"Hadi ama Jeongguk, öyle olmadığını sen de biliyorsun."
Elinde tutmuş olduğu telefonun ekranını bana doğru çevirdi, "Gerçekten mi hyung? Gerçekten mi?"
"Bak, diyorum telefonum sessizdeydi. Eve geldiğimde de çok yorgundum ve kolumu kaldıracak halim yoktu."
Kaşlarını kaldırdı, "Taehyung hyung ile aranda olan şeylere bir şey söylemiyorum. Sadece..artık eskisi gibi mesajlarıma cevap vermiyorsun, oyuna gelmiyorsun."
Kırmızı ışıkta durduğumda, iç çekerek ona baktım. "Özür dilerim, küçük serseri. Telafi edeceğim söz veriyorum."
"Etsen iyi olur."
Güldüğünde ben de gülümsemiştim.
"Şimdi sana soralım öyleyse, okula gelmediğin gün neredeydin? Annenle bir işin mi vardı yine?"
Gülümsemesi kısa bir süre yüzünde donakaldı. Bakışlarımı ondan çekip, yeşil yanmış olan lambaya çevirdiğimde, iç çektiğini duydum.
"Hayır.. Nasıl söyleyeyim bilmiyorum."
Direksiyonu sola döndürürken, aynı zamanda da dikkatimi ona vermeye çalışıyordum. "Bana her şeyi söyleyebilirsin Jeongguk, hem de her şeyi."
"Biliyorum hyung.." diye mırıldandı.
Arabayı okulun önündeki boşluklardan birine park ettiğimde, kemerimi çıkartmış ve Jeongguk'a dönmüştüm. "Şimdi anlatmak istemiyorsan, anlatma. Sorun değil.. Anlatman için beklerim."
Bacaklarının arasında duran çantasının askısını parmakları arasına alarak gülümsedi tekrar, "Teşekkür ederim."
Sonra ikimizde arabadan inip, geç kalmamaya özen göstererek bahçeden okulun içine geçiş yaptık. Hala dünden kalma bir yorgunluğa sahiptim, bazı uzuvlarım hala ara sıra ağrıyordu. Ama onun dışında iyiydim, yani sanırım.
Jeongguk kendi sınıfına giderken, ben de bir üst kata çıkmak adına merdivenlere yönelmiştim. Dersin başlamasına kaç dakika vardı bilmiyordum ama eskisi gibi geç kalmıyorduk artık. Koridora çıkıp sınıftan içeriye girdiğimde, arka sıranın boş olduğunu görmüştüm.
Taehyung henüz gelmemişti. Sıraya ilerleyene kadar birilerinin bana baktığını hissediyordum. Bir süre rahatsızlık hissi verdiği için, sıraya oturur oturmaz başımı bu bakışların sahibine çevirmiştim.
Beyaz gömleğinin düğmelerinin birkaç tanesi açıktı, ağzında oyalanıp durduğu bir lolipop vardı. Yaslanmış olduğu sıradan bana bakıyordu gülümseyerek. Yoon Jung'un varlığı ciddi anlamda bana rahatsızlık vermeye başlamıştı.
"Günaydın." dediğinde, sadece gözlerimi devirerek önüme dönmüştüm. Birkaç dakika sonra ise, sınıfın kapısı açılmış ve Taehyung girmişti. Bakışları hiçbir yerde dolanmamış, sadece bana odaklanmıştı. Olabildiğince gülümsedim ona ve duvar kenarına doğru kaydım yanıma oturabilmesi için.
"Günaydın," diye fısıldadım yanıma oturduğunda. "Neden bu kadar geç geldin?"
Çantasını yere bırakırken, üstündeki deri ceketi çıkartmış ve masanın üstüne koymuştu. "Ufak birkaç işim vardı."
"İşlerin hiçbir zaman bitmiyor Taehyung."
Ben iç çekerek geriye yaslandım, o da bana eşlik etti. Uzun zamandır doğru düzgün derse odaklanamıyorduk, odaklandığımız tek şey birbirimizdik. Sadece bazı zamanlar not alıyordum kısa kısa, onun dışında hiçbir şey yapmıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
under the mask ༄ vmin
أدب الهواة"Herkesin ortaya çıkmasından korktuğu bir yüzü vardır."