Tanıtım

759 183 353
                                    

"Ne yaşadın anlat bana ne olur... senin konuşa bildiğini biliyorum ben" dedi adam bitkin durumda sesini sonsuza kadar içine gömmüş kadının gözlerine bakarak. O kadar derindi ki gözleri, o kadar güzeldi ki... Ama bir o kadar da hüzün doluydu, karanlığa gömülmüştü sanki. Yaşadıklarının acısıyla sonsuza kadar belki o karanlıktan çıkamayacaktı, gözleri asla parlamayacaktı, dudakları asla tek kelimi söylemeyecekti. Sahi neden susmuştu kadın? Neden düştüğü karanlıktan sadece susarak, sessizce ışığa yaklaşmaya çalışıyordu? Ama galiba sadece çalışıyordu, yaklaşamıyordu.

Her gitmek istediğinde geçmişin acılarıyla tekrardan düşüyordu, zorlanıyordu. Belkide... Belkide bu yüzden susmuştu kadın. Belkide sessiz olursa kurtulacağını sanmıştı. Mühürlemişti dudaklarını kalbini mühürlediği gibi, kapatmıştı ışıklarını karanlıkta kalsa bile. Gökyüzüne, güneşe hasret bırakmıştı kendini gecenin sessizliğinde, karanlığında göz yaşları daha kolay firar etsin diye. Düştüğü yerde oturmuştu kalkmak istemiyormuş gibi, kurtulmak istemiyormuş gibi. Barışmıştı kaderiyle, yorulmuştu mücadele etmekten. Karanlığa haps etmişti kendini geçmişin kor ateşi yüzünden. Canı yanıyordu, içi darma dumandı kalbi öyle bir kırılmıştı ki, öyle bir kanıyordu ki, öyle acıyordu ki, belki de kalkmasına izin vermiyordu. Onu düştüğü yere haps etmişti yaşadıkları.

Biliyordu adam karşısındaki kadının ne kadar acı çektiğini nedeninden habersiz. Canı yanıyordu, çünkü kadın günden güne mahvoluyordu, bitiyordu. Sorular... Aklında deli, cevapsız sorularıyla başbaşaydı. Ne cevabını bulamıyordu, ne de kadın dudaklarından o kelimeleri dökmüyordu. Seviyordu kadını. Gülümsemesini hiç görmese bile, sesini hiç duymasa bile seviyordu. Bir çocuğun en parlak yıldızı sevmesi, benimsemesi kadar seviyor, benimsiyordu... Kadın bilmiyordu, belki anlamıştı ama adamın dudaklarından duymamıştı.

Adamın tek isteği kadının dudaklarından duyacağı sözcükler ve belki daha çok acılarının nedeniydi. Konuşacak mıydı kadın? Ne kadar zaman olmuştu konuşmayalı...Konuşmayı unutmuş muydu acaba? Kendiside bilmiyordu. Acı dolu gözlerle karşısında oturmuş adamın mavilerine baktı. Gözünden bir damla yaş düştü narin yanağına belki haberi yoktu gözyaşından kalbiydi ağlayan, gençliğiydi ağlayan, belki ruhuydu ağlayan gözleri değildi. Adam kadının gözyaşını görünce zaman durmuş gibi hissetti. Sanki bir tarafları eksildi gibi. Elini yüzüne yerleştirdi kadının. Baş parmağıyla gözyaşını sildi kendi gözünden düşen damladan habersiz gözlerine kitlendi mavileri . O gözlerde artık ışık görmek istiyordu, umut görmek istiyordu sadece... "Bir gün sende gülüceksin... Söz veriyorum"

KOR  (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin