Şaşkınca yerde duran adama bakıyordu. Bu adam onu nasıl tanıyordu? Nereden tanıyordu?
"Siz.. nasıl..?"
Adam gülümsedi. "Kardeşin olduğunu düşün. Onun bir oğlu var ve zor durumda. O çocuğa yardım etmez misin?"
Jongin sertçe yutkundu. Jongin'in.. bir ailesi mi vardı? Ne diyeceğini bilemiyordu. Zaten bu durumda ne denebilirdi ki?
"Siz.."
"Ben senin amcanım." adam güldü. "Seni bacaklarının arkasında ki kesiklerden tanıdım, Jongin."
Jongin'in gözleri doldu. Kafasını çevirip etrafa bakarken dudaklarını ısırıyordu. Ağlamamalıydı, şimdi ağlayamazdı hayır! Gözünden bir damla yaşın düşmesine engel olamadı ama hızlıca sildi izinsiz akan küçük damlayı.
"Soğumadan ye yemeğini."
Kafasını tekrar önüne çevirdi. Çorbayı es geçerek pilavdan büyük bir kaşık aldı. Gözyaşlarını tutamıyor ama ağzına masadaki şeylerden tıkıştırmayı ihmal etmiyordu. Ağlıyor olması onun şuan gücünü toplamasına engel olamazdı.
Amcasının kalkıp yanına oturduğunu gördü ama yemeğe devam ediyordu. Sırtına şefkatle dokunan eli hissedince kaşığı bıraktı. Boğazı düğüm düğümdü ve lokmasını o kadar zor yutmuştu ki..
"Ağlamak istiyorsan ağla oğlum.. Ben baban değilim, sana yemin ederim."
Jongin gözyaşlarını silip kafasını salladı. "İ-iyiyim ben."
Suyundan bir yudum alıp yemeğine devam etti. Yemeği bitince amcası masayı toplayarak odadan çıktı. Yeniden yatağa bıraktı kendini, uyku çok kısa süre sonra sarmıştı kollarını yaralı çocuğa.
***
"Oppa!" Jongin gözlerini yavaşça araladı. Küçük kız kocaman gülümsemesiyle karşısında duruyordu. "Kai Oppa! Kalk hadi! Bugün hava çok güzel!"
Jongin gülümsedi ve eliyle kızın saçlarını okşadı. Yavaşça kalkarken odaya amcası girdi.
"Biraz yaralarına bakalım olur mu Kai?"
Kai gülümsedi, demek sadece yalnız kalınca amca-yeğen olacaklardı.(Y/N: Bu kuzen- yeğen olaylarını hiç bilmiyorum, yanlışsa düzeltin beni skjdhlajs)
Amcasının sargı bezlerini açmasını izledi. "Gayet iyi, neredeyse hiçbir şey kalmamış!" Tekrar melhem sürüp yaraları kapattı. Bir kaç parça kıyafet bıraktı Jongin'in yanına. "Umarım olur bunlar sana.."
Jongin kafasını eğerek teşekkür etti ve amcası kızıyla beraber çıktı odadan. Jongin bir süre oturup etrafına bakındı. O kadar çok sormak istediği şeyler vardı ki.. Madem amcası vardı, neden bir kez bile yardım etmemişti ? Babası ona onca şey yaparken.. neredeydi?
Saçlarını elleriyle karıştırdı. Yinede ona minnettardı. Kendisini başkası bulmuş olsaydı büyük ihtimalle polise verirdi.
Bir dakika..
Jongin'i suçlu biri olarak aramıyorlardı ki..
Kyungsoo..
Ona gitmeliydi. Hızlıca kalkıp amcasının verdiği kıyafetleri giydi. Canının önceki kadar yanmadığını fark etsede bunu önemsemedi. Eski ve sarı çizgileri olan beyaz gömleğin kollarını dirseklerine kadar kıvırdı. Yine biraz eski olsa da gayet iyi durumda olan mavi kot pantolunun içine soktu gömleğin uçlarını. Pantolon biraz boldu ama önemsemedi.
Odadan çıktığında, hemen solunda kalan kapı mutfağı gösteriyordu. İki tane daha kapı vardı ve küçük olanın lavabo olduğunu tahmin ederek girdi.
Elini yüzünü yıkayıp ihtiyacını gördükten sonra çıktı. Aynada kendine bakmak istemiyordu. Küçük kızın kendisini beklediğini gördü. Elinden tutarak onu bahçeye çıkardı. Bahçe çok büyük değildi ama yemyeşildi.
Bir çok türden çiçekler ve birkaç meyve sebze ekiliydi. Duvarların etrafında sırasıyla kiraz, vişne ve ceviz ağacı vardı. Ağaçların gölgesinde kalan yerde masa vardı ve amcasıyla eşi masada oturuyordu.
Küçük kızla beraber masaya yaklaştılar.
"Oh! Günaydın genç adam !"
Saygıyla önlerinde eğildi, "Günaydın."
Masaya oturdu ve biraz çekinerekte olsa kahvaltısını etmeye başladı. Küçük kızın neşesi herkesi mutlu ediyordu. Konuşup bir şeyler anlatması, gülmesi, beceriksizce olsada tatlı olan taklitleri.. Daha önce hiç hissetmediği şeyler hissetti. Kendisi daha önce böyle bir mutlu sofrada bulunmuş muydu? O kız gibi neşeli miydi? Anne ve babası ona da böyle mutlulukla bakıyorlar mıydı?
"Bugün bir yere gideceğiz, değil mi baba?"
"Senin okulun yok mu?" Jongin merakla sordu.
Kız kahkaha attı. "Bugün pazar! Bugün tatil! Bugün okul yok.!"
Jongin'de güldü.
"Hadi gidelim!"
Annesi atıldı, "Bekle kızım, herkes düzgünce yemeğini yesin."
"Aslında ben doydum.. Elinize sağlık." Jongin yine saygıyla eğildi.
"O zaman gidelim!"
Küçük kız sandalyeden atladı ve Jongin'in elini tutarak kaldırdı. Amcası peşlerinden yürüyordu. Hava sıcaktı ve bulunduğu yer küçük bir köy gibiydi. Hemen hemen bütün evler müstakil ve kendine özel bahçesi vardı.
"Acaba.. nereye gidiyoruz?"
"Görmeni düşündüğüm bir yere."
Jongin kafasını yere eğdi. Açıkçası amcasının ne demek istediğini anlamamıştı. Etrafına bakınıyordu hala. Yoldan geçen kedi ve köpeklerin insanlardan kaçmıyor oluşu Jongin'in yüzünü güldürmüştü.
"Geldik." Jongin amcasının baktığı yere bakınca zorla yutkundu. "Biz seni burda bekliyor olacağız."
Geldikleri yer mezarlıktı. Küçük kızın elini bırakarak içeri yöneldi. Mezarlarda ki isimleri okuyarak ilerliyordu. Kalbinin hızlanmasına engel olamıyordu. Korkuyor muydu? heyecanlanıyor muydu? Bilemiyordu. Onları görmeyecek olsa bile içinde garip bir his vardı.
Bir mezarın önünde durdu. Hatırladığı şeylerden biri de anne ve babasının adıydı. İkisi beraberlerdi. Gözlerinin dolmasına engel olamadı yine.
"Anne.." Sesi fısıltıya yakın çıkmıştı. Olduğu yere çöktü. Bacakları bedenini taşıyamamıştı. "Anne.. Beni neden bıraktın ?" gözyaşları birbir akıyordu gözlerinden. Babasının mezarına baktı. "Bana şuan kızıyorsun değil mi baba? ağladığım için?" dudaklarını ısırdı ama yinede ağzından hıçkırığın kaçmasına engel olamadı. "BENİ NEDEN BU ŞEKİLDE BÜYÜTTÜN BABA!" İçinde biriktirdiği şeyler gün yüzüne çıkıyordu. "NEDEN BANA BUNU YAPTIN!!" Toprağı sıktı var gücüyle. Göz yaşları sel gibi akıp kuru toprağı suluyordu adeta. "Beni onunla neden tek başıma bıraktın anne? Neden.." Annesine karşı ses tonu fısıltıya yakınken, babasına karşı öfke doluydu. "ÖĞRETTİĞİN HER ŞEY SAÇMALIKTI BABA!! ACIYI YOK EDEMİYORUM!! ..Ama o beni her gün öldürüyor.."
Omzunda ufak bir el hissetti. Kafasını çevirdiğinde küçük kızın ona baktığını gördü, oda ağlıyordu. Birden kız ona sarıldı. Jongin'de ona sarılarak hıçkırıklara boğuldu. En son ne zaman bu şekilde ağlamıştı? En son ne zaman içini dökmüştü?
Şuan Kyungsoo'nun yanında olmasına o kadar ihtiyacı vardı ki.. Onun yerine yiğenine sarıldı sımsıkı. Küçük kızın saçlarını okşadığını hissediyordu.
"Ben hep senin yanında olacağım oppa.." küçük kız yumuşak ses tonuyla konuştu. "Büyüyünce de seninle evleneceğim ve böylece sonsuza dek yanında olabileceğim.."
Jongin gözyaşları arasında güldü. "Çok mutlu olurum o zaman.."
Mutlu olurdu, eğer Kyungsoo ile sonsuza dek kalabilseydi..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
.B.E. // KaiSoo
Mystery / ThrillerNe olursa olsun, hangi durumda olursan ol, ne düşündüğünü biliyorum. !!!NOT:MARK ALLEN SMİTH YAZARIN KİTABINDAN ALINTI YAPILMIŞTIR.!!!