Bazı zorluklar sonunda hamile kalabileceğimi öğrendiğim günden tam tamına dört gün geçmişti. Dört günüde kendime zehir etmiştim. O kadar çok sıkılmıştım ki.. Artık sadece sıkılma değil sıkılmanın sıkılmasının sıkıldığımın sıkıldığının sıkılmışlığının sıkılmasındayım.Moralim bozuk değil ama iyi de değil, bi derdim yok ama varmış gibi, kötü değilim ama iyi de değilim.
Zorluklar derken ilaçlar, denemeler ve bazı testler. Rahatça depresyona girip kendimi harika şekilde üzmüştüm. Mutluymuş numarası bile yapamaz hale gelmiştim durum o kadar vahimdi.Bu zor günlerim de ise Murat her daim yanımda olmuştu lakin son günler hariç. Bana destek olmuştu. Beni mutlu etmeye çalışmıştı. Komik şiirler yazıp güldürmeye çalışmıştı. Ama nafile.
Lakin şu son günlerde Murat da kendini salıp beni bırakmıştı. Doğru dürüst yemek yemiyor, gülmüyor ve gerekmediği zaman konuşmuyordu. İşe bile tişört ve eşofman giyip gidiyordu. Murat'ında canını yakmaya başladığımı anladığım andan beri kendime dur dedim. Düzelmeye çalıştım.
Aslına Murat'ın bir konuşması beni kendime getirmişti. " İzin ver bende elimi taşın altına koyayım. Şunu unutma! Her şeye rağmen seninle kalabilirim, sevebilirim, kıskanabilirim, özleyebilirim, sabredebilirim ama sonunda bende gidebilirim."
Sevebilen bir sevgiliye değil, "Gel bu yükü beraber taşıyalım. " diyebilen birine ihtiyacımız varmış.
Bugün kendimi toplayıp işe başlamam gerekiyodu. Nereye kadar bu lanet depresyon! Düzelip eskisi gibi olacaktım. Heyooooğğ!
Yeniden hayata başlamış gibi hissediyordum. Bunun sevinci ile hızlı bir şekilde dolaptan siyah kot pantolonumu alıp kırmızı bi gömlek ile kombin ettim. Saçlarımı elimle düzeltip bazı yerlerini ıslattım. Salık bir şekilde bırakıp aynaya baktım. Harika!
Önceden iş için bir kaç tane almış olduğum beyaz önlüğümü çantama koyarak kahvaltı etmeden avludan çıktım.
Kapının önünde duran korumalardan birine doğru döndüm;
- Beni kliniğe bırakabilir misiniz gençler? Biraz işim varda ?
- Ağamın haberi var mıdır hanımım?
Eheheheh. Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş.
- Başlarım ağana ama! Ben sizin hanım ağanız değil miyim? O yüzden benim istediklerim neden olmuyor?
- Siz gelin ağasınız. Daha bebeğiniz olmadığı için hanım ağa değilsiniz. Kusura bakmayın.
Hadi ama! Yaramıyor deştin alçak adam! Şuan yüreğimde öyle bir sızı hissettim ki. Gülen yüzüm solarken ruhuma fısıldadım. 'Güçlü ol'. Tekrar gülümseyerek cevap vermeye çalıştım.
- İyi o zaman Murat'ı arayıp sorun.
Resmen ceza evi gibiydi abi! Dışarı çıkmak için her gün izin istemekten bıkmıştım. Dişlerimi sıkarak konuşmaya başlamıştım. Bu da prenses bedenimin sinirlendiği anlamına geliyordu.
Kel kafalı, zayıf ama kaslı korumalardan birisi arkasını dönüp beş altı adım ilerledikten sonra telefonla konuşmaya başladı. Uzaklaştığı için dediklerini bile tam anlamıyordum. Sıkıntı ile nefesimi dışarı üfleyerek beklemeye başladım. Ya sen benim kocamla konuşuyorsun! Benden gizli ne olabilir de kaçıyorsun! Allah'ım çıldıracağım galiba.
-Gelin ağam. Beyim izin verdi ama iş çıkışınızda sizi beyimin alacağını haber vermemi istedi.
-Tamam hadi gidelim lütfen!
Dedim gözlerimi pörtleterek. Arabada arka koltuğa bindikten sonra sıkıntıdan ellerimle oynamaya başladım. Tırnaklarımın uzadığını yeni fark ettim. Bir kuaför bulup manikür ve pediküre gitmeliydim.
Ellerimle oynamayı bırakıp etrafı izlemeye başladım. Klinikle konak arasında pek fazla uzaklık yoktu. Hatta gelmiş sayılırdık.
Koruma bir şey dese de anlamamıştım. Umrumda da değildi açıkcası. Ona cevap vermeden cebimde çıkardığım kocaman anahtarlığı olan anahtarlarımla kapıyı açıp içeriye girdim. İçerisi ne ara bu kadar tozlanmıştı.
İlk başta temizlik yapmam gerekiyordu bu şekilde çalışmam imkânsızdı. Saçımı dağınık topuz yapıp yanımda getirdiğim yemeni ile şirince bağladım. Şirin bir Mardin kızı olmuştum sanırsam.
Çantamdaki beyaz önlüğümü giyip yan tarafta ki dükkana usulca girdim. İçerde yaşlı olduğunu belli eden beyaz sakallı çok fazla tonton olan bir amca vardı. Kasada oturup bir şeyler yazıyordu. Beni görünce ayağa kalkıp gülümseyerek baktı. İlk görüşte kanım ısınmıştı bu amcaya. Heyt be!
- Meraba amcacım.
- Merhaba. Ne istedin kızım?
- Ben yanınızda ki yeri tuttumda acaba süpürgeniz var mı diye soracaktım. Temizlik yapacağım da.
- Tabi var bekle getireyim hemen.
Tontiş amcayı beklemeye koyulduktan sonra dükkanı incelemeye başladım. Burası eczaneydi. Müşterilerimi buraya yönlendirebilirdim. Hem amca kazanırdı hem de yakındı.
- Buyur kızım. Bu arada sen Uyar aşiretinin kızı olmalısın. Doğru mu?
- Kızı değilim gelinleriyim. Teşekkür ederim bu arada. İyi günler.
-İyi günler.
Dükkandan çıkıp kapıyı kapattım. Yan tarafa dönüp dükkana girdim. Köşeden başlayıp etrafı süpürmeye başladım. Etraf oldukça tozluydu. Süpürdükçe tozlar havaya uçuşmaya başladı.
Dükkanı temizledikten sonra kapının önünü süpürmeye başladım. Başımı tozlardan dolayı nefes alamadığım için çevirdiğimde tontiş amcayı gördüm. Dışarıyı izliyordu sanırım. Tebessüm ettikten sonra işime döndüm. En kısa zamanda adını sormalıydım. Tontiş amca diyerek bu iş yürümezdi.
- Kolay gelsin kızım.
- Çok sağolun teşekkür ederim. Bu arada adınız neydi ?
- Kadir. Diyerek gülümsedi.
Başım ile tamam anlamında salladıktan sonra dükkana döndüm. İçerisi tozlu olduğu için camı açmaya yöneldim. Neden bu kadar yüksektesin canım cam. Parmak uçlarımda zorla yükselerek pimapenin kulpunu tutup çevirip camı açtım. Arkamı dönünce ruh hastası ile çarpıştığımı anladım. Yiğit ile.
- Senin ne işin var burda?
- Seni görmeye geldim.
- İstanbul'dan buraya kadar takip mi ettin? Gerçekten ruh hastasısın! Defol!
Korktuğumdan dolayı sesim yüksek çıkmıştı. Burnuma dolan acı bir koku ile kendimden geçmeye başladım. WTF! Burnumun içine pul biber mi döktünüz anlamadım ki ne bu acı! Gözlerim yaşarıyordu. Anladığım kadarıyla burnuma ilaç tutmuştu. Şerefsiz!
Her ne kadar Yiğit'e sıkı bir yumruk atmak istesemde ellimi kaldıracak hal bulamadım birden. Kendimi geriye doğru çeksemde belimde ki o katır toynağı gibi olan elleri izin vermemişti. Yüzüne tükürünce kaçma çalışsamda çoktan gözlerim kapanmıştı.
Bazı sesleri uğultu olarak duysamda hiç bir şey anlamıyordum. Tek duyduğum ses acı bir feryattı. Kimdi bu canı yanan? Bir müşteriye mi zarar vermişti yoksa bu manyak herif!
-VOTE VERMEYİ UNUTMAYIN -
- YORUMLARINIZI BEKLİYORUM -
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Siyahı
Romansa-Sarılmak çok başka bir şey çünkü anlıyor musun? Kalbinin o kadar yakınına gelmesine izin verdiğin birinden kötülük bekleyemezsin. Derin sana sayılabilir miyim? +Küçük bir kız çocuğu gibi koynuna sığınıp, kokunla uyumayı istiyorum Murat. -Çok güzel...