-3-

204 47 26
                                    

Dağlar aşmış, bir patikada yorulmuşum. Bin çiçeği sulamış, bir yangını söndürememişim, merhem uzatılmış, zehri seçmişim. Mahşer karşıma çıkmış, dünyâyı seçmişim. Şerbet sunulmuş, acıyı içmişim. Bülbülün gözü önünde, gülü koparmışım. Kendimden kesip, başkasına dikmişim. Bu hayatta kimseye yaranamamışım.

Ne yapacağımı bilmiyorum, kimi arayacağımı bilmiyorum, annem nerede bilmiyorum. Bitkin bir şekilde salona geçtim ve tekli koltuğa oturdum, gözlerim sulu bir şekilde düşünmeye başladım. Masanın üzerinde duran çiçek dikkatimi çekti, gözlerimi kısarak bakmaya çalıştım, beyaz bir şey vardı. Hemen elimi çiçeğe uzattım ve o beyaz şeyi elime aldım, bu bir not kağıdıydı, üzerinde kanlar vardı. Telaşla mektubu açtım ve içinde yazanı okudum.

"Merhaba canım kızım, ben bir süre burada olamayacağım. Sana haber veremedim çünkü telefonum bozuldu, çok endişelenmene gerek yok ben 2 haftalığına..."

Devamı yoktu yazamamıştı neden yazamamıştı, neler oldu ve neden kan var? Allahım delireceğim. Depremin ortasındayım, göçük altında kaldım sanki, ne yapacağımı bilmiyorum sadece ağlıyorum çünkü elimden hiçbir şey gelmiyor.

Yavaş yavaş hava kararmaya başladı ve  ben koca evin içinde tek başımayım yapayalnızım. Korkuyorum ilk defa annemsiz geçiyor zamanlarım, acaba şu an nerede, ne yapıyor? Kim annemden ne istemiş olabilir?

Düşüncelerim beni çıldırtacak, annemi bulmam gerekiyor onu bulmam gerekiyor, zilin sesiyle birden irkildim hemen kapıya koştum, acaba annem mi gelmişti? Kapının deliğinden baktım ve karşımda bana el sallayan Oliver. Hemen kapıyı açtım ve Oliver'a sarıldım.

"Dur kızım ya çok mu özledin beni" Hıçkırıklarımı tutamadım ve ağlamaya başladım.

"Defne sen... ağlıyor musun? ne oldu bakim, gel içeri geçelim sakin ol" yavaş yavaş içeri geçtik ve beni bir koltuğa oturtturdu.

"Anlat bakalım ne oldu, neden ağlıyorsun?" Ağlamaktan anlatamıyordum, gözlerim göz yaşlarıyla dolu, Oliver'ı bile zor görüyordum.

"Tamam kızım ya biraz sakinleş, ben sana su getireyim" Oliver mutfağa doğru geçerken benim gözlerimden akan yaşlar durmak bilmiyordu, yanıma geldi ve oturdu.

"Al kuzum biraz su iç" suyu içtikten sonra gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başaldı.

  Oliver'ın anlatımıyla.

Defneyi eve bıraktım ve onunla vedalaşmak için sarıldım o sırada vücuduma tuhaf bir enerji yayıldı, sanki bütün güçlerim emilmiş gibiydi, hiç yüzümü bozmadan vedalaştım.

Hızlıca yanından uzaklaştım ve karanlık bir yere geçtim, güçlerimi kullanmayı deniyordum ama olmuyordu ama neden?

Bir iki kez daha denedim, hayır işe yaramıyordu sadece karıncaya yetecek kadar gücüm kalmıştı. Telaşla telefonumu çıkarttım ve borayı aradım

"Alo kanka acil buluşmamız gerek çok tuhaf şeyler oluyor"

"Tamam koçum nerdesin hemen geleyim"

"Yok kanka Defnelerin ordayım sen gelme ben gelirim"

"Defnelerin orada ne yapıyorsun sen?"

"Kanka anlatırım neredesin onu söyle sen"

"Konum atıyorum WhatsApp'tan"

"Tamam" telefonu kapattım ve hemen yola koyuldum, telefonumun şarjı bitmek üzereydi koşar adımlarla yürümeye başladım.

Sonunda attığı konuma gelmiştim ama Bora yoktu, yanıma kocaman bir ateş topu düşmüştü.

"Hadi oğlum kendini korusana ne bekliyorsun orada" sert bir şekilde Boraya baktım

"Yapabilsem yapacağım zaten" Boranın yüzünde şaşkın bir ifade vardı hemen aşağı indi.

"Ne oldu kanka ne diyorsun sen?" Anlatmak yerine yapamadığım büyü gösterdim

"Olmuyor yapamıyorum"

"Ama neden ne oldu ki? Neden yapamıyorsun, anlat" Bora telaşla beni soru yağmuruna tutuyordu

"Tamam kanka anlatıcam az içeri geçelim" hemen içeri geçtik ve koltuğa oturduk.

"Şimdi ben defneyi eve bırakmak istedim neyse bıraktım da zaten, eve girmeden sarıldım ve o sıra bana bir şey oldu, hemen yanından uzaklaştım ve bir büyü yapmayı denedim ama olmadı sadece karıncaya yetecek kadar gücüm kaldı." Boranın yüzünde garip bir ifade vardı.

"Nasıl olabilir bir büyücünün gücünü yalnızca çok güçlü bir büyücü çeker. Ama bu evrende Luciferdan başka güçlü büyücü yoktu tabi şimdi onun da güçlü bir gücü yok" birbirimize baktık ve sadece onun ismini söyledik

"Defne..."

"Kanka kesin bu kızda bir şey var, sence Barış'ı çağırmalı mıyız"

"Hemen çağırmalıyız" Bora Barış'ı ararken bende birkaç sefer daha büyü yapmayı denedim ama olmuyordu çıldıracağım olmuyordu! Kapının sesiyle ikimiz de irkildik Bora kulağında telefonla hemen kapıyı açtı ve şok... Kapıda Barış vardı. Bora şok bir şekilde.

"Kanka sen..." Barış gözünü çevirerek

"Biliyordum beni çağıracağınızı" ah ya unutmuştum Barış geleceği görebiliyordu sadece 1 ay kadarını görebiliyordu çünkü daha bize yeni katılmıştı, gücünü nasıl kullanacağını çok bilmiyordu. Oturduğum yerden Boraya seslendim

"Kanka, geleceekk adaaamm" Bora gülmeye başladı

"Kanka bula bula bu ismimi buldun" Bora gülmeye devam ediyordu.

"Beni daha fazla bekletecek misin kapıda?"

"Ah pardon geç içeri" Barışla Bora içeri girdi ve ikisi de koltuğa oturdu, Barışın elinde kitap vardı

"Konumuz Defne, ben bu kızı daha önce gördüm bizim okula geleceğini de biliyordum zaten. Bana ilk görevi verdiğin zaman onu ilk günden uyarmıştım ama belli ki bu kızın hiçbir şeyden haberi yok. Bir süredir onu takip ediyordum ve sonuç hiçbir şey, sadece sezdiğim tek şey karanlık!" Borayla birbirimize baktık "peki ne yapacağız şimdi?"

"Kanka ben gücüm olmadan yapamam bir şey bulun" herkes düşünmeye başladı ve Bora aniden ayağı fırladı.

"Buldum... Oliver şimdi sen kalkıyorsun Defnelere gidiyorsun 1 dakika" Bora mutfağa gitti ve ordan bir şişe getirdi.

"İşte bu, bunu Defneye belli etmeden içireceksin ve bir süre uyuyacak, o uyuduktan sonra bizi ara bizde içeri giricez, belki evde bir şey buluruz"

"Güzel fikirdi kız uyandıktan sonra ne yapacağız?" Bora biraz düşündü "o uyanmadan buraya getiricez ne olup bittiğini öğreneceğiz" "tamam kanka bana uyar" hemen Barışın arabasına bindik ve Defnelere gittik. Uzun bir yolculuktan sonra sonunda vardık hemen arabadan indim ve kapıya doğru ilerledim. Defne kapıyı açtığında ağlıyordu gözleri kan çanağına dönmüştü, hemen içeri geçtik ne olup bittiğini anlatmasını istedim ama anlatamayacak kadar yorgundu ve ağlıyordu mutfağa su getirmeye gittiğimde suyun içine uyku ilacı attım, suyu Defneye götürdüm ve 5 dakika sonra uykuya daldı hemen Borayı aradım "kanka iş tamam ama kız çok kötü, belli ki bir şey olmuş" "tamam kanka bize 10 dakika ver her yeri arayalım Barış sende bir şeyler görmeye çalış" heryeri aramaya başladık ama hiçbir şey bulamadık "gençler buraya... luciferın adamları gelmiş" kısa bir süre sessizlik oldu hepimiz birbirimize bakıyorduk, neden buraya gelmişlerdi?

AYDINLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin