*25*

69 3 1
                                    


Elinde ki havluyu acele ile tezgaha bırakıp Murat'ın yanına doğru koştum. Murat ise kapıyı sertce kapatmış odaya doğru sinirli adımlarla yürüyordu.
Kolundan tutup durdurdum. Elimde  sert bakışlarını yakalayınca gerilediğini hissederek elimi geriye doğru çektim. Bir insan böyle güzel bakabilir mi ya, baktığı her yerde olmak istiyorum. Ben diyorum abi ben! Adam bakışları ile lime lime ediyor resmen.

- Ne oldu? Misafirleri neden kovdun?

- Derin sen şaka falan mısın? Ya da amacın beni katil yapıp kurtulmak mı?

Aslında hiç fena fikir değildi. Murat'ı katil olmaya teşvik ederdim o da hooopp cezaevine bende kendi evime. Mis gibi olmaz mıydı? Yok bundan sonra olmazdı sanırım. Ben ona kıyamam ki. Oralarda ne yapar ne eder ne içer? Aman bizden ırak olsun.

- Eşşeğin  aklına karpuz kabuğu mu düşürdüm yoksa?

Dedi gülerek. Ama gerçekten yaratan ne güzel yaratmış ya, her defasında iç çekerek bakıyorum. İnsan böyle güzel gülmeye utanır. Ama bir dakika? Ben ve eşşek? Alındım şuan

- Tam sana laf sokacak gibi oluyorum Muratcım sonra sana bu bile lüks olur diyip durduruyorum kendimi.

Tam yanından tirip ile ayrılıp giderken belimden tutup kucağına aniden kaldırdı. İstemsiz olarak bir çığlık kaçtı.

- Ne yapıyorsun?

- Odamıza çıkıyorum güzelim.

Odaya girip kapıyı yavaşça kapattı ardından yatağa bırakıp karşımda ki sandalyeye oturup yayıldı.

- O Buse. Yani şu kız varya hani..

-Tamam anladım. Ben o olduğunu bilmiyordum kusura bakma.

-Görünce gözüm gönlüm açıldı. O ne güzel kıvrımlardı.

- Yanmış, kısa, platin sarısı saçların altına sahte çıt çıt takan kızlara layıksın sen Murat. Kızın dişleri bile çürük, kaplama, kanal tedavisi.. ama sen anlamazsın. O yüzden sana fazla geldim tabi.

- Kıskanma Derin. Manken gibi kız işte.

Bu sözlerinden sonra beni kıskandırmaya çalıştığını fark ettim. Hadi ama Murat.. Bu kadar başarılı bir mimarın bunları yapması üzücü oldu şuan.. Daha iyi bir performans bekliyordum..

-Söylemek istediğim çok şey olmasına rağmen söyledikten sonra olacaklarla uğraşamayacağım için söyleyecek bir şeyim yokmuş gibi davranıyorum.

Murat kahkaha atarak başını geriye doğru yasladı. Her ne kadar gülüyor olsa da sanki acı çekiyormuş gibiydi. Bir yerlerinde yangın varmış gibiydi. Buse ile olan anıları aklına gelmiş olabilirdi. Daha fazla Buse'yi düşünmemesi için konuyu değiştirdim

- Gerekirse masrafları ben karşılayalım Murat. Yeter ki baba şöyle balonlu çiçekli ponçik sürprizlerden yap. Öldüm artık mutsuzluktan.

- O işler bana göre değil. Başka bir şey iste.

- Sana eve gelirken bir yoğurt iki de ekmek aldırtacağım aslanım.

Murat kahkaha atarken gözlerinde tutuklu kaldım. Neden bu kadar güzel bir çekim vardı aramızda. Murat gülerken ben onun kahkasına, çimen gözlerine bağlı kalmıştım.

Benim azizim, bu adam benim. Bu adam benim denizimin en güzel kıyısı. Bu adam benim gemilerime tek liman. Bu adam, Yalnızca benim.

Karşısına oturup bağdaş kurdum. Ardından düşünür gibi hareketler yaparak parmağımı şakaklarıma dayadım. Ardından konuşmaya başladım.

- Hadi birbirimizi tanıyalım. Mesela en sevdiğin renk?

- Koyu yeşil. Senin?

Gözlerin öyle demiyor ama kocacım. Gözlerinin yeşili daha hoş olduğuna eminim.

- Açık mavi. Peki en sevdiğin şarkı?

- Gel anla dikenimden. Güllerim uyansın bahçelerimden.

Durdu ve gülümsedi. Mabel Matiz'den 'Gel' şarkısı. Benimde en sevdiğim şarkıydı. Ardından devam ettim.

- Gel öyle bir apansız. Ellerim yansın ellerinde.

Ellerimi tutup sıkıca kavradı. Ardından gülümseyerek dudaklarıma yönelince geriye doğru giderek sesli bir kahkaha attım.

- Peki en sevdiğin içecek.

- Türk Kahvesi. Senin?

- İtalyan sodası.

- Burda onlardan bulamazsın yanlız. Ama olsaydı bende kırmızısını tercih ederim.

- Bende yeşil.

Dedim gözlerine bakarak. Gözlerini kastettiğimi anlamış olmalıydı. Şuan resmen birbirimiz ile cilveleşiyorduk. Her ne kadar cümlelerimiz romantik olmasada bakışlarımız farklıydı ya da sırıtmalarımız..

Hızlıca ayağa kalkıp mutfağa doğru ilerledim. Murat bir şeyler gevelesede  duyamamıştım.

Yağmur yağıyor az önce biri yanıma geldi bu ne dedi su dökülüyo gökten dedi kıyamet kopacak galiba dedi bu kadarını ben bile beklemiyordum

Mutfakta kimseler yoktu, bu benim için daha iyiydi. Yaptığım kurabiyeleri tabağa koyup yanına da bol köpüklü  Türk Kahvesi hazırladım. Tepsiye yerleştirip yavaşça odaya çıktım.

Kapıyı zorlayarak kapatsamda başarmıştım. Murat ise umursamaz şekilde telefonu ile uğraşıyordu. Yav adam! Kalk yardım et! Ne bu odunluk!

- Al canım, kendi ellerim ile yaptım.

Murat telefonu elinden bırakarak kahve fincanını aldı. Yüzüme bakarak korkak bir yudum aldı. Sanki kahveye köpüğü olsun diye tükürmüştüm! Acaba tuz koydum diye mi merak ediyordu? Sonuçta ona ilk kahve hazırlayışımdı.

Kahvesinin bir yudum alıp geriye doğru yaslandı ardından gözlerini kapatarak nefesini üfledi.

- Sıkıldınız mı Murat Bey?

- Yok ne sıkılacağım, evde çılgınlar gibi oturuyoruz işte.

- Oturamayanlarda var.

Diyerek göz kırptım. Aslında ne demek istediğimi bende bilmiyordum. Ama Buket sürekli böyle söylerdi. Ondan alışmış olmalıydım

- Fal için mesaimiz devam ediyor, fallarınızı mutlaka bekliyoruz. Güzel geceler dileriz Murat Bey.

- Bak bakalım ne varmış falımda?

Fincanı elime alıp bir mana çıkarmaya çalıştım. Kahveden başka bir şey göremiyordum. Şükran Teyze işini iyi yapıyormuş demek ki.. Aklıma gelen bazı fal sonuçlarımı birleştirmeye karar verdim.

- Ayı.

- Derin. Düzgün konuş.

İsmimi uzatarak söylemesi oldukça hoşuma gitmişti. Kıkırdayarak yanına daha da yaklaştım.

- Ne var canım? Falında ayı var. Yani diyor ki bir karar verirken iyi düşün taşın. Bir de güvercinimiz var.

- O ne demek peki güzelim?

Murat'ın gözlerini gözlerime sabitledim. Ardından arsızca gülümseyerek dudaklarımı ısırdım. Bunu yapmak oldukça hoşuma gidiyordu. Murat'ın tüm dikkati dudaklarıma yöneliyordu.

- Ne kadar saklarsan sakla onu seviyorsun demek.

-Demek öyle.

Diyerek dudaklarıma yaklaştı. Elimden fincanı alarak tepsinin üzerine koydu. Tepsiyi tek eliyle uzaklaştırırken diğer eliylede vücudumu sarıyordu.

- Hı Hı..

Murat dudaklarıma küçük bir buse kondurup tekrar yaklaşırken geriye doğru kaçarak gülümsedim.

- Uykum geldi uyusak mı? Halbuki kahve de içtim ama geldi işte...

-Herkes uyusun. Bir seni uyutmam bir de ben uyumam.Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım...

-Yorumlarınızı bekliyorum -
- Voteleri eksik etmeyin -

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 21, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Karanlığın SiyahıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin