9. Bölüm

2.2K 138 34
                                    

"Ne yapacağız şimdi?" Camelia'nın gözleri akmayan yaşlarla parlarken Clark savurduğu küfürle kıza sıkıca sarılmıştı.

"Onların istediğini, savaşacağım." Clark havayı buz kesecek kadar soğuklukta dile getirmişti düşüncelerini. Öfkeyle solurken kollarındaki melek korkuyla titriyordu.

Oysa güne güzel başlamıştı ikili. Mükellef bir kahvaltı yapmış ve Camelia'nın isteği üzere dışarı çıkmışlardı. Kış sonu havaların ısınmasına meyil etmesiyle sokaklar dolup taşmıştı. Bahar havasının tadını çıkaran insanlar arasında gezinen gölgeler kendilerini fark ettirmeden planlarını uyguluyorlardı. Henüz saatin akşamüzeri beşi vurmasına ramak kala kendilerine seçtikleri kurbanı sokak arasına sürükleyip icabına bakmışlardı.

Cılız çığlıkları işiten Clark genç kadını tedirgin etmeden ara sokağa doğru kısa bir bakış atmıştı. Lanet olası Laykalar sülük gibi her yerde yapış yapışlardı. İki adam ufak tefek sarışın bir kadının etrafını sararak boynunu kırmışlardı. Biri diğerine kızarken kanlı elleriyle adamın yakasına yapışmış öfkeyle hırlıyordu. Gözleri sarının en açık tonlarında olan adam cüssesiyle korkunç görünüme sahipti. Ensesinden aşağı uzanan gri saçları yaşının baya ileri olduğunun kanıtıydı. Sinirle yakasına yapıştığı adama zehrini akıtarak tıslıyordu.

"Lanet herif bu o kadın değildi!" iri yarı siyah gür saçlı olanı ise iki büklüm karşısında titriyordu.

"Bu o... O kadın yanı ben öyle sandım. Adı da aynı Camelia."

Clark duydukları karşısında şok olurken sarıgözlü adamın dikkati dağılmış ve ölüm saçan gözleri kendi uçurum karası gözlerine karışmıştı.

Camelia güneş gibi gülümsemesiyle erkeğin önüne geçerek onlarında görüş alanına girmişti. Sabahki uzun konuşmalarından her şeyi olmasa da bazı hayati önem taşıyan kısımları öğrenmişti. Üç gündür hayatına çöreklendiği adamın aslında kötü sayılacak biri olduğunu öğrenmişti. İnsanlara zararı olmasa da vampirden bozma kan emicilerin korkulu rüyaları olduğunu biliyordu artık. Laykaların ne olduğunu biliyordu ve onlardan olabildiği kadar uzak durmalıydılar. Kim hayal edebilir ki kaçık bir iblisin vampirlerle düzüşüp kendinden daha aciz ve iğrenç mahlûkatlar türetmesi. Camelia bunları ilk duyduğunda kahkahalarla gülerek erkeğin şaka yaptığını düşünmüştü.

Daha sonra Clark'ın ciddi olduğunu fark edip sakince anlatılanları dinlemişti. Camelia'nın korkmasını uman Clark kızın ona sarılmasıyla afallamıştı fakat daha sonra hazırlanarak dışarı çıkmışlardı. Clark'ın söylediği iki kelime kadının beyninde yankılanmaya devam ediyordu.' Karanlığın Varisiyim ' bu iki kelime kadının içine hayatında hiç hissedemeyeceği derecede korku salmıştı. Yanı sıra tuhaf bir güven sarıp sarmalamıştı Camelia'yı. Şimdi ışıltılı gülümsemesi donuklaşırken erkeğin nereye baktığına meraka yenilerek bakmıştı. Bedeni buz tutarken tiz bir çığlık dökülmüştü dudaklarından. İri yapılı iki adamın kollarında ki kadının cansızca yere yığılmasına şahit olmuştu. Adamların uzun boylu kömür gözlü olanının elindeki şeyi kenara fırlatarak uzayan dişlerle üzerlerine geliyordu. Sarıgözlü adamın gözleri kendi gözleriyle buluşunca acıyla yere çökmüştü Camelia. Biri yavaşlatma tuşuna basmış gibi ağır ilerleyen olayın içerisinde Clark belinden çıkardığı silahıyla ilk siyah gözlü adamı kalbinden vurup toza çevirmişti. Bu dakikadan itibaren hızla ilerleyen saniyelerde Clark, Camelia'yı belinden yakalayarak çöp varilin arkasına doğru savurdu. Kendi o sarıgözlü Layka ile boğuşurken kadının güvenliğini düşünüyordu.

Adamın sert yumruğu Clark'ın çenesinde patlayarak kanla kaplı çamur suyunun içine düşmesini sağlamıştı. Camelia'nın bakışları yerdeki kanlar içindeki cansız bedene kaydı. Biraz önce adamın yere savurduğu şey ise tam önünde duruyordu. Kadının sökülmüş olan kalbi! Hala atmakta olan kalp. Korkuyla gözlerini kapatarak derin derin solumaya başladı. Kulağına çalınan melodik sesle yerde hala atmakta olan kalbin gümbürtüsü onu karanlığa sürüklüyordu. Elleri ile kulaklarını kapatarak sarsılan bedeninin hâkimiyetini korumaya çalışıyordu. Daha fazla dayanamayarak çamurlu zemine yığılıp kalmıştı. Şimdi güneş sarısı saçlarında çamurlar kara bulutlar gibi gölgeliyordu.

Clark güçlü rakibinden bir yumruk yiyerek savrulmuştu. Bacağından aldığı darbeyle fazladan güç kaybetmişti fakat bu sarıgözlü Layka'ya Camelia'yı yem etmeyecekti. Edemezdi. Ayakucunda duran silahını hızla kavrayarak adamın anlının ortasında iki delik açtı. İki el sıkılan silah sesi boş sokakta yankılanırken toza karışan bedenlere küfretti.

Bakışları yıkık duvarın dibinde korkudan titreyen kıza kaydı. Tanrı aşkına böyle bir şeyi neden yaşamıştı. Bu kızdaki sır neydi de bu leş yığınları bu masum güzelin peşindeydi. Robotik adımlarla genç kıza doğru yürümeye başladı. İçinden tuhaf ama güçlü bir sinir dalgası sarı sarmalamıştı genç adamı. sakin olmaya çalışsa da ya kendine ya da bu güzel meleğe zarar verecekti. Clark adımlarını durdurduğunda Camelia'nın tam önünde duruyordu. Derin soluklar alarak kendini toparlamaya çalışan bu ürkek bakışlı meleğe bir an bile gözlerini kırpmadan bakıyordu.

"Neydi onlar." Camelia sesine kavuşunca başını kaldırıp erkeğe kısık sesle sormuştu sorusunu.

"Gitmeliyiz!" genç adam neredeyse dişlerinin arasından tıslamıştı. Eğilerek narin kolu sertçe kavramıştı.

Camelia çaresizce ayağa kalkıp erkeğin karanlık bakışlarını umursamadan çenesini dikleştirerek gözlerinin içine bakıyordu. Genç kız olan bitene anlam veremezken kolunu güçlü ellerden kurtarmaya çalışıyordu.

"Bırak…" sesi canının acısını içinde barındırırken erkek hızla kolunu bıraktı ve böylece kadının yere kapaklanmasını izledi.

Öfkeyle solurken yerden destek alarak ayağa kalkmıştı genç kadın. "Söylesene.. nesin sen? o peşinde olanlarda ne?" Genç adam puslu bakışlarla kadının titremesine sebep olmuştu. Kadının yutkunduğunu görünce tatminkâr bir gülümseme yayınlı yüzünde.

"Ne olduğumu boş ver ve güzel bacaklarının işlevlerini arttır." yüzündeki şeytanı sırıtış genç kadını ürkütse de çenesini dikleştirerek baktı adım yüzüne.

"Bir şey sordum." kadının kararlı tavrı hoşuna gitse de çenesinin kalabalığı canını sıkmıştı adamın. Sinirle kadının üzerine atıldı ve kolunu sıkıca kavradı.

"Kısaca bela diyelim ha! Ne dersin? ve belaya çoktan bulaştın güzelim..."

Karanlığın VarisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin