Gerçek°

3.6K 309 201
                                    

DRACO

Lanet bana uğramadan önce bile vakit geçirdiğim üç odanın olduğu zemin kattayken, elimi tekrar kavradığında ben de sıktım. Yönergelerimle beni zindana indirdi. Potter bana her ne yaptıysa, zorlanmadan ilerliyordum. Zindanın önüne geldiğimizde kapıyı açmadan onu durdurdum.

"Hey. Burası senin durman gereken yer. Ben içeri girerken patronusunu dağıtman gerek."dedim.

"Ne? Hayır-"

"Bunca emek boşa mı gitsin istiyorsun? Hissetmem gerek, kendimle yüzleşmem gerek." ellerimi kollarına koyup hafifçe sıvazladım, "Öyle demiştin?"

"Yalnız kalmanı istemiyorum. Seni bırakmak istemiyorum. Burada ne yaşadığını bile bilmiyorum!"

Merlin, bu kelimeleri söylerken ki yüz ifadesini gerçekten görmek istiyordum. Görüşümü geri almak daha önce hiç bu kadar önemli gelmemişti. Zihnime işleyen zümrütlerin artık hatıradan öteye geçip, gerçek olmasını istiyorum, "Patronus'unu çek Harry. Görememekten çok, çok sıkıldım artık."

"Draco.."

Nasıl seslenmekti ama! Başka birinin sesinden adımı duyup, bu duyguya sarınmak sarmalanmak istemek nasıl hem görkemli hem de aciz hissettirebiliyordu böyle. Ellerimi yüzüne çıkardım, hafif çıkmış sakallarının kapladığı çene kemiklerine yerleştirdim. Baş parmaklarımda yanaklarını okşayıp sıktım. Birden bire belime sarılan kollarla beni kendisine çekti, alnını alnıma yaslarken titrek bir nefes saldığını duydum. Ensemdeki saçların dikleşmesini, tüm omurgamın benzersiz bir uyuşmayla hissizleşmesini umursamadan kendimi ona bıraktım.

"Fark ettiğinden güçlüsün. Ne yaşamış olursan ol, kendine itiraf etmekten kaçındığın ne olursa olsun. Oradan çıktığında burada olacağım. Yalnız değilsin, tamam mı?"

Alınlarımız hala birleşikken usulca kafamı salladım, "Hadi." dedikten sonra kendimi zorlayarak ayırdım bedenimi bedeninden. Arkamı ona döndüğümde eğildi, benim içim kapıyı açarken saçlarının boynuma sürtünüşünü hissettim. Elini sırtıma koyup beni destekledikten sonra sarmalandığım sıcacık mutluluğun tenimden çekilmesiyle adım attım;
Greybeck'in kurbanlarından ruhunu, insanlığını, varlığını, umutlarını çekip aldığı ve benim bunu bir ihtar olarak izlemek zorunda kaldığım zindana.

***

HARRY

Tibby yanımsa krak sesiyle belirdiğinde gözlerinde endişeden başka bir şey yoktu. Birbirimize bakıp tekrar zindanın kapısına döndük. Luna ve diğerlerini bulduğumuzdan farklı bir girişi vardı. Demir parmaklıklı kapı yerine, dökme demir bir zebaniye bakıyordum sanki.

"Tibby."

"Harry Potter?"

"Efendin bana herhangi birşey anlatmaman için emir verdi mi?"

"Verdi, Harry Potter."

Kafamı geriye attım, "Zindanda olanlar bu emre dahil mi?"

"Özellikle belirttiklerinin arasında bu yok. Hayır."

"Anlatır mısın peki?"

Ellerimi açıp kapatıyor, kollarımın arasında olduğu sürece tamamlanmış olma hissine odaklanmaya çalıyordum. İlk o bana temas etmişti bu defa. Yüzünde bana mucize gibi gelen mağrur gülümsemesiyle, elleri yüzümü bulduğundaki halini ezberlemeye çalıştım. Nefesi yakamdan yaz rüzgarı gibi tenime yayılırken birleşen alınlarımızı asla unutmayacaktım. İçeriden nasıl çıkarsa çıksın yine aynı şekilde karşılayacaktım onu.

Gözün Laneti (Drarry) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin