°Şimşek

4.1K 364 176
                                    

HARRY

Koca bir aptal gibi hissettiğimi ve göründüğümü belli etmeden hala bana doğru bakan adama yaklaştım, "Ne.. Ne zamandır? Nasıl oldu bu?"

"Sana söylemeliyim, çünkü?" yamuk gülüşünden ödün vermiyordu da.

"Seni mahkemeden sonra görmedim. Kimse görmedi.. İyiydin?"

"Doğru. Tibby, gidelim artık." arkasını dönerken, küçük elf hoplayarak bacağından ayrıldı. Bana kızgın bir bakış atıp ardından da sarkan sümüğünü çekmek için gürültülü ve başarısız bir girişimde bulunduktan sonra dil çıkardı. Öylece arkalarından bakarken kafamda milyon tane soru vardı. Neden bu kasabadaydı? Neden Malikane'de değildi? Nasıl kör oldu ve neden bundan hiç rahatsız değildi? Ne kadar süredir bu halde yaşıyordu!?

***

DRACO

Ne halt dönüyordu bilmiyordum ama sanırım Blaise'e kocaman bir paket Huneydukes şekerlemesi göndermem gerekiyordu. Kurnaz yılan, bana vaat ettiği huzur ve yeni bir başlangıç buydu demek ki. Karşımda olsa ve görebilseydim dazlak kafasından öpebilirdim bile.

Malikane'ye kendimi kapattığım bir yılın ardından gelip beni yaka paça götürdüğü bir muggle rehabilitasyon merkezinde geçirdiğim iki yıl ardından, sonunda dışardaki dünyaya çıkmama izin verilmişti. Bana bunu yaptığı için Blaise'den uzun süre nefret etmiştim ama o, sabrından da benden de vazgeçmemişti. Kibrimin kurbanı olarak kaybettiğim görüşüm bile, rehabilitasyon merkezindekileri çıldırtmama engel olmamıştı. Diğer duyularımı geliştirmemde verdikleri emekle, Braille alfabesini bana öğretmek için verdikleri uğraşla, gündelik ele-ktirikli aletlere karşı olan nefretimle savaşan onlarca insan, terapist, sonunda oradan ayrılırken yuvama veda eder gibi hissettirmişlerdi. Çok zordum ama duvarlarımı aşan her biri, hayatımdaki yerlerini tahmin edemediğim kadar işlemişlerdi bana.

Lanetim buydu, içimdekiler dışıma yansımıyordu. Yansıtamıyordum da, çünkü nasıl yapılır; hiçbir fikrim yoktu. Sevgi duygusunu çok az insana hissetmiştim. Aşkı ise tek bir kişiye. Tek bir günde. Aniden çakan bir şimşek gibi yanmıştı kalbim. Ben o dikenli kafeste, üzerimde deli gömleği ve damarlarımdaki kanda akan büyüyü çeken kalkanlarla çevriliyken; Büyüceşura'nın karşısında onurum kırılmış, ailem dağılmış ve yaralıyken, tüm kudretiyle dimdik kapıdan girdiği an çarpmıştı bana o şimşek. Yemyeşil zümrütlerin güçlü iradesiyle yerle bir olmuştum.

Ve hiç olmamış gibi reddettim bunu. Sönmemekle lanetlenmiş bir ulu ağaç gibi usul usul yanıyordum ama bir Malfoy'dum aynı zamanda. Elimde atan kalple ne yapacağımı bilmiyordum. Bilmek de istememiştim, hala istemiyordum.

Şimdi rehabilitasyon merkezindeki odamdan biraz daha büyük ama ezbere bildiğim iki göz evimde, belirli günler gelip bana yardımcı olan Tibby dışında kimsem yoktu. Blaise benim için yapabileceği her şeyi yapmıştı ve Theo ile ikinci balayı için Karayipler'e gitmişti. Adi herif.

Karşıma dikilen Potter'ın adımlarını, bana yaklaştığında genzime dolan kokusunu, sesindeki tüm titreşimleri sonuna ladar açık algılarımla çekmiştim içime. "İyiydin?"

Sesindeki ilgi uzun zamandır uğramayan bir yanmayı boğazıma tırmandırırken kaçtım ondan. Önce onunla aynı havayı soluyor oluşumu sindirmem gerekliydi.

***
Bölümlerle ilgili sorun gören sölesin.
Öpücükledim sizi 💋

Bb✌️

Gözün Laneti (Drarry) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin