim aranan varis olduğum ve öldürüldüğümde kazanılacak olan ödülden bahsederken inanılmaz komik duruyordu gözüme. Ufacık ben dağ gibi adamı yere sermiş ellerimle boğmuştum. Hatırlıyorum da kan donduran bir gülümseme eşliğinde şunları sarf etmiştim.

"Dostum ben ölmem ama sen ölürsün." kendim bile söylediklerim karşısında dehşete düşerken yaka paça getirildiğim izbe kulübeden arkama bakmadan gecenin karanlığına karışmıştım.

Şimdi ise düştüğüm derin düşüncelerden sıyrılmamı sağlayan bu ufak kadına bakıyordum. Saldırıya uğramış korkmuştu. Anladığım kadarıyla kimsesi de yoktu. Üstelik o karanlığın yozlaşmaları tarafından dönüştürülmeye de kalkışılmamıştı.

Derin bir nefes alarak duyduğum çığlığın peşine gittim. Misafir odasına son hızımla ulaşırken misafirimin derinden soluklanmalarını işitiyordum. Odaya vardığımda kapıyı bir kez tıklattım. Ardından içeri girmem için seslenmesini bekledim. Beklediğim herhangi bir ses işitmeyince kapıyı aralayarak kafamı içeri uzattım. Yatağın ortasında top gibi olmuş ufak kadın sessiz sessiz ağlarken içimden bir şeyler kopmuştu. Uzun birkaç adımla yatağın yanına varmıştım bile.

"Korkma," titrek bedenine engel olmaksızın ağlarken elimden gelen bir şeyin olmamasına sinir olmaya başlamıştım. Nedendir bilinmez bu ufak kadına karşı bir şeyler yarım yamalakta olsa hissetmeye başlamıştım. İster acımak deyin ya da başka bir şey ama bir şeyleri hissettiğimden emindim.

"Ne-neden," korkak bakışlarını kara gözlerime dikerken usulca gözlerinden süzülen yaşı titreyen elleri ile sildi. Çatılı kaşlarla yavaşça yatağa oturarak güçlü kollarını bedenine doladım.

"Korkmamalısın! Çünkü yanında ben varım. Ve benden sana asla zarar gelmez."

Yutkundu. Gözlerimin içine bakarken gördüğüm şey ise beni derinden etkilerden kaybolmuşluğu iliklerime kadar hissettim. Yüzüme gelen altın sarısı saçlardan yükselen papatya kokusunu ciğerlerimi doldurdum. Yavaşça kadının kollarından tutarak kendimden ayırdım. Yüzüme taktığım gülümsemede şefkatle baktım kadının koyu kahve gözlerine.

"Şimdi üzerine bir şeyler vereceğim ve sende giyineceksin, sonrasında hazırladığım kahvaltıda bana eşlik edeceksin. Tamam mı melek?" kadının yüzünde oluşan gülümseme onun gerçek bir melek olabileceğini inandırırken kaşlarını çatarak dik bakışlarını gözlerime dikti.

"Benim bir adım var tamam mı?" dedi gülmek ile gülmemek arasındayken. Yalandan alınmış gibi yaparak elinin tersini anlına dayadı.

"Ah! Benim adım Camelia," gözlerimi ayırmaksızın yatağımda yatan kadına, hem de çıplak olan bu meleğe bakıyordum. Kızın yaptığı sempatikliğe burnuna kondurduğum öpücükle yataktan kalktım.

"Tamam, melek adını da öğrendim şimdi toparlanma zamanı..." kızın kıkırtılarına tebessüm ederek izledim. "Ve ımm zor bir gün olacak" gözlerimi kadının üzerinden ayırmadan yavaşça arkamı dönerek kapıya doğru yürümeye başladım.

Karanlığın VarisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin