öpücükler ve teklif

3.2K 253 574
                                    

"
benim cennetim senin dudaklarının kıvrımında başlar,
benim hayallerim senin gözlerinde can bulur.
"

Kış güneşinin kendisini karların arasından nadir olarak gösterdiği günlerden biriydi, büyük seranın cam tavanı güneşi görmenin keyfini çiçeklerin yapraklarına yansıtıyor ve onları karanlık geçen günlerin ardından parlatıyordu. Seradaki çiçeklerle geçirdikleri zamanlar artık sayılı kalmıştı ve Sirius içten içe bu zamanları sevdiğini itiraf ediyordu. Her ne kadar sabahları güzelim uykusundan mahrum kalsa da kahvaltıya kadar seranın huzurlu ortamında ve ferah kokuları eşliğinde Remus Lupin'le olmayı seviyordu.

"Sulamadan önce toprakların kuru olup olmadığını kontrol etme kuralın yüzünden tırnaklarım hep toprak oldu."

Remus Sirius'un huysuz sesiyle kafasını yapraklarını sevdiği ortanca çiçeklerinden kaldırdı ve genç adama doğru döndü. Sirius her ne kadar huysuzluk yapsa da onun burada olmayı sevdiğini biliyordu. Sulama kabını yere bırakırken suratındaki naif gülümsemeyle masada bulunan bezlerden birini eline aldı ve Sirius'a doğru yürümeye başladı. "Bu kural olmadığında çoğu çiçeğin fazla sulama yüzünden böceklerle dolmasına sebep olmuştun."

Sirius yakalanmış bir surat ifadesiyle bakışlarını kaçırdı, bu sırada Remus yanına gelmiş ve hep yaptığı bir şeyi yapar gibi bir rahatlıkla Sirius'un elini elleri arasına almıştı. Sirius genç adamın ona bu kadar yakın olması ve en önemlisi ellerini özenle onun için getirdiği beze silmesiyle nefesini tuttu. Remus'ın açık kumral saçları son zamanlarda iyice uzamıştı ve kafasını eğdiği için alnına doğru dökülüyorlardı. Lavanta kokusu saçlarından, kıyafetlerinden ve hatta onunla bütünleşmiş bir halde ellerinden bile geliyordu.

Sirius yutkundu, onunla olmak göğsünü acıtıyordu ve son zamanlarda daha çok fark ediyordu ki bu çektiği en güzel acıydı. Aralarında geçen huzurlu birkaç dakikalık sessizlikten sonra Remus tam elini çekecekti ki Sirius'un avucundaki ellerini kavramasıyla duraksadı. Dudakları engelleyemediği bir gülümsemeyle daha çok büyüdüğünde kafasını kaldırmak ve siyah saçlarıyla çevrelenmiş genç adamın yüzünü izlemek için büyük bir arzu duydu. Gerçekleştirecekti de bu isteğini, tabii Sirius'un dudaklarını saniyeler sonra saçlarının arasında hissetmeseydi.

Dağınık açık kumral saçlarının arasında gezinen hafif öpücüklerle elleri titredi. Dışarıda kış güneşi tüm güzelliğiyle parlıyordu, amacı ısıtmak değil de daha fazla kar toplamak olsa bile güzeldi işte. Seranın güneş gören bitkileri yapraklarını yukarıya doğru kaldırmış, kış çiçekleri sonunda mevsimlerinin gelmesiyle görkemli bir şekilde renk renk kendilerini göstermeye başlamışlardı. Ve tüm bu güzelliklerin ortasında Sirius Black onu saçlarından öpüyordu. Bu his bu zamana kadar gördüğü en güzel rüyadan, en güzel çiçekten ve okuduğu en güzel kitaptan bile daha güzeldi.

"Ellerimi sildiğin için teşekkür etmek istedim." dedi Sirius, vay be utanma duygusu olduğunu yeni keşfeder gibiydi.

Remus sonunda kafasını kaldırıp da onu ilgiyle izleyen gözlerle buluştuğunda uzun süredir denizin altındaymış da, sonunda yüzeye çıkabilmiş gibi derin bir nefes aldı. "Revirden çıktığımdan beri düşünüyordum da, sana hiç gerçek anlamda teşekkür etmedim."

Remus bir süredir bunun hakkında düşünüyordu, sadece konuşabilmek için hiç yalnız kalmamışlardı. Her zaman Peter ve son zamanlarda bir hayli huysuz olan James'le beraberlerdi. Sirius'un onun için ne kadar endişelendiğini ve sabaha kadar başından ayrılmadığını öğrendiğinden beri bunu düşünmeden duramıyordu.

"Benimle kaldığın için teşekkür ederim." dedi usulca, ses tonu yumuşacıktı. Sirius elini Remus'ın bir nebze olsun iyileşmeye başlamış olan suratındaki yaraya çıkardı ve parmaklarını üzerinde gezdirdi. Artık yara acımıyordu, gerçi Sirius'un dokunuşları asla acı verici olmazdı da.

pretty please // wolfstar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin