Elimde tuttuğum kağıdı her adımımda biraz daha eziyor, biraz daha buruşturuyordum. Bu kağıda gözüm gibi bakmamı isteyen Cevdet amcayı üzüyordum belki böyle yaparak fakat aklımdan geçenlere engel olamıyordum. Eve girdiğim gibi montumu asıp kağıdı hala elimde tutarak merdivenleri çıkmaya başladım. Bu sırada "Sen iyi misin ne o sessiz sessiz odaya çekilmeler yine?" sorusu ile durup anneme baktım. Elimde tuttuğum gerçeği anlattığım için sonrasında telaş etmeyeceğim tek insan annemdi. Aklımdan ne geçiyorsa ona anlatabilirdim, anlattıktan sonra da eminim ki beni rahatlatacak bir yığın tesellisi olurdu ama Uğur konusunda hala yumuşamamış birine nasıl anlatırdım bilmiyorum.
Ne ara yanıma geldiğini bilmediğim annem, merakla süzülen bakışları sonrası "Esila, bebeğim bir şey mi oldu? Ne o elindeki?" dedi.
Sıkıntıyla bir nefes verip durduğum basamağa oturdum. Annem de beklemeden yanıma oturmuştu ve kağıda bakarak "Okulda bir sorun mu var?" dedi.
"Sana anlatırsam çok rahatlayacağım ama sen dinlemek ister misin bilmiyorum anne"
"O ne demek şimdi neden istememeyeyim?"
Gözlerine baktığımda saniyeler geçmeden sabırla sıktı dudaklarını ve saçlarını geriye doğru iteleyip "Kara oğlanla mı alakalı?" dedi.
"Anne... Biliyorum, bu konuda çok kararlısın ama Uğur yine paramparça olacak diye çok korkuyorum ben."
"Hay Allah'ım bitmedi çilesi. Ne var bu kağıtta?"
Yavaşça anlatmaya başladığımda annemin o katı bakışları hızla değişti. O ketun kadın değil de merhamet dolu Aydan gelmişti yine ve iç çekerek kağıdı elimden alıp okumaya başladı. Okuduğu her satır sonrası biraz daha kızardı gözleri, gülümsüyordu şimdi ama ağlamasına bir saniye var gibiydi gülümseyişi.
Yanağına süzülen yaşını silerek kağıdı geri elime doğru uzattı, "Allah'ım sen koru".
En az onun kadar hüzünlü ifademle omzuna başımı yasladım. Cevdet amcanın vasiyetinin anlamı belliydi, sağlığı ile alakalı ne sorun vardı bilmiyorduk belki ama bu kağıt bir sorun olduğunu çok net belli etmişti.
"Hastalığı var belli"
"Kurtulamaz mı demek oluyor anne bu kağıt?"
"Bilmiyorum ki... Yemin ederim bir gücüm olsa şöyle, alır Uğur'u başka bir ailenin oğlu yapardım. Komple değiştirirdim çocuğun soyunu."
"Ben bunu Uğur'dan saklamak zorunda mıyım?"
Öne doğru eğilince başımı omzundan çekip gözlerine baktım. Onu görecek misin ki diye çemkireceğini düşünerek kendimi hazırladım ama annemin bakışları hala merhamet doluydu ve "Düşünsene, senin sayılı günlerin var benimle. Ama aramız mesafeli. Acele etmiyorsun affetmek için. Uğur da bu sayılı günleri biliyor ama sana söylemiyor. Ne yapardın?" dedi.
Bütünü ile kendimi Uğur'un yerine koyduğumda içim çok başka oldu. Ayaklarımdan saçlarıma kadar uyuşmuş gibiydim. Fakat beni böylesine darmadağın eden şey benden sır saklama ihtimali değildi, Uğur'u bir vedaya daha hazırlamak kalbimin üzerine korkunç bir sancı veriyordu.
🧩
Annemin de izni ile bugün iki dersimin notlarını Zeynep'ten almaya karar vermiştim ve hedefimde yeni boks salonu vardı. Cevdet amca bir süre aramızda kalacak bu sırrım diyerek aslında Uğur'u vasiyeti kabul etmesi için ikna etmemi istemişti ama benim aklımda, daha doğrusu annemin aklında daha iyi bir fikir vardı.
Neden güzel günlerle süslemesinlerdi ömürlerini? Neden yaşanan her şeyi unutup bembeyaz bir kağıda beraber yazmaya başlamasınlardı...
Boks salonuna yaklaştığım şu anlarda dışarıya çöp atmaya çıkan Bulut'u görüp durdum. Poşeti gülle misali sallayınca dayanamayıp gülmeye başladım, tabii bunu sesli bir şekilde yapınca yakalanmıştım. Anında yanıma gelip, "Yenge, gelsene niye burada bekliyorsun?" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saçlarımdan Bileğine
General Fictionİhtimaller diyarı halime gülerken, sen o bileğine ne güzel yakıştırdın düşlerimi...