-2-

250 56 34
                                    

Çok dar bir odanın içindeyim nefes alamıyordum, duvarlar yaklaşıyor kaçamıyorum. Küçük bir aydınlık var ilerde oraya yetişmem gerekiyor, uzanıyorum ama yetişemiyorum, birden ses yükseliyor "Karanlığı hissetmeyen, aydınlığa kavuşamaz." Diyor bu ses bana. Yani karanlığı hissetmem mi gerekiyor? Ya içinde kaybolursam, ya hiçbir zaman aydınlığı göremezsem?

Aynada kendimi seyrediyorum ve dün geceki rüyamı düşünüyorum, neden böyle rüyalar görüyorum? Neden 17 sene rüyasını hatırlamayan kız şimdi hatırlıyor? Bunların hepsinin bir açıklaması olması gerekiyor ve ben bunu bulacağım.

Annemin sesiyle birden irkildim "Defneee, kuzum hadi kahvaltı hazır"

"İki dakikaya ordayım anne" üstümü giydikten sonra aşağı indim her zamanki gibi annemin mis gibi kokan yemekleri burnumu şenlendiriyordu.

Annemin iki yanağımdan öptüm ve sofraya oturdum, annem ellerini temizledi ve yüzü tuhaf bir şekilde yanıma oturdu.

"Defne şimdi senin 18. Yaş gününe 1 ay kaldı ya kuzum, biliyorsun ki sen de artık bir birey olacaksın"

"Evet anne de n'oldu, duygulandın mı yoksa, kızım yuvadan uçacak diye mi korkuyorsun? Ya yerim seni" anneme sarıldım ama hâlâ iyi değildi.

"Doğum gününde benimle olur musun kuzum evde olalım kimseye söz verme olur mu?" biraz şaşkındım neden şimdi böyle bir şey istedi ki benden, neyse hiç bozmadım.

"Tamam anneciğim beraber olacağız hem sen bana çilekli pastandanda yaparsın" annem bana gülümsedi ve kahvaltımızı yaptık. Sofrayı toplamaya yardım ettikten sonra evden çıktım, bugün hava düne göre çok çok iyiydi hem bugün erken de kalkmıştım yavaş yavaş yürüdüm.

İleride çok güzel papatyalar vardı hemen oraya gittim ve birkaç tane papatya topladım, o sırada yanıma küçük bir köpekçik yaklaştı, bembeyaz tüyleri var sağ gözünün çevresi siyah ve arka sol bacağında siyahlık var çok sevimli bir köpek.

"Merhaba tatlı şey, ne yapıyorsun burada sen, sahibin yok mu senin?"

Onu biraz sevdikten sonra köpek birden havlamaya başladı hemen arkama geçti, önümde bir gölge belirdi kafamı yukarı kaldırdığımda yaşlı, yüzü buruşuk, kaşları çatık bir adam, zombi gibi bir şeydi, adamı gördüğüm an irkildim ve ayağı kalktım, adam bana çok sert bakmaya başladı, tüylerim diken diken oldu.

"Duman gel buraya hemen!" Adamın sesi o kadar sert ve acımasız geliyordu ki içim bir tuhaf oldu.

Köpek sahibine gitmiyordu demek ki bu adam köpeğe yani Dumana kötü davranıyordu. Dumanı derisinden tuttu ve çekiştirmeye başladı köpek acı bir şekilde bağırdı.

"Siz... siz ne yapıyorsunuz, öyle çekilir mi köpek? Bırakın lütfen" adam sertçe bana baktı.

"Seni ne ilgilendirir, benim köpeğim istediğim gibi tutarım da çekerim de" adam beni koluyla sertçe itti ve yere düştüm, kendi acımı umursamadan hemen ayağı kalktım.

"Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz, bir hayvana böyle davranılmaz onlar da canlı onlarında canı var onlarında canı yanıyor! Eğer bir daha böyle davranırsanız sizi şikayet ederim!"

Köpek hemen yanımızdan uzaklaştı ve kayboldu adam bana doğru yaklaştı gözlerimin içine baktı, bir anda yüz ifadesi değişti şaşkındı kafasını hemen geri çekti ve yere baktı.

"Ss... sen buraya ait değilsin" adam koşar adımlarla uzaklaştı

"Sanki sen buraya çok aitsin, iğrenç adam" çantamı yerden aldım ve yoluma devam ettim 20 dakikada yaşanan olayları zihnimden geçiriyordum bütün olup bitenler neydi şimdi?

AYDINLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin