ve tanrı kadını yarattı

3.5K 302 1.1K
                                    

"
nasıl bir his biliyor musun?
oda geniş ama sığamıyorsun,
kapı orada ama çıkamıyorsun,
pencere açık ama nefes alamıyorsun.
"

Telaşsız adımlar nereye gittiğini bilmeden ilerlerken gün doğmak üzereydi. Bir yerlerde güneş görünmüyor olsa bile her sabah doğmaktan vazgeçmez diye okumuştu. Son günlerde havalar oldukça soğumuş ve karanlıklaşmıştı, güneşin doğduğu gerçekten doğru muydu? Sonbahara özgü bütün ağaçlar renklerini kaybetmiş, soluk bir kahverengiliğe teslim olmuşlardı. James Potter binaları bağlayan iki şeritli köprüde öylece gölü seyrederken rüzgarın saçlarını ve yüzünü okşamasına izin veriyordu. Başka bir adımların sesinin kendisine yaklaştığını fark etmekten çok uzaktı.

"James Potter, kalp kırıklığıyla karşılaşmak seni böyle birine dönüştürüyor demek ki."

James tanıdık ses tonuyla şaşkınca kafasını yanındaki bedene çevirdi. Regulus Black hemen yanında durmuş, kollarını göğsünde bağlamış bir şekilde kendisine bakıyordu. Siyah saçlarını arkadan toplamıştı ve ilk defa topladığını görüyor olduğundan olsa gerek bu tarzın ona yakıştığını yeni fark etmişti. Regulus'un bakışları "Ben bir Black'im." der gibi bağırıyordu, abisinden çok farklıydı. James onun Black ailesinin favorisi olduğunu biliyordu.

"Nasıl birine dönüştürüyormuş?" diye sordu huysuzca. Regulus kavga etmek istiyorsa, ona istediğini vermekten çekinmezdi. Sirius yüzünden çok kez birbirlerine girmişlerdi, kavga etmeleri çok beklenmedik olmazdı haliyle.

"Güçsüz birine." dedi Regulus, her zamanki kibri yoktu. "Ama aynı zamanda da yeterince üzülmemişsin gibi."

James şaşkınlıkla gözlerini kaçırdı, Regulus'un bunu fark etmesi imkansızdı. Nasıl olurdu?

"Sanki seni şaşırtan şey Lily'nin birine aşık olduğunu öğrenmek değil de, bunu öğrendiğinde beklediğin kadar üzülmemiş olman."

James ilk defa cevap veremedi.

Bunu en yakın arkadaşlarına bile söyleyememişti, Regulus nasıl olmuştu da anlamıştı? Kafasını genç Black'e çevirdiğinde gözleri tekrar buluştu. Regulus'un gözlerinde ne kibir ne de kendini beğenmişlik vardı.

"Bu seni ilgilendirmez Black."

Regulus'un dudakları keyifle kıvrıldı. "Ah, ama ilgilendiriyor Potter."

Birkaç adım yaklaşıp James'in tam önünde durdu ve gözlüğüne doğru düşen saç tutamlarını geriye itti. Parmakları ince, naif ve nazikti. Birkaç saniye sürmüştü ancak etkisi saatler kadar uzun hissettiriyordu. James Potter'ın soğuktan mı yoksa başka bir sebepten kızaran yanaklarına son kez baktı ve göz kırptı.

"İleride neden ilgilendirdiğini ben söylemeden, sen anlayacaksın."

---

"Hey, uyan artık uykucu."

Remus suratındaki istemsiz oluşan gülümsemesiyle Sirius'un yatağına oturduğunda burnuna dolan buram buram kokusunun etkisiyle sarhoş gibi hissediyordu. Sirius Black yatağının her bir köşesindeki tülleri sımsıkı kapatarak ve tamamen karanlıkta uyumayı severdi, bu sebeptendir ki çok derin uyurdu. Şimdi siyah saçları yastığına dağılmış, güzelim suratı huzurlu ve dudakları gördüğü rüyadan ötürü hafif gergindi.

Remus elini Sirius'un omzuna yasladı ve onu dürttü. "Uyanmazsan kafandan aşağı su dökmekten çekinmem."

Sirius huysuzca kıpırdandı ve gözlerini araladı. "Sen bana kıyamazsın." dedi sonra uykulu boğuk sesiyle. Uykuluyken bile bu kadar güven dolu olması Lupin'in gülümsemesinin büyümesine sebep olmuştu. Gerçi bu şekilde kaçabileceğini sanıyorsa, yanılıyordu.

pretty please // wolfstar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin