Bir süre sonra Lena kendine gelir gibi oldu, Lena'nın kafasını kaldırarak;
-İyi misin?
-İyim Sadece darbe aldım, bir an gözüm karardı. Asıl sen iyi misin?
-Ben iyiyim de sana pansuman yapmamız lazım, kollarının haline bak!
-Hızlıca çatıya çıkmamız gerek! Zaman geçiyor Kant, hava kararırsa bizim için zor olur.
Arkadan gelen bir enfektenin sesini daha duydum, yerden silahı aldığım gibi enfekteyi taradım.
-Hızlıca çatıya çıkalım!
Lena'yı yerden kaldırdım, merdivenden hızlıca çıkarak son kata ulaştık. Lena kollarından kan kaybediyordu;
-Lena, lütfen yaralarına pansuman yapmama izin ver!
-Tamam ama hızlı ol.
Hızlıca çantamın arkasından çıkarttığım ilk yardım kiti ile Lena'yı pansuman ediyordum, kolları hep kan olmuştu Lena;
-Kant teşekkür ederim, ama işareti vermeliyiz!
-Tamam son yara..
Ayağa kalktım ve Lena'yı kaldırdım. Çatının kenarlarına gelerek;
İşareti vermek üzere çıkarttığım taramalı silahı, karşı gökdelenin camlarını kırarak ses çıkartıyordum. Akşama kadar değişik biçimlerde işaretler yaptık ama ses soluk yoktu.
-Lena gidelim mi? kalalım mı?
-Hala umut var! Kalalım Kant.
-Tamam. Sen uyu istersen.. Ben nöbet tutacağım.
-Sıram geldiğinde haber ver ama!
-Tamam.
Lena, trabzanlara yaslanıp uyuyordu ben ise ayakta etrafa göz gezdiriyordum... Neredeyse sabaha yaklaşmıştık, Lena'yı uyandırmaya kıyamamıştım, yaralanması beni gerçekten üzmüştü. O uyanana kadar etrafta nöbet tuttum.
Lena Güneş doğmasına bir kaç saat kala uyanmıştı, arkamdan gelerek;
-Neden uyandırmadın? Sıram geçti senin yüzünden.
-Uykum gelmemişti.
-Hadi ya!
.....
-Son bir işaret verip buradan gideceğiz Lena, anladın mı?
-Yemeğini yemeyi unutma, bugün dünden daha zor olacak!
Lena'nın beni de çağırması üzerine konservelerimizi yedik. Artık işaret verme vaktiydi...
Silahçıdan aldığımız bir kaç barutlu malzemeyi patlattık, Beyaz örtüye bir çubuk bulup astık ama gelen yoktu... Arkada etrafı izleyen Lena'ya seslendim;
-Hazırlan gidiyoruz.
-Hayır, gidemeyiz! Bir gece daha kalacağız, gelen olur mu? olmaz mı? Gözetleyeceğiz.
-Dün buraya geldiğimizde olanları hemen unuttun galiba! Sen uyurken rahattın belki ama ben bir enfekte gelir sana saldırır diye kendi uykumdan, canımdan fedakarlık ettim. Şimdi gitmeliyiz!
-Kant, lütfen bir kere de beni dinle!
-Bütün işaretleri verdik, ya enfekteler gelirse, o zaman ne yapacağız?
-Ben gelmiyorum sen git o zaman.
-Of be tamam ama uyanık ol!
Bir gün daha orada kalmaya karar vermiştik, durmadan etrafa bakıyor şüphelendiğimiz yerleri silahımızın dürbünüyle inceliyorduk. Hava kararmıştı, büyük bir ses duyuldu; Lena ile o yöne baktık... Bir spor araba kuleye doğru geliyordu, mutluluktan Lena'ya sarıldım. Lena aşağı doğru beyaz bayrak sallıyordu. Gülerek bana döndü;
-Evet, insanlar indi arabadan Kant. Hadi onları karşılamak üzere aşağı inelim.
Bir anda etrafta büyük bir sessizlik oluşmuştu.... tutulmuş bir biçimde;
-çıldırmış bir Enfekte sürüsü bize doğru geliyor Lena!
Tam Lena'ya döndüm ki;
-Lena koşarak insaları karşılamaya gidiyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anti Dünya
AksiDünya, her geçen gün boğuluyor ve kendine zarar veren insanlığı son bir hareketle yok etmeye çalışıyordu... Ben Kant ise bu olanları canlı canlı izliyor ve kendimi korumaya çalışıyordum. 2020'de çıkan bu salgın sadece beni etkilememiş bir çok insanı...