Tanrım! Hangi belaya bulaştırdıysan, sen beni koru!
***
Önümde uzanan son derece uzun bir yolda sessizce ilerliyordum. Etrafımı saran kalabalık yol kenarlarında ince bir çizgi halini alıp keskin bakışlarını ayırmaksızın bedenime dikerken ben umursamazca ilerliyordum yolumda. Nereye gideceğimi bilmeden... Ya da ne olacağını bilmeden kararlı bir şekilde ileriye atıyordum adımlarımı.
Bakışlarımı görüş alanıma giren havuza kilitlemiştim. Yutkunmamı engelleyemezken karşımda duran altından yapılma havuza bakmaya devam ettim. Yuvarlak havuzda kat kat basamaklar değerli taşlarla bezenmiş ve pırıl pırıl parlıyordu. Ayaklarım beni o havuza sürüklerken bedenimi saran elbiseye takıldı gözlerim.
Neredeyse yok denecek kadar incelikte beyaz uzun bir elbisenin içerisindeydim. Vücut hatlarımı belirgin bir halde durması ve tüm kıvrımlarımı belli eden ve fazlasıyla kadınsı bir elbiseydi bu. Adımlarımı sıklaştırarak havuza doğru ilerlemeye başladım. Ellerimi göğüs hizasında birbirlerine kenetleyerek yürürken etrafımdaki insanlara zorlukla gülücükler saçıyordum.
Uzun sarı saçlarım kalçalarıma kadar uzanıyordu. Dolgun kırmızı dudaklarım, iri kahve gözlerim ve yüzümde ufacık kalan burnumla güzel bir kadındım. Tüm gözler üzerimde iken yaklaşmakta olduğum – artık her ne ise - felaket beni yutuyordu, bunu hissedebiliyordum.
Havuzun kenarında durarak elbisemin eteklerini topladım. Ufak adımlarımla havuzun basamaklarından aşağı yavaş bir şekilde inmeye başladım. Toplam beş basamak inerek tam havuzun ortasında durdum. Belime gelen pırıltılı suyun içine ellerimi daldırarak havaya kaldırdım. Parmaklarımın arasından damlayan suya gülümseyerek baktım. Sonrasında fark ettiğim şeyle dehşete düşmüş bir şekilde kala kaldım. Kalbimin derinlerinden gelen bir sızı bedenimi kaplamıştı. Havuzun içi şimdi kendi kanımla doluydu, korkuyla etrafıma bakarken gözlerim tek bir noktaya takılı kaldı.
"Night..." fısıltı halinde dudaklarımdan dökülen kelimeyle kana bulanan elbiseme baktım. Korkuyla irileşen gözlerim son bir kez daha etrafıma temkinle bakındıktan sonra bedenimin daha fazla acıya dayanamayarak kendimi kanlı suya bıraktım.
Boğuluyordum!
'Ezelden beri süren savaş... Akıtılan kanlar… Feda edilen canlar! Sonu olmayan bir oyun. Kim kazanır? Ya da kaybeden... Aşk... İmkânsızlık duvarında sıkışmış aşk. Hangisi güçlü ya da zayıf.
Benim kanımdan bir kadın... Senin saçma koruyucularının kanı birleşince bu savaş biter...'
Kulaklarımda yankılanan cümleler zihnime kazınırken karanlığın yuttuğu bedenim sanki sonmuş gibi titredi.
"Hayıııırrr!"
Çığlığım boğazımdan yırtılırcasına çıkarken korkuyla titriyordum. Kendime gelmeye çalışırken yataktan kan ter içersinde fırlamıştım. Rüyanın etkisiyle titrerken kapının ilk önce tıklanıp kısa bir bekleyiş sonrasında aralanarak tüm heybeti ile eşikten uçurum gözlü adamın – adının Clark olduğunu söylemişti - önce başı görünmüş sonrasında içeri girmişti. Hala çıplak olduğum gerçeği sonradan aklıma gelerek sıkıca sarındığım çarşafı iyice üzerime çektim. Genç adam olup bitenlere anlam veremezken sakin adımlarla yanıma ulaştı. Gördüğüm rüyanın etkisiyle hıçkırarak ağlamaya başlamış ve ufacık bedenimin sarsılmasına izin vermiştim. Ben nerede olduğumu bilmezken birde böylesi bir rüya – ki kâbustu apaçık! – görmek beni fena halde sarsmıştı. Gözlerimden akan yaşlar boynumdan aşağıya doğru süzülürken yanı başımda ki hareketliliğe dikkat kesildim. Ne yapacağını bilemez bir halde yanımda durmuş iri elini uzatarak omzuna koymuştu.
