"
yalnız olmak,
yanlış bir kalpte
olmaktan iyidir.
""Peter Pettigrew, seni bok çuvalı."
James'in kızgın sesi Gryffindor yatakhanesinde yankılanırken sarışın olan onun sinirinden korunmak ister gibi yastığı kalkan gibi suratına doğru kaldırmış, diğer eline de asasını almıştı. Saat sabahın altısı olmalıydı, James ona hesap sormak için Sirius ve Remus'ın Bitkibilim serasını sulamaya gitmelerini beklemişti. Şimdi ise odada sadece ikisi vardı ve Peter fareye dönüşmemek için kendisini zor tutuyordu. Gerçi James'in suratındaki komik ifade için dönüşmeye değerdi ama bir süre daha dayanmaya karar verdi. Bir Gryffindor cesur olmalıydı, arkadaşlarına karşı bile.
"ONLARI BİRLEŞTİRMENİN TEK YOLU BU DİYORUM SANA!" diye bağırdı sonra. Kendisinden gurur duyan bir ifadeyle göz kırptı. "Kıskançlık tüm ilişkilerin başlangıcıdır."
James gözlerini devirmiş, elinde kalan son yastığı da en yakın arkadaşına fırlatmıştı. "Huff kızlarıyla takılmaktan bütün klişe aşk romanlarını öğrendin resmen dostum."
Peter sırıttı. "Kızlar bu yöntemin işe yarayacağını söylüyorsa işe yarar James, bana güven. Kadınların ne kadar zeki olduğunu bilirsin."
James bir iç çekerek gülümsemeye başladı. En yakın arkadaşlarının iyiliğini istiyordu sadece. Belki de Peter haklıydı, belki de kendilerini anlamıyorsa biraz ittirmek gerekliydi. James düşüncelere dalmışken bu sırada Peter James'in sakinleşmesiyle yastığı James'in suratına fırlatmış sonra kahkaha atarak odadan kaçmıştı. James suratına yastığı yemesiyle bir an neye uğradığını şaşırsa da anında Peter'ın arkasından odadan koşarak çıkmış ve sarışın olanı ortak salonda kıstırarak kolları arasına sıkıştırmıştı.
"James, bana bir şey hissediyorsan söyleyebilirsin." dedi Peter ve onu sıkı saran kollardan kurtulmaya çalıştı. Suratında şaşırtıcı bir ciddiyet vardı, James tam da bu ifadeden onun yine saçmalayacağını anlayarak cümlesini bitirmesi için bekledi. "Cinsel yönelimim değilsin ama ağlama diye bir kere veririm."
James daha fazla Peter'ın saçmalamalarına dayanamayıp kahkaha attı, sonrasında ikisi de gülme krizine girmiş, ortak salondaki koltuğa yuvarlanmışlardı. "Çok aptalsın, ben sana bakar mıyım?"
"Zeki olsak Ravenclaw olurduk herhalde."
---
Bitkibilim serasının cam tavanı en az gökyüzü kadar renksiz bir griliğe boyanmış, güneşi göremeyen bitkileri hüsrana uğratmıştı. Sonbahar güneşi yavaştan kendisini göstermemeye başlamıştı havaların soğumasıyla. Artık kendisini bulutların arasına saklıyor, sıcaklığını vermiyordu. Sirius bu sabah olabilecek en sessiz sabaha uyanmıştı. Bu sabah Remus onu uyandırmaya çalışmadan, kendiliğinden uyanmıştı. Sessizce hazırlanmışlar, konuşmadan seraya gelmişlerdi. Sirius Remus'ın bu sessizliğini dolunayın yaklaşmasına veriyordu ancak yine de huzursuz olmasına engel olamıyordu da.
Remus Lupin elinde çiçek sulama kabı, karışık açık kumral saçları ve nazik ellerinde bir önceki dolunaydan kalma beyazlamış çiziklerle öylece bir adım ötesindeydi ancak nedense bu sabah ruhları arasına kilometreler girmiş gibi hissediyordu.
"Birkaç çiçeğin solduğunu gördüm bu sabah." dedi onunla konuşmak için yanıp tutuşuyordu içinde ancak dışında sadece sakin bir Sirius vardı. "O kadar sulamama rağmen hem de."
Remus ilgiyle kafasını Sirius'a çevirdi. Gözleri her zamanki sıcaklığıyla bakıyordu, o halde neden böyle uzak hissettiriyordu?
"Önemli olan çok sulamak ya da az sulamak değil. Olması gerektiği miktarda sulamak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pretty please // wolfstar
Fanfic" ateş, yakabileceği her şeyi yakana dek yanar ancak o zaman söner... " 🥀 "Lütfen dur artık." dedi Remus Lupin. Dağınık açık kumral tutamlarının arasında, pencereden gecenin ışığıyla aydınlanan yüzü yalvarmaya bir nefes alışveriş uzaklıktaydı. De...