*14*

83 5 0
                                    


Sabah uyandığımda Murat karşımda gömleğini giymiş ceketini de giymek üzereydi. Bugün onunla dün ki konuşmamızdan sonra bol bol gezip beraber takılırız diye düşünmüştüm fakat tabiki bu hayalim bir kaç saniye önce son bulmuştu.

-Günaydın Murat.

-Günaydın güzelim. Ben hemen şirkete gidiyorum, geç kaldım zaten.

-Tamam görüşürüz.

Murat gelip yanağımı sulu sulu öptü. Gülerek yanağımı silsemde hoşuma gitmişti.

Sonra masanın üzerinde duran telefonunu da alıp hızla odadan çıktı.

Murat ile gezememiş olanlari ama gününüzü beraber geçirebilirdik. Dolabımı açıp beyaz renk olan bel kısmı dar alt kısımları bol olan bi elbisemi giydim. Elbisenin uç kısımların da ise renkli renkli bir sürü çiçekler vardı.

Saçımı da açıp maşa yapmıştım. Son olarak da kırmızı çiçekli küçük olan küpelerimi takıp kahvaltıya indim. Kahvaltıdan sonra Murat'ın yanına gidicektim. Çünkü yemek aşktan önce gelir.

Avluya indiğimde kimsenin olmadığını gördüm. Demek ki yine geç kalarak kahvaltıyı kaçırmıştım.

Mutfağa girdiğim de yardımcılardan birinin fırından börek çıkardığını gördüm. Kıymalı börek olmalıydı. Kokusu harikaydı. Hemen hızlıca yanına gidip sıcak böreklerden bir tane aldım. Bir yandan elim yansa da zor zahmetler içinde yemiş oldum.

-Hanımım kahvaltı hazırlayım m?

-Yok gerekmez. Ben şimdi çıkıyorum da çok güzel kokmuş ya ellerinize sağlık, harikasınız.

-Sağolun hanımım. Allah razı olsun.

Yardımcımıza gülümsedikten sonra babetlerimi giyip dışarı çıktım. Taksiye binip şirketin önünde indim. Murat'ın da kahvaltı yapmadığını düşünerek yan taraftaki kafeden iki kahve ve iki poğaça almıştım.

Tepsi üzerine koyarak şirkete girdiğimde herkes yüzüme bakıyordu. Ne var be? Tam Poyraz'ı görüp seslendiğim sırada omzuma birisi çarpmıştı. Bunu kasıtlı yaptığına kesinlikle emindim. Kahvelerden birisi yere düşmüştü. Neyse ki üstüme dökülüp sıcaktan yanmamıştım. Arkamı döndüğümde kız umursamazca konuştu.

- Kusura bakmayın.

- Dikkatli olursan sevinirim.

Kız alaycı bir gülümse ile gelirken yaka kartında ki ismini gördüm. 'SEDEF'. Sedef'in Fiziği o kadar harika duruyordu ki, ister istemez incelemeye başladım. Uzun boyu, uzun bacakları, pürüzsüz vücudu ve mini elbesesi. Hadi ama!

- Boyunuz kısa olduğu için göremedim sizi. Pardon.

WTF! Ne diyordu bu şarışın. Ayrıca boyumun uzunluğu gayet iyiydi. Onun gibi topuklu ayakkabı giyseydim eminim ki aynı boyda olurduk. Lakin bu laf sokma çabaları da neydi?

- Bence beyinciğinde sorun olduğu için dengesizleştin.

Yanıma gelen Poyraz dediklerimi duyar duymaz elimde ki kahve ve poğaçaları alıp koluma girdi. Ardından beni götürken Sedef'e yüksek sesle seslendi.

- Sedef! Yerleri temizlet!

OMG! İşte budur! Bu çocuk bir harikaydı. Resmen herkesin içinde o sürtüğü ezerek yengesini korumuştu. Helal olsun sana koca yürekli çocuk!

- Teşekkür ederim.

- Ne demek yengecim. Seni abimin odasına bırakıp işime döneyim.

Başımı onaylar anlamda sallayıp asansöre ilerledik. Yönetim katına girdiğimizde Poyraz'a aniden sorumu sormuştum.

- Poyraz ben kısa boylu muyum?

- Yok yenge ne alakası var?

- Hiç öylesine sordum.

Yönetim katına geldiğimizde Poyraz, Murat'ın odasına kadar bıraktı. Elini koluma yerleştirerek endişe ile konuştu.

- Bende babamın yanına bir uğrayım. Galiba azar işiteceğim.

- Geçmiş olsun. Bünyamin beye selamlar.

- Bünyamin babama diyecektin galiba.

- Henüz o aşamaya gelemedim.

Poyraz gülümseyerek kahve ve poğaçaları verdi sonra da karşı odaya doğru ilerledi. Ardından kapıda ki sekretere selam vererek içeri girdim.

Murat kahkaha atarak bir şeyleri taklit ediyordu. Karşısında ki kız da onu keyifle dinliyordu. Arkamı döner dönmez aldatıldım mı Aman Allah'ım.

Murat bei görür görmez ayağa kalkarak yanıma doğru yaklaştı. Ardından belime sarılarak yanağımı sertce öptü.

- Hoş geldin hayatım.

- Hoş buldum da müsait değilsin galiba ben çıkayım.

Tam arkamı dönüp çıkarken Murat omuzlarımdan tutup kendi sandalyesine beni oturttu ve kızın karşına oturdu.

- Saçmalama senin için her zaman vaktim olur.

Yanında ki kız heyecanla Murat'a dönerek konuşmaya başladı. Bir yandan kızı dinlerken bir yandan da kızın yüzünü inceliyordum. Galiba tek bir kusuru vardı. O da yüzünde ki çizikler...

- Murat! Bu geçen barda anlattığın kız mı? Hani alkol komasına girecek kadar çok sevdiğin.

Murat'a döndüğümde bana bakarak gülümseyordu. Ardından kıza döndü ve cevapladı. Bir yandan mutluluk bir yandan kıskançlık.

- Evet, o kişi Derin.

- Vay be! Anlattığından daha güzel.

- Teşekkür ederim. Adınız neydi?

Diyip gülümsedim. Bu kızı sevmeye başlamıştım. Eğer biraz daha iltifat ederse kanka bile olabilirdik. Canım kankam. Şimdiden sevdim.

-Elif.

Ardından Murat birde söze atıldı. Bacak bacak üstüne atarak arkamda doğru yaslandım.

- Ee Elif senin sevdiğin adamı ne zaman göreceğiz?

- Hiç bir zaman. O artık bitti.

Elif'in yüzü birden asılmıştı. Aradan omuz silkip bana doğru döndü. Birden yüzü gülüvermişti.

- O değilde senin bu kocan çok aşık hemde fazlasıyla felsefeci. O gün seni anlatırken nasıl cümleler kurdu görmeliydin.

- Ah! Bide o günleri ben görsem.

Keyifle kahkaha attığımızda Murat öylece beni izliyordu. Bu halleri hoşuma gitsede kendimi garip hissediyordum.

Ayağa kalkıp Murat'ın yanına yaklaştım. Yüzünün hizasına eğilip dudaklarına kapandım. Ayrıldığımız zaman Elif konuşmaya başladı.

- Ben sizi yanlız bırakıyorum. Ama bir gün kahvaltıya beklerim.

Murat ağzından 'Hı Hı' demeye çalıştı. Ardından Elif'in kahkahası. Ardından Murat'ın harika ses tonu..

- Güzellik diyince; Sesini bilirim, kokunu bilirim, gülüşünü bilirim, seni bilirim..

Tam gülümseyerek dudaklarına kapanıyordum ki Elif'in çığlığı ile birden başımı kapıya doğru çevirdim..

- YORUMLARINIZI BEKLİYORUM.-
- VOTE VERMEYİ UNUTMAYIN. -

Karanlığın SiyahıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin