*4*

992 27 1
                                    

-- Medya : Murat'ın Arabası --

Dün Murat ile kahvaltıdan sonra bayağı fazla gezmiştik. Gerçekten çok iyi kalpli ama bir o kadar da ukala ve küstah bir adamdı. Başka bir yolu olsaydı keşke. Böyle olmasaydı, nasıl olurdu diye saatlerce seçenek ürettim ben. Böyle olmasaydı nasıl olurdu bilmiyorum ama; böyle olmamalıydı.

Hemen yanlış anlamayın! Bu şekilde olmasaydı onunla gerçekten iyi bir arkadaş olurduk. Hatta dost gibi olurduk. Bazı hareketleri tam benim kafama uygundu. Egosu ve umursamaz tavırları hariç. Ama bugün kendime uyanır uyanmaz bir söz vermiştim. Bugün bu olayları düşünmeden bir gün geçirecektim. O yüzden odamı toplayıp camı açtım. İçerisi oldukça havasızdı.

Altımda en sevdiğim Hello Kity'li pembe pjamam üstümde ise beyaz sade bir gecelik ile direk kahvaltıya indim. Merdivenlerden inerken ayak seslerimi duyanlar merdivene gözlerini dikmişlerdi bile. Anlaşılan o ki kimse beni kahvaltıya beklemiyordu. Herkes kahvaltısını çoktan yapmaya başlamış hatta tabakalarını yarılamışlardı. Bende mutfağa gidip bir tabak ve çatal alıp yerime geçtim. Herkesin şaşkın bakışları üstümdeydi. Ve bu bakışları beni oldukça rahatsız ediyordu. Sanki bir açıklamamı bekler gibiydiler. Muhtemelen kahvaltıya gelmeyeceğimi de düşünüyorlardı.

-İzin verirseniz kahvaltı yapıcam. Konuşmak istemiyorum lütfen.

Bu sözümün üzerine kimse konuşmadı. Masada sessizlik vardı. Sanki evde. Olağan üstü hal ilan edilmişti. Bende kahvaltımı hızlıca bitirip bir bardak soda alarak odama çıktım. Sodadan bir yudum alarak yatağımın yanındaki komidine koydum. Telefonumu alıp sosyal medya da biraz gezindim. Üniversiteden çoğu arkadaşım mesaj atmıştı. Gittiğimize gerçekten çok üzülmüşler. Bende onların mesajlarına cevap verdikten sonra Buket'i aradım. İkinci çalışta telefonu heyecanla açan Buket'in sesini duydum. Nasıl özlemişim ama!

- Alo. Canım Mardin de misin? Hadi hemen buluşalım.

Ne aceleydi bu. Güldürmüştü bu hareketi.

- Sakin ol Buket. Seni çok özlemişim bende buluşmak için aradım.

- Tamam o zaman evden çıkma yasağım var anca abim ile gelebilirim. Sorun olur mu?

- Hayır canım abinide özledim zaten. Ben seni evden alırım yirmi dakika sonra.

Buket ve abisi Ayhan'ın yanına gidecektim. Onlarla küçüklükten beri çok sıkı bir arkadaşlığımız var. Ayhan ile abim pek anlaşamasa da biz üçümüz çok iyi anlaşırdık. Ayhan'ın erkek arkadaşları sürekli bizim ile geziyor diye aramızda farklı bağlar olduğunu söylemişlerdi.

Patlıcan moru dar paça pantolonumu giydim. Üstüne de siyah dar bir tişört geçirdim. Makyajımıda hafifce yaptım. Son olarak da saçımı basit bir yol seçerek at kuyruğu yaptıktan sonra anneme hızlıca bir haber verip yola koyuldum. Biraz geç kaldığımı hissederek adımlarımı hızlandırdım.

- Bu kadar sıcağa ne gerek var ya!

Aklıma yine Mert düştü yine mırıldandım.

- Farklı şehirler, aynı hisler. Önemsiz mesafeler.

Buket ve ailesi kendi hallerinde çekirdek bir aileydi. Buket, Ayhan annesi ve babası. Mutlu huzurlu ve sıcacık bir yuva. Evlerine gittikten sonra zile bastım lakin çalışmıyordu yavaşça tokmağı kapıya vurdum ve kapıyı Ayhan açınca gülümsedim. Buket olsaydı emin olun ki üstüne atlardım.

-Derin. Hayırsız Derin.

-Ayhan fişek gibi olmuşsun. Maşallah koçuma.

- Nerelerdesin kızın sen? Nasıl özledik.

- Bundan sonra temelli burdayız neyse Buket nerde çok özledim onu.

- Sen geç kalınca söylenerek çıktı ve kafeye gitti. Bizde beraber gideriz.

- Buket gerçekten bekletilmekten aşırı nefret ediyor. Bunu bir kez daha farkına vardım.

- Huysuz Buketten ne beklersin.

Yolda Ayhan ile kol kola gidiyorduk. Buket'in yerini resmen doldurmuştu. Çok özlemişim gerçekten. Ayhan'ı her zaman abim gibi kardeşim gibi görüyordum.

- Derin uyumadın mı sen? Uykun var gibi duruyorsun.

- Bana kalıcı uykusuzluk itemi koymuşlar sanırım. Durum çok vahim Ayhan.

- Kafeden sonra Buket ayarlama yaptı. Bize gidip aşk filmi izliyorsunuz. Iy yani! Neyseki ben yokum.

- Ya bence ben çizgi film izleme zamanlarımdayım. Aşk işleri benim neyime allasen.

- Derin bir akıl hastanesi tarafından keşfedilmeni sabırsızlıkla bekliyorum. Kafan güzel senin.

- Kafan güzelse her şey güzel Ayhan.

Ayhan bana komik küçüklük anılarımızı anlatırken bende kahkaha atıyorumdum. Kendimi durdurmak istesem bile mümkün olmuyordu. Ayhan bir an durdu ve gözlerime baktı. Ben ise hala arka arkaya gülüyordum. Gülmekten karnıma ve boğazıma ağrılar girmişti.

-Ayhan yeter karnım! Ayy...

- Ben biriyle kavga ediyordum belki hatırlarsın. Sende çöpün içinden limon alıp çocuğa atmıştın.

- Hatırlamıyorum.. Acı gerçek yüzüme tokat gibi çarptı valla Ayhan. O nasıl bir pisliktir. Çocuğa acıdım.

-Kız çirkin ne çok özledim. Burcu duymasın ama kardeşim gibisin. Gel bi sarılayım sana. Sadece yanında olmak bile, bu dünyada başıma gelen en güzel şey kardeşim.

Ayhan bana sarılırken birden yanımızda bi araba durdu. Resmen tozu dumana katmıştı. Tozdan dolayı bir yandan öksürürken bir yandan da kollarımı Ayhandan ayırmıştım.

Toz bulutları yok olurken bende elimi aşağı yukarı yaparak yelpaze niyetine kullanıyordum.

Siyah nir araba belirdi gözümde. Umarim o araba bu araba değildir. Yoksa her şey karışcaktı. Lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen!

LANET OLSUN O ARABA! Neden bir kere de şans beni bulmuyordu!

~Yorumlarınızı bekliyorum.~
~Voteleri eksik etmeyin.~

Karanlığın SiyahıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin