Işık°

3.3K 278 169
                                    

HARRY

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

HARRY

"... Var oluşuna dahi, aşığım."

Manon ekolu ve gaipten gelen sesle övgülerini sunup siyah sisiyle beraber kaybolunca, oda eski haline dönmüş, dilim de ağzımın içinde çözülmüştü. Avcumun içindeki el çıkmak için hareketlenince hızla ait olduğu bedeni kendime çektim. Birbirimize çarptığımız anda, sahip olduğum her şeyle sarmaladım onu. Kollarım boynuna dolanırken dudaklarımı narin boynuna bastırdım, titriyordu. Sonunda kollarını belime sardığında asıl titreyenin kendim olduğunu anladım.

Dudakları elmacık kemiklerim ve kulaklarım arasında konuşlandığında biraz daha sıktım kollarımı. Kar, kış, kıyamet de bendim; yağmur, yaz güneşi, meltem de.

Tüm mevsimler bizdik dudakları dudağıma denklendiğinde. Hem pür-ü pak, hem çamurduk. İlk büyücüler bizdik bu topraklarda yürüyen. Öyle bir baştan yaratım, öyle bir doğuştu sanki. Başlarımız hissetme açlığıyla sağa sola yatarken, dünya merkezkaçını şaşırıyordu; dilim her diliyle buluştuğunda yörüngesi kayıyordu.

Buram buram o doluyordum, zerre zerre o oluyordum. Avuçları sırtıma yükseldikçe çöllere kum fırtınaları iniyor, zirvelerden çığlar dökülüyordu. Ellerim saçlarına karıştığı an, ipek böcekleri intiharla süslüyordu kıskançlıklarını. Ayrılmamak içim burnumuzdan verdiğimiz nefes, ruhumuzu birbirimizin kokusuna buladığımız bir diğer iç çekişi getiriyordu ardından.

Sardığı bedenimden kavrayışını gevşetmeden ayırdı dudaklarımızı. İsyan başlatmak istiyordum ama ancak gözlerimi açmaya mecalim vardı. Gülümseyişini gördüğümde, tekrar dudaklarına kapanma isteğimi bastırdım. Yüzünde gezdirdim bakışlarımı bu sefer. Gözleri hala kapalıydı.

"Aç gözlerini? N'olur.." dedim fısıltıyla.

"Korkuyorum." dediğinde yükselip göz kapaklarına birer öpücük kondurdum.

"Aç. Hadi."

***


DRACO

Sırtındaki ellerimi sıkıp kıyafetinin kumaşını yumruklarımın içine aldım. Derin bir nefes alıp, başımı aşağıya eğdim. Yavaş yavaş nefesimi salıp gözlerimi iyice sıktım. Tenim karıncalanıyordu, istendiğimi bildiğim kadar hissediyordum da.

Milim milim, üzerindeki ağırlığın kaybolduğu göz kapaklarımı araladım. Pencereden gelen ışığın önündeki ağacın dalları hışırdarken üzerimize oynayan yapraklarının gölgesi vuruyordu. Öyle bir sakinlik ve huzur vardı ki içimde, o an flu görmeyi dert etmedim.

Zümrüt gözlerine baktığımda net olsun istiyordum, çünkü ondan bana yayılan tüm hislerin orada olduğunu da görmeliydim. Bir kez daha yumdum, iç çekerken bu sefer ağladığımı yanağıma süzülen yaşla algılayabilmiştim. Kozasından çıkan bir kelebek kadar kırılgan hissediyordum. Bedbaht yıllarıma olan dayanma gücümün, böyle ödüllendirilmesi inanılmazdı.

Görüyordum. Tekrar. Sonunda ama öylesine ikinci plandaydı ki bu.

"Bak bana.." fısıldadı, kafamı salladım, daha hazır değildim gözlerine bakmaya çünkü. Görüşüm her saniye biraz daha netleşirken, yakasındaki düğmeleri seçtim önce, esmer teni, boynunda atan damar netleşti ardından. Buruş buruş olmuş, bol gömleğinin omuzlarında her bir çizgiyi seçmeye başlayınca nazikçe tekrar seslendi bana, "Draco, bana bak."

Ağır ağır kaldırdım başımı, bir eli, ancak yarım saat öncesindeki gibi hemen yanağıma yerleşti. Çenesinde hissettiğim bir serçe tırnak boyu kadar uzamış seyrek ama gür sakalları, beklentiyle gülümsemekten gerilmiş ve öpüşmemizden dolayı hala nemle parlayan şekilli dudakları görüşüme girince titredim. Ama tekrar öpmek için biraz daha beklemeliydim. Yanağımı avcuna daha da yerleştirip sonunda gözlerimi gözlerine çıkardım.

Gülümsemesi genişlerken iyice yaklaştı yüzüme, burnunu burnuma sürttü, "Oh be."

Tek kelime edemiyordum. Tek renk parıldayan zümrütlerdi. Yapraklar dışarda oynadıkça batmaya hazırlanan güneşin ışığı bir vurup bir gölge düşüyordu yüzüne. Öyle dikkatle bakıyordu ki, güldüm. Ellerimi beline indirip birbirine kavuşturdum ve yüzünde oluşan kocaman gülümsemeyi zorlayacak bir şey yaptım; onu havaya kaldırıp sevinçle döndürürken hem kahkaha atıyorduk, hem de o bir yandan bana tutunmaya çalışıyordu. "Yavaş Draco, yavaş, bir yerini inciteceksin."

Durup onu yavaşça tekrar indirirken "Hakkın var, baya bir ağırsın." dedim.

"Sen çok çelimsizsin asıl." dediğine gülerek kafamı boynuna gömdüm.

"H-hm.. Yemeklerini özledim."

Sıkıca sarılıp saçlarımın arasına sessiz bir öpücük kondurdu. Alık gibi sırıtıyordum ve asla umrumda değildi.
"Hemen hazırlarım. Sen iste yeter. Ha.. Ah.. Draco?"

Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Ayrılamıyordum bir türlü. "Hm?" dedim huşu içinde.

"Ben de.. Ben de seni seviyorum."

***

HARRY

"Salazar! Cidden mi?"

Yemeği hazırlarken bile elini kolunu bir türlü benden ayıramamış olan adama, ancak karın açlığından dolayı benden ayrılıp yemeklere kızgın bir paldıran gibi saldırdığında; Tibby'nin elinde nasıl şansına yaşadığını anlatıyordum.

"Armine'ye uğursuzluk yollamak zorunda kaldım diyorum!" dediğimde ikimiz de kahkaha atıyorduk.

"Hayatımı kurtardığın için teşekkürler, Harhar."

İçtiğim su boğazıma takılırken o daha fazla gülmeye başladı, "Godric, hayır."

"Salazar, evet!"

Kafamı yenilgiyle ama yine de gülümseyerek gevşekçe sağa sola salladım. Tartışmayacaktım bile, eğer bir tek o bana böyle seslenecekse aslında hiçbir itirazım yoktu; bu kabullenişimi bilmesine gerek yoktu gerçi.

"Ooh.. Hm. Pek eğlencesi kalmadı ama bu, hoş?"

"Hı?"

"Hala hissediyorum. Lanet kalkınca bu değişmedi Harry. Doğru anladıysam, lakabın seni istediğim kadar kızdırmadı?"

"Ben bunu sürekli unutuyorum. Ehm neyse, doğru anlamışsın." dedim. Yanaklarım ısınırken kucağımdaki mendille uğraşmaya başladım, "Sadece.. Hm. Sadece sana özel olduğu sürece sorun yok." dedikten sonra ona doğru kaçamak bir bakış attım. Kilitlenmiş halde bana bakıyordu, gözümü kaçırdım ve sandalyeden gürültüyle kalkıp yanıma gelene kadar tekrar ona bakma cesaretini bir türlü bulamadım.

Gözlerinin içine baka baka seviyorum diyen Harry neredeydi şimdi?

Bir eliyle elimi kavrayıp, diğeriyle çenemden tutarak kendine çevirdi beni. O da en az benim kadar kırmızıydı ama gözlerinde artık tekrar hayat bulan ışık çok, çok daha keskindi. Hırıltıyla dudaklarıma hamle yaptığında, gözlerini kapatmaya yeltenmemişti bile.

***
Ov yeeeeeee. 🤭🤭🤭

Oomuşmu?? Hı? Hı? HI??

Bb✌️

Artist: chabby_bar (instagram)

Gözün Laneti (Drarry) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin