Sahi°

3.1K 310 222
                                    

DRACO

Bitmek üzere olan sıcak çikolata fincanını iki elimle kavradım, birinci kalite seramiğin verdiği aristokrat hissiyatının nostaljik esintisine, parmaklarımla masanın üzerinde çevirerek, tabanının pürüssüzlüğüne de içimden övgüler sıralıyordum. Evcinlerinin büyüsü, büyücülerden farklıydı, bir şekilde titrememi durdurmuş, akl-ı selametimi bana geri vermişti.

"Malfoy?"

"Evet Potter?"

Neyi beklediğini biliyordum, bir tepki. Gün geceye doğru yüz çevirmeye başlamışken hala daha Hogwarts'ın mutfağındaydık. Kalan az bir nüfus için akşam yemeği hazırlıkları da sona yaklaşıyordu. O seneyi, altıncı senesini, Dumbledore'un çıktığı arayışta Gaunt ve Peverell soyundan kalma yüzüğün nasıl hortkuluk olduğunu, acınası merakına yenik düşen profesörün onu nasıl takmaya çalışıp da vuran lanetle, yaşarken çürümeye başladığını anlatmıştı. Zaten en fazla bir yıl yaşardı, o da eğer Severus onu korumak için yanında olsaydı.

"Kendini kötü hissetmen için her türlü sebebin var tamam ama ah, şey çok solgun duruyorsun. Dönelim artık?"

"Korkmadın mı Potter?" sorduğum sorunun sinmesini bekledim bir süre.

"Korktum. Ama korku ve bir dönem de; yani altıncı sınıfta, öfke, sonra çokça sevgi bir araya geldiğinde sadece bir hareket mekanizması. Korku cesareti tetikleyrn bir ateş."

Söylediklerini düşündüm. En olmak istemediğim yerlerden biri Malikane'ydi. Kendimle yüzleşmem gerekiyorsa belki de en sona sakladığımız iki lokasyondan birini öne çekebilirdim,"Malikane'ye gitmek istiyorum."

"Hayır Malfoy. Kasabaya dönelim."

İç çektim, bardağı döndürmeyi bıraktım, "Okulda yemek yiyelim, ne dersin?"

"Malfoy."

"İsteklerinin, sorularının askıda bırakılması nasıl hissettirdi Potter?" dedim bilindik ukala sırıtışımı takınıp, "Malikane'ye sensiz de gidebilirim. Tib-"

"Tibby mi? Asla olmaz!"

"Benim bekçim değilsin! Sahibim hiç değilsin! Altın Çocuk Kuralları'nı kahraman kıçını yalamak isteyen arkadaşlarına sat bana değil!"

Aramızdaki saniyelik sessizliği kıran evcinlerinin hummalı çalışması ve burnumdan soluduğum nefesimdi, "Malikane'ye gideceğim. Bu akşam."

"Kahraman kıçım ve ben de geliyoruz. Kuledeki atağından sonra seni asla bırakamam."

Salazar'ın yeşil cübbesi, böyle konuşmak zorunda mıydı bu adam!? Yüzüm alevlenirken kaşlarımı çatık tutmak için zerrelerimi harcıyordum, başımı eğdim, "Ne istiyorsan onu yap."

***

HARRY

Tabi ki yapacaktım. Onu kollarımın arasına aldığımdaki hissin yerini doldurabilecek hiçbir şey yoktu. Bugüne kadar bildiğimi sandığım aşkı hiç bilmediğimi o kadar net anlamıştım ki. Bu göğsümde oradan oraya vuran bir kalp değildi, tatlı kelebekler değildi. Tüm kemiklerimi çatırdatan, her eklemimden taşan, sadece kalbimi değil ruhumu kış çiçeklerinin işgaliyle savuran bir fırtınaydı.

Gözlerimi sonunda Malfoy'un sinirden kızaran yüzünden ayırıp etrafımızda işlenen evcinlerinden birinin dikkatini çektim. Akşam yemeğinden hazır olanların servisini yaptığında uzanıp artık çevirmediği bardağı aldım ve tabağı önüne getirdim. Nazikçe koluna uzandım, "Elini ver."

Kafasını eğdiğinden beri göremeyen gözlerinin hedefi masaydı. Başını kaldırmadan elini verdiğinde gülümsedim, çatalı eline verdikten sonra tabağına haşlanmış patates, biraz böbrek yahnisi ve fasulye koydum. "Önünde yahni, arka sağ tarafta patates, solunda da fasulye var." Asamı çıkarıp beyaz mendillere doğru salladım. Dizlerimize yerleşen mendillerden sonra bile başını kaldırmamıştı, "Bunu. Neden. Yapıyorsun?"

Kelimeleri tane tane söylemesi değil de, sesinde gizlemeye çalıştığı bilmemenin çaresizliği yutkunmama sebep oldu, "Cevabı beğenmeyeceksin."

"Bir dene." bu sefer başını kaldırıp bana doğru baktı. Hedefinde ben vardım, o an, sadece bir saniye beni görebildiğini düşündüm. Ve nefesim tıkandı.

"Tamam... Bunu yapıyorum çünkü bunu yapmak istiyorum."

"Benimle dalga geçiyorsun. Ben senin vakit geçirmek için tercih edeceğin hobi miyim? Bu nasıl bir özgüven?" konuşurken sakindi ama çatalı sapladığı patatesin durumuna bakınca bu sefer suçlulukla yutkundum.

"Hobi değilsin, hayır, ama her gün uyanmam için tek sebepsin." dedim, yine kendimi koyverip düşünmeye paydos vermiştim. Toparlamak için aceleyle devam ettim, "Savaştan sonrası çok zordu Malfoy. Nedense herkes her gün parti verdiğimi falan zannediyor. Çoğu zaman hangi gün olduğunu unuttuğum oldu, uyuyamamaktan. Uyuduğumda da uyandığım günün hangi gün olduğunu bilmedim. Yataktan çıkmaya halim olmadığı için sevdiklerimin hayatında ne kadar çok şeyi kaçırdım bir bilsen."

"Ah.. Ben-"

"Seherbazlık Akademisi'nden atıldığımı zaten biliyorsun. Tedavi görmeye ikna olmam bile uzun zaman aldı, ki tedaviden sonra bile yataktan çıkmadığım günler oluyor..du. Seninle konuşana kadar. Ne olduğunu öğrenene kadar. Şu an, her gün o yataktan kalkmam için beni motive eden tek şey görme ihtimalin için çabalamak."

"Tamam. Ben, teşekkür ederim?"

"Arkadaşlarımın yanında olamadığım her an için pişmanım ve seni yalnız bırakarak bunlara daha fazlasını eklemek istemem."dedim, sonunda toparlamıştım, Godric'in çene zembereği!

"Biz.. Arkadaş mıyız? Benim niye haberim yok?" dediğinde sırıtıyordu, hafifçe güldüğünde masanın üzerinden uzanıp ellerini öpmemek için kendimi zor tuttum.

"D-draco, kes sesini." kahretsin kızardığımı çok net hissedebiliyordum.

Minicik bir ciyaklama sesiyle etrafıma baktım ama yakınlarımızda bir evcini yoktu. İnanmazlıkla Malfoy'a döndüğümde yine eğilmiş başının saklayamadığı alt dudağı, dişlerinin arasındaydı. Merlin, çok güzeldi, "Ne?"

"Yok birşey Pot-" tekrar dudağını ısırdığında hayal görmüyor olmak için yalvaracak duruma gelmiştim ki, "Harry." dedi.

Yüzümden ve kulaklarımdan yumuşak bir pof sesiyle duman yükseldiğine yemin edebilirdim. Çünkü her yanımdan yayılan yanık kokusu, fazla sahi geliyordu.

***
Bazılarınıza çok kırgınım.😢
Bazılarınız da baş tacı. ❤️

Kırık kalpli yazardan Bb✌️

Gözün Laneti (Drarry) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin