*Bol bol yorum, iyi okumalar*
Ertesi günün sabahı, Jeongguk hiçbir şekilde aramalarıma ya da mesajlarıma geri dönmemişti.
Bir şey olduğunu zannettiğim için bir saat boyunca evlerinin kapısını çalmıştım. O ise uykulu bir şekilde, "Bugün gelemeyeceğim." demişti.
Bileğimdeki saate bakıyor ve içimde tutmaya çalıştığım küfürlerimi yutuyordum.
"Senin için geç kaldığımın farkındasın değil mi?"
Esneyip bir yandan alnını kaşıdı. "Sabah kalkabilirim zannetmiştim hyung, sonra vazgeçtim."
Beyaz tişörtü kırışmış ve kahverengi saçları alnına dağınık şekilde dökülmüştü. "Okula gidiyorum. Ve sen, o telefonu bir daha sessizde bırakırsan onu sana sokarım. Duydun mu beni? Özellikle de sabahları."
Başını sallamış ve tek gözü hala kapalıyken gülümsemeye çalışmıştı.
"Anlaşıldı. Seni seviyorum hyung, dikkat et kendine. Özür dilerim ayrıca."
Hiçbir şey söylemeden kapıdan çekilmiş ve geldiğim bahçede çıkışa yürümeye başlamıştım. Bugün araba ile gelmemiştim nedensizce. Sanırım biraz temiz hava almak istemiştim ama beklediğimden daha geç kalmıştım okula.
Ellerim cebimde, hiçbir şekilde acele etmeden yolda önümde bulunan taşları itekliyordum ayağım ile. Nedense birden derse giresim gelmemişti, öylece okulun bahçe kapısının dışında dikilmeye başlamıştım.
Neredeyse ikinci dersin ortalarındalardı. Dersi bölüp, sonradan sınıfa girmek istemiyordum. Parmaklarım ile saçlarımı dağıtıp oflamış ve gözlerimi kapatarak başımı geriye atmıştım.
Eve dönmek, geceye kadar uyumak istiyordum. Anneme okula gitmediğime dair bir mesaj iletilse bile, yoğunluğundan dolayı görecek olduğundan bile şüpheliydim. Bugün günlerden perşembeydi. Annem bu saatte eve geliyor, bir şeyler yiyip ardından geri gidiyordu.
O bir doktordu. Kendi çocuğu ile ilgilenmek yerine hep başkalarını iyileştiriyor, onlar ile ilgilenmeyi tercih ediyordu. Eh, bu da doğal olarak benim ve onun arasına bir mesafe girmesine sebep olmuştu. Çünkü onu görmüyordum. Görsem bile uzun sürmüyordu. Hiçbir zaman tam anlamıyla aynı masaya oturup kahvaltı etmemiş ya da uzunca konuşmamıştık.
Sanki moralimin bozulası varmışcasına, keyfim iyice kaçmış ve okula girme isteğim tamamen sönmüştü. Eve şimdi gidemezdim, önce annemin işe gitmesini beklemeliydim. Bu saat aralığında ise beni meşgul edecek bir şey bulmalıydım. Ne olduğunu bilmesem bile, kesinlikle bir şey bulmalıydım.
Okul kapısından geriye adımlayıp, arkamı döndüğüm zaman, arabaya yaslanmış bedenini ve iki yana doğru taranmış siyah saçlarını görmüştüm. Gözlerini ilk kez net olarak görebiliyordum.
"Beni tam olarak ne zaman fark edeceğini merak etmeye başlamıştım doğrusu."
Ellerim cebimdeyken ufak bir adım attım ona doğru. "Bu süre içerisinde sapık gibi beni mi gözlemledin yani?"
"Kendi içinde çelişki yaşıyor gibiydin, bölmeyeyim dedim."
İç çektim. "Neden sınıfta değilsin?"
Omuz silkti, "Sen neden değilsin?"
"Önce ben sordum Taehyung."
Yaslandığı arabadan çekildi ve ellerini pantolonunun ön iki cebine soktu. "Geç kaldım, girecektim ama seninde dışarıda olduğunu görünce giresim kaçtı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
under the mask ༄ vmin
Fanfiction"Herkesin ortaya çıkmasından korktuğu bir yüzü vardır."