5. Bölüm

5.3K 442 295
                                    

İyi okumalar🥂

Yaşam. Kulağa oldukça cezbedici geliyor. Hayatımız boyunca yaşam denen bu olguyu sürdürebilmek için elimizden gelen her şeyi yapmaya çalışıyoruz. Yaşamak için karşımıza çıkan bütün engellerle gayri ihtiyari bir savaş içerisine giriyoruz. Kendimizi hırpalıyor ve aslında fark etmeden ölümümüze mâna olmuş oluyoruz.

Hepsi sırf daha fazla ve uzun olmasını istediğimiz ; para, aşk, zevk, tutku, hüzün, mutluluk, aile, sağlık ve daha tonlarcasına sahip olma isteği... Gözümüze öyle alacalı öyle allı pullu gelen şeyin aslında yaşama sahip olmak değil de ölmemeye çalışmak olduğunu bile göremiyoruz.

Çabalıyoruz çünkü ölümden korkuyoruz. Savaşıyoruz çünkü kaybetmekten korkuyoruz. Korkuyoruz çünkü bu, yaşamak için yaptığımız yanlışların Tanrı tarafından cezalandırılacağını biliyoruz. Onun gazabına uğrayacağımızı biliyoruz. İşte bu yüzden yaşama bu kadar sıkı tutunuyoruz. Yanlış yapacağımızı bile bile dahasını istiyoruz. Doymak nedir ve durmak nedir kesinlikle bilmiyoruz.

...

Daha önce hiç bir kadınla birlikte olmamıştım. Bu cinsel tercihimden değildi. Onları incitmek istemediğimdendi. Kadınlar narin varlıklardı. Korunmaya ihtiyaçları yoktu gerçi, bıraksaydık yaşamaya devam ederlerdi kendi çabalarıyla. Bir zamanlar annemi babamdan koruyamasam da diğer kadınları kendimden ve onlara zarar veren her canlıdan korumaya çalışıyordum. Kirli de olsalar temiz de olsalar... Annem'e kendimi affettirmek için, onun yaşadıklarını başka kadınlar yaşamasın diye uğraşıyordum.

Sonum gelene kadar, tükenene kadar kendimi harcamaya razıydım. Ancak anneme kandimi böyle affettirebilirdim.

Jungkook

Yaşamak benim için bir savaştı. Kazanamayacağım bir savaş. Umut gibi saçma bir olguya inancım yoktu. Çok önceden bir şeyleri ummayı bırakmış ve hayatımın yönünü kendim belirlemeye başlamıştım. Bu kararım da onlardan bir tanesiydi. Taehyung'un yanında, sonsuz olmasada gözlerimi yumana kadar durmak istiyordum. Uzaktan seyrettiğim bu adamın dokunuşlarını hissettmek artık karşı konulamaz bir ihtiyaçtı. Zaten çoğu zaman zorlandığım yaşamımda en azından bir şeylerin kontrolüm altında gerçekleşmesini sağlamaya çalışıyordum.

Belki bana hiçbir zaman sevgi ile bakmayacaktı, belki de gözlerindeki o perdeyi hiçbir zaman indiremeyecektim. Bu yüzden sadece bana bakması yeterdi. Beni görmesi, hissetmesi...

Emin olun bu kararı vermek benim içinde zordu. Cesaretimi toplamak için kısa denilemeyecek kadar uzun bir zamandır bunu düşünüyordum. Saçmaydı belki, belkide sadece şu sikik iki ayı kendi başıma geçirebilirdim. Kaybedecek tek şeyim vardı, o da babam. Onun dışında sahip olduğum bir şey yoktu ki kaybedeyim. Bu yüzdendi deli cesaretim. Kaybedeceğimi bilsem bile bu oyunu her ne olursa olsun denemeden, o duyguyu tatmadan ölmek istemiyordum.

Dokunuşları altında sarhoş olmak istiyordum. Bakışlarıyla öldürsün, bakışlarıyla hayat versin istiyordum bana.

Aslında ilk başta odaya girdiğimde bu konu hakkında konuşmak gibi bir fikre sahip değildim. Sonradan kaynayan kanım birden ağzımdan bu sözlerin fütursuzca ve bir o kadar da emin çıkmasına neden olmuştu. Kabul etmek gerekirse beni geri çevireceğine inanıyordum. Belki aramızdaki yaş farkını belki bulunduğu konumu belki de yöneliminin başka olduğunu bahane eder ve beni şiddetle reddederdi.

Aniden gelen öksürük düşüncelerime bir mızrak gibi hızlıca saplanmış, parçalara bölmüştü. Cebimden çıkardığım peçeteyi doğrudan ağzıma götürmüş ciğerlerimi yırtarcasına gelen öksürüğü karşılamıştım. Gözlerim fazla zorlanmaktan dolmuş içim ise sanki binlerce iğneyi saplamışlarcasına ağrı ile kavrulmuştu. Gözlerim son bir iki gündür alışık olduğum manzara ile buluşmuş ve panik yapmadan kanlı peçeteyi oturduğum bankın hemen ilerisindeki çöp kutusuna atmıştım.

Uninvited\Taekook\ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin