14. Bölüm

1.5K 110 41
                                    

' Rüzgâr...

Ufacık kalbim, uçurumun kenarında asılı kalmıştı beraberinde bedenimle. Okyanus deli dalgalar ile kayaları döverken tüm benliğim çekilmişti. Ruhum harelerini kaybederken savrulup giden duygularım yokluğa mahkûmdu. Minicik bir ışık vurdu yüzüme. Öylesine ufak fakat güçlü bir ışıktı ki kaybolmuş benliğimi sarıp sarmalamıştı.

O ışık sendin Clark..

Kaybolmuşluğum-un her anında yanımda, soluğumdaydın. Çektim seni ciğerlerime.. Her bir anını kazıdı beynim santimetre karelerle… İlk defa dile getireceğim belki ama sevdim bende... Hem de daha fazla. Canım yana yana sevdim... Clark beni affet.. Sen kalbimin de ruhumun da bedenimin de tek sahibisin...

Seni çok seven Camelia... '

 
Genç kadın ıssız sokakta ilerlerken beyninde yankılanan cümlelerle hiçliğe adımlarını atıyordu. Nereye gideceğini bilmiyordu fakat ayakları onu New York'un ıssız sokaklarına sürüklemişti.

Bir yandan da düşünüyordu.. Clark'ı düşünüyordu! Onu sevmişti. Onun için gidiyordu. Bütün düşünceleri kafasından kovdu. Hissizliği hissetti ve yağmuru.  İri yağmur damlaları bedenine düşer, kayarken yürümeye devam etti. Bilmiyordu. Ne yapacaktı, hiçbir fikri yoktu. Ama düşünmedi ve yürüdü. Sokakları ardı sıra arkasında bırakırken ayaklarının onu nereye götüreceğini bilmiyordu. Sadece yürüyordu, amaçsız ve hissiz bir şekilde.

Clark adımlarını hafifçe hızlandırdı. Camelia'ya gitmeliydi. Olanlar için bir şeylere birlikte karar vermeliydi. İlk başta sert çıkabilir belki Camelia'yı ürkütebilirdi ama sonrasında onu öper ve kendine çekerdi. Sonrası sıcaklığında kaybolur beraber ya cehenneme giderlerdi ya da cennete. onu öpmeye ihtiyacı vardı, yanında olduğunu hissetmeliydi.  Onu hissetmeye ihtiyacı vardı.

Eve gidince ne yapacağını düşünürken sert çehresi biraz olsun yumuşamıştı.

Camelia nefes nefese kalmıştı bir anda. Kalbi nefes almasını önlercesine hızlı hızlı gümbürdüyordu yerli yerinde. Yutkundu. Boğazı kurumuştu, dili damağına yapışmış nefessiz kalmıştı. Ufak ellerini kalbine koyarak derin derin soludu.

"Tanrım yardım et!" adım sesleri işitti birden bire. Dünya ile bağlantısının koptuğunu sanmıştı ama yanında telaşla iş yerine koşuşturan yetişkin insanlar, okulların yetişmeye çalışan çocuklar vardı.

Bir iki adım sonra yanında bir şeyin ya da birinin durduğunu hissetti. Bu Clark olamazdı. Onu sabahın erken saatinde evden giderken duymuştu sesini. Evde değildi muhtemel de eve gidiyordu şimdi. Yine yutkundu genç kadın ne yapacağını bilemez şekilde durduğu yerde titredi. Korkuyor muydu? Evet, hem de ölümüne korkuyordu. Korkusu kendine bir şey olması ile alakalı değildi. Clark'ın başına bela olup ona zarar gelmesinden korkuyordu.

Başını ürkek bir şekilde çevirerek kendine bakar adama döndü. Birden dondu. Bu adamı tanıyordu, hata beraber de yaşamıştı. Bir zamanlar sevdiğini sandığı adamdı bu! Philip.

Philip. Eski erkek arkadaşı...

Her şeyini tüm ihtiyaçlarını karşılayan ve karşılığında yatağını ısıtmasını isteyen sevgilisiydi. Camelia yutkunarak gözlerini kırpıştırdı. Bunun bir rüya ya da saçma bir kamera şakası olmasını umdu. Hatta diledi, ama gerçeğin ta kendisiydi.

Tıpkı kendinin ne olduğunu bildiği gibi…

Philip'in yüzüne samimi bir gülüş yayıldı. Bu gülüş Camelia'ı huzursuz etse de gülümsedi ve bir kaç adımla kadınının karşısına geçti.

"Camelia." Genç kadın kaçmak ya da saklanmak istiyordu bu adamı istemiyordu. Ne geçmişte ne de şimdi. Tanımamazlıktan gelerek arkasını döndü ve adımlar atmaya başladı. Ama fazla uzaklaşamadan Philip'in ona seslenen sesini duyduğunda yerinde dondu kaldı. Onu tanımıştı, ah biliyordu Camelia'yı. Genç kadın kendini toparlayarak yüzüne yaydığı sahte bir gülümseme eşliğinde genç adama döndü. Philip biraz yürüyüp kadının yanına geldiğinde gülümsedi.

Karanlığın VarisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin