"
unutma birileri de var ki;
sana, sadece sana,
olduğun bu kıymetli hale
her dem
meyilli ve gönüllü
"Sadık ev cini sessiz koridorlarda oldukça dikkatli bir şekilde yürüyorken vakit gece yarısını geçmiş ve yakalanma riskini en aza indirmişti. Ev cini sonunda zindanlara doğru döndüğünde efendisinin onu beklediğini görerek saygıyla eğildi.
"Efendi Regulus, size hizmet etmek benim için bir onurdur ancak bu görev hiç hoş değildi efendim."
Regulus gülümseyerek ev cinini onları kimsenin göremeyeceği bir köşeye doğru çekti. "Hoşuna gitmesi için vermedim zaten Kreacher. Söyle bakalım, benim için nelerin var?"
Kreacher yüzünü buruşturmuş ve ellerini küçük gövdesinde birleştirmişti. "Efendi Regulus, o tam bir şapşal. Size uygun bile değil."
Regulus gözlerini devirdi ve uyarıcı bir tonda seslendi; "Kreacher, sana fikrini sormadım. Şimdi anlat."
Beklenmedik öpücüğün ertesi gününde Regulus hasta olduğunu söyleyerek o gün olan derslere gitmemiş, yemeklere inmemiş ve tabiri caizse ortalıktan kaybolmuştu. Çünkü kimseye itiraf edemese de içten içe tüm bunların James Potter için bir heves olmasından korkuyordu. Kendisini öptükten sonra onu istemediğini fark etmesinden korkuyordu en çok da, ya da erkeklerden hoşlanmadığını fark etmesinden belki de.
James belki hiç bilmeyecekti ama Regulus onu ilk gördüğünde James ilk defa onların eve gelmişti. Karmakarışık saçları, rahat durmadığından yamulup duran gözlükleri ve o yaramaz gülümsemesiyle gördüğü ilk anda öylece kalakalmıştı. Hiçbir tepki vermemişti hatta yapabildiği her an onunla uğraşmış durmuştu.
Geceleri onu düşünerek uyuduğunu, okul yılı başladığında artık onu görecek diye heyecanlandığını James'in bilmesine gerek yoktu haliyle.
Ancak şimdi işler değişmişti. James onu öpmüş, onu ilk gördüğü o ana dönmesini sağlamıştı. Yine küçüktü, James Potter ise çok güzeldi.
"Sabah kahvaltıya inerken oldukça mutlu durduğunu söyleyebilirim Efendi Regulus." dedi Kreacher onu düşüncelerinden çıkararak. "Yanındaki arkadaşlarıyla dalga geçip durdu, sonra yine Efendi Sirius ve diğer arkadaşlarıyla Ravenclaw çocuklarının kitaplarına şaka bırakıp kaçtılar."
Regulus gülerek onaylamaz bir şekilde kafasını iki yana salladı. Kreacher anlatmaya devam ediyordu bu sırada.
"Gözleri hep birini arıyordu." dedi sonra düşünceli bir şekilde. Regulus'un gülüşü dudaklarında donmuştu bu cümleyle. Aradığı kendisi olabilir miydi? Yokluğunu fark etmiş miydi mesela?
"Bütün gün, ne yaparsa yapsın gözleri hep birini aradı. Ders aralarında, yemeklerde ve akşam olduğunda bile. Sabah şapşallıklarını yapıp durdu ancak akşam olduğunda tüm neşesi gitmişti Efendi Regulus. Sanırım aradığını bulamadı."
Regulus'un dudakları sevimli bir şekilde kıvrıldı. Kimseye göstermediği, aynada baktığında kendi yüzünde bile sık görmediği bir gülümseme vardı dudaklarında şimdi. Kendisine yabancı bir gülümsemeydi ama verdiği hissi sevdiğini inkar edemezdi.
"Teşekkür ederim Kreacher, şimdi eve dönebilirsin."
---
Sinirli bir Sirius Black, hiçbir şeyden haberi olmayan bir Remus Lupin, alttan alttan sırıtan bir Peter Pettigrew ve son olarak huysuzluğunu anın komikliğiyle gizleyen bir James Potter.
Tamam, ilk önce nasıl bu hale geldiklerine dönersek her şey Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersinin sonunda Sarah'ın yanlarına gelmesiyle başladı. Onun öncesinde Sirius, Peter ve James dersteki Hufflepufflara bulaşıyor, Remus ise derse odaklı bir şekilde onlara gülmemeye çalışıyordu. Ortak derslerin en iyi yanı diğer binalarla uğraşabilmeleriydi onlara göre. Remus için ise onu dersi dinlemekten alıkoymadıkları sürece sorun değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pretty please // wolfstar
Fanfiction" ateş, yakabileceği her şeyi yakana dek yanar ancak o zaman söner... " 🥀 "Lütfen dur artık." dedi Remus Lupin. Dağınık açık kumral tutamlarının arasında, pencereden gecenin ışığıyla aydınlanan yüzü yalvarmaya bir nefes alışveriş uzaklıktaydı. De...