Smut.
Dışarıda hafif çiseleyen yağmur, sabahın erken saatleri.
Uyanalı kaç dakika olmuştu bilmiyorum ama lavaboya girdikten sonra, merdivenlerden aşağıya inerken bulmuştum kendimi. Oldukça büyük olan bu evin içerisinde, sabahları sadece tek bir yerde bulunuyordu Taehyung.
Minik adımlarımla mutfağa doğru ilerlerken, esnerken ağzımı kapatmıştım. Güzel bir uyku çekmiştim fakat ne kadar saat uyursam uyuyayım, her zaman uykum vardı benim.
Mutfak kapısına geldiğimde, onu gördüm. Kahvaltıyı çoktan masaya kurmuştu fakat eksik olan birkaç şey vardı ve onları hazırlıyordu. Üstelik, üstünde yine hiçbir şey yoktu.
Minik minik adımlarım sessiz ve sakindi. Bedenine yaklaştığım zaman, sırtına başımı yaslamış ve ellerimi de karnında birleştirmiştim.
"Günaydın."
Ellerini ellerimin üstüne koydu ve usulca okşadı, "Günaydın miniğim."
Bu bana karşı kullanmış olduğu ilk sevgi sözcüğüydü sanırım. Bu yüzden ne tepki vereceğimi bilemesem bile, dudaklarım zevkle yukarıya doğru kıvrılmıştı.
Açık tenine dudaklarımı bastırıp geri çekmiştim kendimi. Sonra o da bana doğru dönmüş ve gülümsemişti.
Giymiş olduğum gri tişörtün kolları, parmaklarımdan aşağıya doğru sarkıyordu. Oldukça komik gözüktüğümü hissediyordum, ki bir nevi öyleydim de.
Taehyung çenemi tutarak boynumu hafifçe sağa doğru çevirmişti.
"İzlerin geçmemiş fakat eskiyor." demişti. "Sanırım yenilerini eklemek istiyorum."
Başımı ona doğru çevirdiğimde, minik parmaklarım göğsünde durmuştu. Parmaklarım teninde dolaştıkça, yara izlerini hissedebiliyordum. Sonra bileğimi tutmuştu yavaşça ve burnumun üstünü öpmüştü tekrar.
Sonra yanaklarımı, çenemi, dudaklarımın kenarlarını fakat asıl noktayı her zaman es geçmişti.
"Taehyung.." demiştim. Dudakları boynumu dahi öptüğünde, en sonunda çenesini tutmuş ve bana bakmasını sağlamıştım. Saniyeler geçmeden dolgun dudaklarımın arasına erişmişti dudakları.
Sabahın erken saatlerinde, henüz tam olarak uyanamamış olsam bile ona karşı koyabileceğimi zannetmiyordum, istesem de yapabileceğim bir şey değildi bu.
Nefes almak için ayrıldığımızda, istemsizce gülümsemiştim.
"Yemek yiyelim.."
"Ben yiyordum zaten?"
Gülüp gözlerimi devirdim. Sonra birbirine değiyor olan bedenlerimiz geri çekildi, ben masanın bir köşesine oturdum o ise diğer köşesine.
İlişki konularında acemiydim, ne yapmam gerektiğini tam olarak kestiremiyordum. Kim Taehyung benim için bir ilkti. Biliyordum, birbirimizi daha fazla tanımamız gerekiyordu.
"Taehyung," demiştim. Bakışlarını tabağından çekip bana yönelttiğinde konuşmaya başlamıştım. "Sun Li senin kim olduğunu neden biliyor?"
Lokmasını yuttuğunda, bakışları tekrar tabağına indi.
"Babası ile görüşmeye gittiğim zamanlarda o da orada bulunuyordu."
"Senin kim olduğunu birilerine söyleyeceğini düşünmüyor musun?"
Başını iki yana salladı. "Bunu yapmaya cesareti olduğunu zannetmiyorum. En azından babasını tanıdığım kadarı ile, böyle bir şeyi yapamaz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
under the mask ༄ vmin
Fanfiction"Herkesin ortaya çıkmasından korktuğu bir yüzü vardır."