"
gökyüzü açık da olsa
kapalı da
insan sevmedikçe onu göremez
"Franz Kafka der ki; "Umutsuzluğa kapılmak, benim uzmanlık alanım."
Franz Kafka Remus Lupin'i tanısaydı, umutsuzluğa kapılma sanatını kendisinden daha iyi yapan birini görmenin şaşkınlığıyla bir iki adım geriye çekilirdi şüphesiz. Kasım ayının gelmiş olmasına ve dışarısının eldivensiz çıkılmayacak kadar soğuk olmasına rağmen tüm Hogwarts neşeli bir heyecanın içerisinde geziye çıkmadan önceki kahvaltılarını yapıyorlardı. Remus Lupin ise bırakın neşeyi heyecanlı bile değildi çünkü biliyordu ki bugünü katil olmadan bitirmesi gerekiyordu.
"Hogsmeade gezisinin dolunaya yakın bir tarihte olması hiç iyi olmadı." dedi Sirius kahvaltı masasına en son oturan kişi olarak. Oturur oturmaz kolunu Remus'ın omzuna sarmış ve açık kumral saçların kendi boynuna yaslanmasına sebep olmuştu. "Biricik Remus'ımın ne kadar gergin olduğunu görüyor musunuz?"
Peter, James ve Lily Sirius'a aptala bakar gibi baktığında Remus ilk defa keyiflendiğini hissederek sırıttı. Sirius'un tüm kokusunun burnuna dolduğu gerçeğiyle savaşmaktansa en yakın arkadaşlarının onunla uğraşmasını izlemek daha keyifliydi. Normalde herkes Sirius'a bulaştığında onu koruyan kendisi olurdu ancak bu sefer sadece sırıtmış ve Sirius'un kolları arasından kurtulmuştu.
"Ne? Bana niye öyle bakıyorsunuz?"
Lily dayanamayıp güldü,"Çünkü aptalsın."
Sirius gözlerini devirmiş, kocaman bir sosis parçasını ağzına tıktığı için konuşamamıştı. Remus bu sırada dikkati kendisinde olmadığı için onu rahatça izlemeye başlamıştı. Sirius ailesiyle aynı görüşlerde olmasa bile yüreğinde asil bir Black'ti ve bunu kanında taşıyordu. Üzerindeki takımı ve kravatı resmi değildi aksine günlüktü ancak o giydiğinde her zaman herkesten farklı hissettirirdi. Siyah saçları taranmış, güzel yüzü pürüzsüzdü.
"Sarah yüzünden kızgınsın biliyorum ama dün olan bazı şeylerden ötürü Sarah'ın yanımıza gelmesini istemiyorum."
Lily tam cevap verecekti ki yanlarına gelen Sarah'la susmak zorunda kaldı. Genç kızın üzerinde güzel gri örme bir elbise vardı ve esmer teni parlıyordu resmen.
"Günaydın." dedi neşeyle şakıyarak. Gözleri herkesin üzerinde gezinmiş, sonrasında Sirius ve özellikle de Remus'ın üzerinde durmuştu. "Lupin, sen de geliyorsun değil mi?"
Genç kızın Remus'a doğru konuşmasıyla herkes şaşkınlıkla bakakalmış, Sirius'un kaşları çatılmıştı. Remus belki de Hogwarts'ın en kibar insanı olabilirdi o yüzden nazikçe gülümsemiş ve kafasını sallamıştı. "Evet, bunu kaçırmam." diye karşılık verdi. Sarah kocaman gülümsemiş ve Sirius'a bakarak "Görüşürüz o zaman." diyerek oradan ayrılmıştı.
Sirius sinirle çatalını masaya bıraktığında James sırıttı. "NE YAŞANDI ŞU AN?"
Peter de kocaman sırıttı. "YOKSA SARAH'IN GÖZÜ REMUS'TA MI?"
Lily kahkaha atmamak için dudaklarını birbirine bastırdı önce sonra ise dayanamadı. "REMUS'A AŞIK OLMAMAK MÜMKÜN MÜ AMA ŞİMDİ?"
----
Kahvaltı Peter, James ve Lily'nin şamatalarıyla devam ettiğinde Remus giyineceğini söyleyerek masadan kalkmış, Sirius'u bu zorlu savaşta yalnız bırakmıştı. Onlara karşı koyabilirdi, sorun değildi. Birisinin onu korumasına ihtiyacı yoktu ancak Remus'ın kendisinden uzaklaştığını hissetmek Sirius'u üzüyordu. Kimseye ama hiç kimseye göstermediği, sürekli bastırdığı, kendisinin bile görmezden gelmeye çalıştığı endişeler ve hisler yüzeye çıkıyordu. Lily kızlarla olacağını söyleyerek yanlarından ayrıldığında sadece üçü kalmış, Hogwarts'ın büyük avlusunda Remus'ın gelmesini beklemeye başlamışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pretty please // wolfstar
Fanfiction" ateş, yakabileceği her şeyi yakana dek yanar ancak o zaman söner... " 🥀 "Lütfen dur artık." dedi Remus Lupin. Dağınık açık kumral tutamlarının arasında, pencereden gecenin ışığıyla aydınlanan yüzü yalvarmaya bir nefes alışveriş uzaklıktaydı. De...