-6-

130 33 14
                                    

Defne dikkat et!

Boranın sesiyle irkildim yüzüme kocaman bir alev topu yemek üzereydim. Aniden kendimi geri çektim. Oliver elini anlına götürdü

"Ah be kızım napıyosun! Az önce yerden küllerini toplayacaktık. Bir şeyede tepki ver kızım. Neyse sıra elifte"

Elif devası kanatlarını açtı ve birden yukarı doğru yükseldi, yıldız misalı gökte ışıldadı ve kayboldu. Etrafıma bakınmaya başladım, birden hava karardı, kafamı yukarı kaldırdığımda elif beni öldürmek üzereydi. Üstüme düştü -O kadar korktum ki anlatamam size- beni kanatlarının arasına almıştı, yavaşca kanatlarını açtı ve yok oldu. Yüzümde hafif bir sızı vardı elimi yüzüme götürdüğüm an parmaklarım kayganlaştı hemen elimi görebileceğim mesafeye getirdim -korkudan göremiyordum:)- kan. Yüzüm kanamaıştı küçük bir sıyrıktı. Elif bana bakarak gülüyordu, benimle derdi neydi?

"Defne iyi misin?."

Oliver korkmuş bir şekilde yanıma geldi ve elini yanağıma götürdü. O sırada hemen Boraya baktım o kadar sinirli bakıyordu ki elindeki içeceği sertce masaya bıraktı ve içeri geçti.

"İyiyim Oliver küçük bır sıyrık sadece"
"Tamam gel temizleyelim seni" Oliverla beraber içeriye geçtik Bora da ordaydı ama o mutfak tarafındaydı tezgaha doğru yaslanmıştı. Oliver beni oturttu ve hemen ilk yardım çantasını aldı ve geldi. İçinden kullanacağı malzemeler çıkarttı ve elini anlıma götürdü

"Defne!"

Oliver şaşkın şaşkın bir gözüme birde yarama bakıyordu.

"Ne oldu Oliver hiç mi yara görmedin?"
"Yok kızım ya" hemen yanındaki aynayı bana uzattı "ben dersem inanmazsın kendin bak" bana uzattığı aynayı hemen aldım ve yaramı göreceğim şekilde ayarladım.

Gördüğüm şey karşısında şok oldum. Yara kendiliğinden kapanıyordu, ışıl ışıl sanki kar tanesi gibi. Hemen gözlerime baktım ve gözlerim buz rengine dönmüştü, yara kapanır kapanmaz gözlerim kendi rengine döndü.

"Bulduk!"

Oliver heyecanlı bir şekilde ayağa fırladı "bekle burda hemen bizimkileri çağrıp geliyorum" Oliver hızla yanımdan ayrıldı, Bora bana doğru bakıyordu. Bardağından bir yudum aldı ve elinde hafifce sallamaya başladı, bardağı tezgaha bıraktı olduğu yerden doğruldu ve buraya doğru hareket etti. Yanıma oturdu bana bakmıyordu, gözlerinde tedirginlik vardı, sanki tahmin edilen gücün olmamasını istiyordu. Ellerini saçlarının arasına geçirdi, saçını düşünceli bir şekilde kaşıdı, ellerini saçından uzaklaştırdı ve kafasını yavaşca bana çevirdi. Gözleri üzgündü ben bunu görebiliyordum. Oliver'ın sesiyle irkildim.

"Ya inanamayacaksınız cidden gelin bakın, bulduk sanırım Defnenin gücünü" Oliver heyecanlı heyecanlı anlatarak geliyordu.

"Defnenin gücü buz. Aslında bu sonuca varmamın bir çok sebebi var. Mesela vücudunun soğuk olması, yarasının buz kıristali şeklinde iyileşmesi... ama tek bir sorun var kendiliğinden ortaya çıkıyor. Yani Defne kullanmasını bilmiyor ve bizde bilmiyoruz çünkü bu zamana kadar gücü buz olan biriyle tanışmadık." Barış bir şey biliyormuş gibi parmağını sallayarak bir şey aramaya başladı, telaşlıydı. Sağ sola koşturdu ve sonunda aradğını buldu, bir kitap.

Kitabı masanın üzerinde koydu, sayfaları hızlı hızlı karıştırmaya başladı. Bir sayfada durdu ve üzerindeki tozları sildi. "İşte burda aradığımız şey. Efsaneye göre Slav mitolojisinde kar şeytanı olarak anılır. Cansız maddeleri ve sonsuzluğu temsil eder. İçindeki buz bedeni ele geçirirse sonsuz kış başlar. Korkan değil korkulan olur, onun gücünün üstüne geçilemez. Ateşi duman eder, ateş buzu eritir!" Borayla göz göze geldik sanki Bora böyle bir şey olacağını biliyordu. Oliver bana ve Boraya bakarak konuşmaya başladı "Bu demek oluyorki Borayla Defne yan yana gelmeyecek, ta ki Defne gücünü kontrol edene kadar" Barış sayfaları hala karıştırmaya devam ediyordu "Ama burada güç çekebilme gibi bir özellik yazmıyor. Biz ne olucaz nasıl gücümüzü geri alıcaz!" Herkes bana bakıyordu "bilmiyorum."

Hava yavaş yavaş kararmaya başlıyordu bense sürekli intarnette arama yapıyordum. Güçlerle alakalı. Efsaneler, destanlar, söylentiler... o kadar az şeyler var ki, hepsi anlamsız. Biri kapımı tıklattı hemen kapıya doğru döndüm "Defne müsait misin, girebilir miyim?" Bu Senanın sesiydi ilk defa yanıma gelmişti - şaşırdım açıkçası- "gelebilirsin müsaitim" elinde tepsiyle içeri girmişti yavaş yavaş yanıma geldi "ilk defa kurabiye yaptım, sana da getireyim dedim beraber kız kıza konuşuruz." Şaşkınlıkla kahvemi tepsiden aldım "Elif nerede?" Soru sorarken bir yandan kurabiyemi aldım "Elif Borayla çıktı. Nereye gittiler bilmiyorum" -Boraylamı çıktı ciddi olamazsın.- biraz moralim bozuldu "hım iyi" Sena bana baktı "Defne sen Boraya bir şey mi hissediyorsun?" Soruyu sorduğu an kalbim hızlanmaya başladı kontrol edemiyordum. Korkuyordum, ilk defa bir soru beni bu kadar çok korkuttu. İçimdeki adranalin bir türlü geçmedi ellerimle sandaliyenin kollarını sıkıyordum "ben..." tam konuşacağım zaman dışarıdan bir çığlık yükseldi. Senayla birbirimize baktık, hemen ayağa kalktık ve bahçeye doğru koştuk. Merdivenlerden inerken Oliver'a rastladık "sende duydun mu sesi?" "Duydum bende ona bakmaya iniyordum." Hep beraber aşağıya indik Burakla Barış bahçedeydi, ikiside yere bakıyordu hemen aralarından geçtim ve gördüğüm manzara karşısında şok oldum.

Karşımda kanlar içinde yatan bir kadın cesedi, boynu kopmuş. Cesede biraz daha yaklaştım kollarına bir şeyler yazılmıştı ve ceset yanık kokuyordu sanki yazıyı kızdırılmış bir bıçakla deriye kazımışlardı. Dizimi yere koydum, cesedin kolunu tuttum ve yazıyı okumaya başladım.

"Ölüm çok yakında" yazıyordu.

Cesede bakarken kanların şeklinde bir tuhaflık fark ettim ve geri çekildim gördüğüm şey karşısında bir kez daha şok olmuştum. "Gençler yanıma gelmelisiniz bunu görmelisiniz." Herkes yanıma geldi. Gördüğümüz şey kanlarla çizilmiş bir sembol. Barış gözlerini kocaman açmış "bu Pentagram şekli yani kötülüğün simgesi" peki ya bu kimdi?

 Barış gözlerini kocaman açmış "bu Pentagram şekli yani kötülüğün simgesi" peki ya bu kimdi?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
AYDINLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin