Hayatımın bir dönüm noktası olacağını bilmiyordum.
Öyle ki, o gecenin sabahı yine her zamanki köşemde gelmesi için Jeongguk'u bekliyordum. Bazen bileğimdeki saate bakıyor, bazen ise etrafımda koşuşturan insanları gözlemliyordum. Önceden yapmadığım bir şey olsa bile, artık beklemekten dolayı yeni şeyler keşfetmeye başlamıştım kendim ile ilgili.
Birkaç dakika daha beklediğimde, görüş alanıma girmişti. Tek omzuna taktığı çantasını sıkıca tutuyor ve bana doğru koşuyordu.
"Her zamankinden bir tık daha fazla geç kaldığın için seni tebrik etmek istiyorum sanırım, sakıncası var mı?"
Güldü, "Geç yattım."
Bir yandan okula doğru yürüyor, bir yandan sohbet ediyorduk.
"Yine oyun oynadın öyle değil mi? Hatta dur," Parmağımı çeneme yasladım ve tahminde bulunmaya çalıştım. "Defalarca kez yenilgiye uğradın ama bunu kabullenemediğin için karşındaki kişiyi sürekli oyuna çağırdın. Sonra o da bu durumdan sıkıldı ve oyundan çıktı. Sen ise saatlerce geri gelmesi için bekledin ama o hiç gelmedi.."
Duraksadı, "Kahin olduğunu düşünüyorum. Beni korkutuyorsun."
Güldüm, "Gözlerinin altı morarmış Jeongguk, korkunç görünüyorsun."
"Sabahın köründe duymak isteyeceğim en güzel sözleri bahşettin bana, teşekkür ederim hyung."
Gözlerimi devirdim, ona sataşmayı seviyordum.
"Derslerin başlamasına ne kadar var?" dedi.
Bileğimdeki saate baktım. "Yaklaşık beş dakika sonra okulda olmazsak, ders diye bir şey olmayacak."
"Koşalım mı?"
"Koşalım."
Soluk almadan okula kadar koştuk. Ben son sınıftım, Jeongguk ise iki sınıf altımdaydı.
Sadece bir dakika kala, sınıf kapısındaydım. İçeriye göz attığım zaman öğrenci dışında kimseyi görememiştim ve bu gerçekten rahatlamamı sağlamıştı.
İkinci dönemdeydik ve ilk döneme göre en çok ağırlık verdiğim dönem buydu. Hiçbir sorun çıkmadan mezun olmak istiyordum. Bazen çok boş hissetsem bile, hedeflerim vardı. Profesyonel bir dansçı olmak istiyordum. Şimdiye kadar hiçbir şey engel olmamıştı buna.
Sınıfa bir göz gezdirdim. Çoğu kişi gelmemişti, bulunanlar ise uyuklayarak tahtaya bakıyor ya da başını sıraya yaslıyordu.
En arkada oturuyordum. Birilerinin beni görmesindense, birilerini gözetlemek daha hoşuma gidiyordu. Sessiz biriydim, birileri ile konuşma gereği duymuyordum. Bu yüzden birçok farklı lakaplarım vardı.
Sınıf yavaş yavaş dolmaya başladığında, etrafıma bakmayı kesip sadece derse odaklanmak istemiştim.
Gerçekten istemiştim.
Dersin ortasında sınıfın kapısı açılıp, içeriye giren çocuk dikkatimi çekene kadar, oldukça iyi dinliyordum.
Siyah saçları alnına dökülmüştü ve neredeyse gözlerini tamamen kapatmak üzereydi. İsmini daha rahat duyabilmek için hafif öne kaykıldım.
"Kim Taehyung." dedi ve başka hiçbir şey söylemeden, sağ tarafımda duran boş sıraya oturdu. Ellerini cebine sokup hafif aşağıya kaydı.