"Korkma," titrek bedenine engel olamazken bu melek sesli adamın bana sürekli korkmamamı söylemesi canımı sıkmaya başlamıştı.
"Ne-neden," korkak bakışlarımı uçurum gözlere dikerken usulca gözlerimden süzülen yaşı titreyen ellerimle sildim. Çatılı kaşlarla yavaşça yatağa oturarak güçlü kollarını bedenime doladı.
"Korkmamalısın! Çünkü yanında ben varım. Ve benden sana asla zarar gelmez."
Yutkundum! Yine o geçmişin yuttuğu hatıralara sürükleyen erkeksi toprak kokusunu içime çekmeye başlamıştım. Ürkekçe kollarımı bana güç vererçesine sıkıca sarılan erkeğin boynuna dolayarak içime gömmeye çalıştığım hıçkırıklarımı serbest bıraktım.
"Ko-korkmuyorum. Çünkü sen varsın," dudaklarımdan dökülen kelimelere yalnız ben değil erkekte şaşırmıştı. Yüzüne gelen saçlarımdan yükselen kokumu ciğerlerine çektiğini hissediyordum. Yavaşça kollarımdan tutarak beni kendinden ayırdı. Yüzüne taktığı gülümsemede şefkatle baktı koyu kahve gözlerime.
"Şimdi üzerine bir şeyler vereceğim ve sende giyineceksin, sonrasında hazırladığım kahvaltıda bana eşlik edeceksin. Tamam, mı melek?" yüzümde oluşan gülümseme onun nazarında, benim gerçek bir melek olabileceğime inandırır bakışlarından sıyrılarak kaşlarımı çatarak dik bakışlarımı Clark’ın gözlerine diktim.
"Benim bir adım var tamam mı?" yalandan alınmış gibi yaparak elimin tersini alnıma dayadım.
"Ah! Benim adım Camelia," gözlerini ayırmadan yatağında çıplak olan bu meleğe – yani bana - bakıyordu. Yaptığım sempatikliğe burnuma kondurduğu öpücükle yataktan kalktı.
"Tamam, melek adını da öğrendim şimdi toparlanma zamanı..." şaşkınlığımı hızla üzerimden atarken kıkırtılarıma tebessüm ederek beni izledi.
"Ve, ımm zor bir gün olacak," üzerimden ayırmadığı keskin bakışı titrememe sebep olmasına aldırmayarak yavaşça arkasını dönüp kapıya doğru yürümeye başladı.
"Şey... Peki sen..." Clark sesimi işittiğinde duraksadı. Zaman durmuş ya da ağır bir çekimdeymişçesine yavaş bir şekilde bana doğru tüm bedenini döndürdü.
"Adım... Clark... Sadece bunu bilmen senin için yeterli." yüzünde oluşan çarpık gülümsemeyle bana bakarak göz kırptığı gibi yeniden arkasını dönerek odadan çıktı.
Kalp çarpıntıları...
Bu sefer bu çırpınışlar korkunun verdiği bir his değil aksine bedenimi yalayarak geçen tatlı bir rüzgârın bıraktığı esintiyle eş değerdi. Arkasından donuk bakışlarla kaldığımı yeni fark etmiş olarak boş bir çuval gibi yattığım yatağa kendimi bırakmıştım. Saçlarım yatağa dağılırken aklıma kazınan isme tebessüm etti. Her ne olursa ya da kim. Şu anlık önemli tek şey buydu ve adını sessiz bir fısıltıyla gökyüzüne savurdum.
"Clark..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Varisi
FantasyEn masum olan can alırken, en korkulan can verecekti. -Nurhayat Turna .. Kronolojik Sırayla Yayınlanma Tarihleri; 28 Kasım 2011 - FKS Öykü Kulübü 30 Kasım 2012 - Hikayeler. 15 Temmuz 2014 - Hayat-I Roman 29 Ekim 2014 - Wattpad